Erdoğan liderliğinde Türk diplomasisinin yeni bir zaferi

  • GİRİŞ23.07.2022 09:54
  • GÜNCELLEME27.07.2022 09:17

Rusya’nın 24 Şubat’ta başlayan Ukrayna’yı işgal süreci, zaman zaman hız kesse de, yakın zamanda bitecek gibi gözükmüyor. 

Ruslar, daha yavaş ama kararlı şekilde ülkenin doğusunda ilerleyişini sürdürürken, Ukrayna tarafı Batı’dan gelecek yardımlara güvenerek direnişten vazgeçme niyetinde olmadığını gösteren açıklamalar yapıyor. 

Geçtiğimiz günlerde ABD’nin Ukrayna’ya verdiği HIMARS diye bilinen Yüksek Hareketli Topçu Roket Sistemi Ukrayna’nın direncini korumasına yardımcı oluyor. 
Ancak Ruslar, bu türden desteklerin devam etmesi halinde savaşın Ukrayna’nın diğer bölgelerine, hatta Avrupa’ya yayılacağı tehdidinde bulunuyorlar. 

Savaşın büyüyerek yayılma istidadı gösterdiği, tarafların birbirlerine karşı öfkesinin arttığı bir ortamda, Rusya ve Ukrayna tahılının uluslararası pazarlara nakli konusunda imzalanan anlaşmaların ne kadar değerli olduğunu takdir edersiniz. 

25 MİLYON HUBUBAT, TÜRKİYE’NİN BİR YILLIK REKOLTESİNİN ÜZERİNDE BİR RAKAMA TEKABÜL EDİYOR

25 milyon ton hububatın Türkiye’nin garantörlüğünde Afrika ve Ortadoğu ülkeleri başta olmak üzere dünyanın dört bir tarafına taşınacak olması, savaşla birlikte ortaya çıkan gıda krizi ve bazı bölgeler için açlık tehlikesinin önlenmesi anlamında büyük önem taşıyordu. 

Türkiye’nin geçen yıl hububat rekoltesi 17 milyon ton idi. 
Bu yıl bu rakamın 20 milyon tonun üzerinde çıkması bekleniyor. 
Bu da demek oluyor ki, Ukrayna ve Rusya’dan uluslararası pazarlara taşınacak olan hububat miktarı, Türkiye’nin tek başına bir yılda ürettiği üründen daha fazla olacak. 

Sözün burasında, bu krizin aşılması için başından beri ısrarlı ve kararlı bir tutum sergileyen Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın dün hububat krizi çözüldükten sonra yaptığı ve anlaşmanın genel çerçevesini yansıtan açıklamalarından şu alıntıyı yapalım: 

“Önümüzdeki günlerde başlayacak gemi trafiği ile Karadeniz'den dünyanın birçok ülkesine yeni bir nefes borusu açmış olacağız. Gemilerin çıkışından güvenli bir şekilde intikaline ve varacağı limana ulaşmasına kadar tüm süreçler üzerinde mutabakat tesis edildi. Bu son derece önemli planın icrası ve denetimi İstanbul'da kurulacak müşterek koordinasyon merkezi tarafından gerçekleştirilecektir.”

İkinci bir alıntı da çabaları ile krizin aşılmasına büyük katkı sağlayan Erdoğan’a teşekkür eden Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Gutteres’in açıklamalarından: 

"Bunun gerçekleşmesini sağlayan herkese çok teşekkür ederim. Bu sürecin her aşamasında Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın ısrarlı yaklaşımı sayesinde oldu. Herkesin faydasına olacak bu girişimin yolunu açtınız. İnsanlığın faydası herkes için önemli."

Gutteres’in işaret ettiği gibi, Karadeniz'deki Ukrayna limanlarından, Odessa'dan tahıl ve yiyecek maddelerinin sevkiyatı küresel gıda arzındaki açığı kapatacak ve fiyatların düşmesini sağlayacak.

Başından beri hububat kriziyle ilgili sürecin içinde yer alan Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, 40 gün kadar önce yaptığımız sohbette, konunun kapsamına dair şu bilgileri vermişti: 

“Bu çalışmalar şu hususları kapsıyor; Ukraynalıların limandaki mayınları temizlemesi, limandan çıktıktan sonra belirli koridorlardan toplanma bölgesine girinceye kadar Ruslar tarafından eşlik edilmesi, olası mayınların temizlenmesi, ondan sonra da tercihen Türk unsurları tarafından ticari gemilerin emniyetli seyirlerinin sağlanması.”

BM PLANI TÜRKİYE’NİN DENKLEME GİRMESİYLE ÇÖZÜLEBİLDİ

Hububat kriziyle ilgili sürecin şöyle bir arka planı daha var: 

25 milyon tonluk hububatın uluslararası pazarlara taşınması fikri, Birleşmiş Milletler tarafından ilk gündeme getirildiğinde hem Rusya, hem de Ukrayna tarafından reddedilmişti. 

Bunun üzerine BM yeni bir teklifte bulundu ve sürece Türkiye’nin de dahil olmasını gündeme getirdi. 

Bu fikre, her iki ülkenin de sıcak bakması ile müzakereler başladı ve sonuca giden adımlar, Türkiye’nin de verdiği katkıyla atılabildi. 

Bir bakıma Türkiye denkleme girmemiş olsaydı, böyle bir sonucun elde edilmesi mümkün görünmüyordu. 

O nedenle, hububat krizinin anlaşmayla sonuçlanması, uluslararası savaş ve krizlerde, insani dış politika perspektifini koruyan Türk diplomasisinin net bir zaferi olarak yorumlanabilir. 

Yorumlar3

  • Gerçekçi 1 yıl önce Şikayet Et
    Bay kemalin desteğini DAHİ almalıydık. Kemal bey ister Erdoğan yapar !!!!!!!!!!!!!!!!!!!!
    Cevapla
  • Ahmet 1 yıl önce Şikayet Et
    Kaleminize sağlık...
    Cevapla Toplam 2 beğeni
  • Baybars 1 yıl önce Şikayet Et
    Oyun kurucu olduğumuz her haliyle cümle aleme ilan edildi.Bu yönetimden önce bizi seyirci locasına bile almıyorlardı.Bu milletimizin aynı yönetimi 20 yıldır desteklemesiyle feraset sahibi olduğunun ıspatı değilmi?Milletimiz yanılmaz.
    Cevapla Toplam 9 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat