Erdoğan’ın A takımı Trablus’a neden çıkarma yaptı?

  • GİRİŞ20.06.2020 11:14
  • GÜNCELLEME20.06.2020 11:14

Libya gündemli fırtına gibi bir haftayı geride bıraktık.

Hafta başında, Rusya Dışişleri ve Savunma Bakanları’nın Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Rusya Devlet Başkanı Putin arasında varılan mutabakat doğrultusunda Türkiye ziyareti olacaktı.

Ancak ziyaret;

1-Bir gün önce Ankara’ya gelen Rus bakan yardımcısının Hafter’e arka çıkan, 6 Haziran Kahire Deklarasyonu’na destek veren bir ateşkes önerisinde bulunması,

2-Ankara’nın bu teklifi reddetmesi üzerine gerçekleşmedi.

Bu durum bir krize ya da diyalog kesintisine yol açmadı tabii ama Libya konusunda Türkiye ile Rusya’nın yaklaşımlarının ve direnç noktalarının ne kadar farklı olduğunu gösteren son bir örnek olması bakımından hayli dikkat çekiciydi.

Devamında Çarşamba günü Türkiye’den üst düzey bir heyetin Trablus’a günü birlik bir ziyaret yaptıkları ortaya çıktı.

Ortaya çıktı diyoruz çünkü ziyaretin duyurusu önceden yapılmamıştı.

Önce Libya’daki haber kaynaklarının duyurmasıyla Arap dünyası, devamında Türk heyetinin Trablus’taki Başbakanlık binasına girerken çekilen görüntülerinin yayınlanmasıyla Türkiye kamuoyu böyle bir ziyaretten haberdar oldu.

Heyette, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, MİT Başkanı Hakan Fidan ve Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın gibi üst düzey isimler yer alıyordu.

Bu sürpriz çıkarmaya dair değerlendirmelerine başvurduğumuz ilgili çevrelere gezinin mahiyeti nedir diye sorduğumuzda şöyle bir yorum aldık:

“Topyekün gidilmesi önemliydi. Biz oranın tamamen normalleşmesini, iç savaşın gölgesinin oradaki istikrarın üzerinden kalkmasını istiyoruz. Ülke olarak bunun gereğini yapıyoruz.”

“OPERASYONLARIN DEVAM ETME İHTİMALİ YÜKSEK”

Sürprize açık, güvenliğin olmadığı, belirsizliklerle geçen yılların ardından Libya halkının hak ettiği huzur ve sükun iklimine kavuşması, yıkılan yerlerin inşası, ekonominin canlanması, istikrarın korunabilir hale gelmesi.

Yukarıdaki cümlelerin ne anlama geldiğini anlamak için böyle cümleler de kurabiliriz.

Ve bütün bu sürecin içerisinde güçlü, belki de en güçlü aktör olarak Türkiye’nin yer alacak olması.

Dün, Serrac yönetiminin Libya’da günlük 8/10 saati bulan elektrik kesintilerinin sona erdirilmesi için Türk heyetinden talepte bulunduğu yönünde haberler çıktı.

Elektrik kesintilerinin giderilmesiyle başlayacak, kademe kademe derinleştirilecek bir işbirliği ortamının tesis edileceği anlaşılıyor.

Fransa’dan, Yunanistan’dan, bazı Arap başkentlerinden gelen gürültülü, patırtılı, Türkiye karşıtı demeçlerin arka planında bu durumun hazmedilememesinin getirdiği bir psikoloji olmalı.

ANKARA HAFTER’İN DENKLEM DIŞINDA KALMASI İÇİN ISRARLI

Peki bundan sonra ne olacak?

Birleşmiş Milletler tarafından meşru yönetim olarak tanınan Türkiye destekli Ulusal Mutabakat Hükümeti’ne bağlı güçler, darbeci Hafter’e bağlı birlikleri Trablus bölgesinden uzaklaştırarak Sirte’ye kadar uzaklaştırmışlardı.

Bunun üzerine Ruslar Suriye’deki Hmeymim Üssü’nden kaldırdıkları savaş uçaklarını Libya’da konuşlandırarak gözdağı verdiler.

Bu durum, UMH güçlerinin hızlı ilerleyişini durdurdu ancak Libya yönetiminin İçişleri Bakanı ve Genelkurmay Başkanı operasyonların devam edeceğini, Sirte ve Cufra’nın ele geçirileceğini duyurarak bu konudaki kararlılıklarını ortaya koydular.

Peki, bu konuda Ankara’nın nasıl bir eğilimi var?

İlgili isimlerle konuştuktan sonra aldığım nabzı bir cümle ile özetlemem gerekirse, şunu söyleyebilirim:

Ankara’nın Libya’daki müttefikinin Hafter’e karşı ilerleyiş arzusunu frenleme ya da muhtemel bir operasyon kararını durdurma gibi bir niyeti söz konusu değil.

Kulak verdiğimiz çevrelerden şöyle şeyler söyleniyor:

“Ateşkes önererek zaman kazanıp kaybettikleri alanları yeniden kazanmak istediklerini biliyoruz. O yüzden bizim operasyonun bitmesi yönünde beklentimiz yok. Hafter denklemin dışında kalana kadar devam edilmesi fikrini destekliyoruz.”

Darbeci Hafter ve arkasındaki güçler, bugüne kadar defalarca ateşkes anlaşması yapılmasına rağmen, bunların bir tanesine dahi sadakat göstermedi.

Haliyle bu noktada yapılacak bir anlaşmanın da herhangi bir garantisi bulunmuyor.

Ankara’nın gözünde Hafter, sıkıştığı anda ateşkese başvurup zaman kazandıktan sonra tekrar harekete geçmekte tereddüt göstermeyen, şımarık, güven duyulması mümkün olmayan birisi.

Bu nedenle böyle birisinin bundan sonra muhatap alınmaması, Libya’nın geleceğine dair yapılacak müzakerelerde kendisine yer açılmaması konusunda ısrarlı bir tutum sergilendiği görülüyor.

Yenişafak

Yorumlar17

  • Vatansever 3 yıl önce Şikayet Et
    Libyadaki çıkarlarımızı korumak için ne gerekiyorsa yapılmalı, libyada en büyük söz hakkı libya halkından sonra türkiyenin dir.
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • Abdulbaki Yeşil 3 yıl önce Şikayet Et
    Güneş yeniden doğuyor herkes bunu kabullenecek
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • Bekir Sağlam 3 yıl önce Şikayet Et
    Türkiye Libya'daki haklı davasını sonuna kadar devam ettirmeli.
    Cevapla Toplam 5 beğeni
  • Canturk 3 yıl önce Şikayet Et
    Donanmamızı ana karadan uzaklaştırarak yoketmek tekrardan donanma kurmanın onlara 10 yıl gibi zaman kazandıracağını bu zamana kadar ülkemizi içerden ve dışardan parçalamayı hedeflediklerini düşünüyorum hava ve deniz gücümüzü ana karadan uzak bir noktada yoketmek için bae mısır yunan vb birlikte saldiracaklar
    Cevapla Toplam 10 beğeni
  • Hasancan 3 yıl önce Şikayet Et
    Çok film izleme kanka. İnsanın psikolojisi bozuluyor.
  • Uğur Yarar 3 yıl önce Şikayet Et
    Kardeş 2236 yıllık kara kuvvetlerine sahip dünyadaki tek ülkeyiz hatırlatırım strateji bizim genlerimize işlemiş
  • Foa 3 yıl önce Şikayet Et
    Türkiye'nin yaptığı tatbikatı unutmayalım.
    Toplam 1 beğeni
  • Cucumber 3 yıl önce Şikayet Et
    Çünkü nasıl; ABD'nin bütün Dünya'da, Rusya'nın ortadoğuda vb çıkarları varsa bizimde Libya'da ama kimseye zarar vermeden çıkarlarımız var. Hayırlısı olsun... EVDEKAL alalım sağlıklıca kalalım ve kurallar uyalım.
    Cevapla Toplam 30 beğeni
Daha fazla yorum görüntüle
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat