Evet, adını doğru şekilde koyalım ve son günlerde Ege ve Doğu Akdeniz’de olup bitenleri de bu farkındalık içinde değerlendirelim.

Kitabın ortasından söylemek gerekirse durum şudur:

Dünyanın çeşitli bölgelerindeki gerilim hatlarını kaşıyarak, kızıştırarak savaş ortamını yaygınlaştırmaya çalışan ABD, (ABD/İngiliz ittifakı da denebilir) Türkiye ile Yunanistan arasındaki krizi de bir sıcak çatışmaya dönüştürmek istemektedir.

Rusya ile Ukrayna arasındaki savaşın uzaması için sergiledikleri tutumun bir benzerini, Çin/Tayvan gerilimi üzerinden bir başka cepheyi Uzakdoğu’da açma girişimlerinin bir benzerini, Türk/Yunan savaşı çıkartarak Ege ve Doğu Akdeniz’de yapmak istiyorlar.

Bu kadar net ve bu kadar aleni bir meydan okumayla karşı karşıyayız.

YUNANİSTAN’I CESARETLENDİRİP TÜRKİYE’NİN ÜZERİNE SÜRMEK İSTİYORLAR

Savaş çıkarma çabası gibi bu çabanın arkasındaki niyet de kendisini ayan beyan belli ediyor.

Ne yapmak istiyorlar?

Orası da çok net:

Yunanistan’ı ‘arkandayız’ diye cesaretlendirip savaşa zorlayarak, Türkiye’yi terbiye etmek.

Savunma sanayii ve dış politikada müthiş hamleler yapan Türkiye’nin önünü kesmek, gücünü baltalamak.

Rusya’yı zayıflatmak için Ukrayna nasıl ‘proxy/vekil’ devlet olarak kullanılıyorsa, Türkiye’yi zayıflatmak için de Yunanistan’ı kullanmak istiyorlar.

Bunu burada salt bir kişisel yorum olarak değerlendiriyor da değilim.

Yetkili makamlardan gelen yorumlara bakıldığında da Yunanistan’ın ‘vekil’ olarak kullanılmak istendiğine dair örnekler verilebilir.

Haziran ayında Efes Tatbikatı için gittiğimiz İzmir’de Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın bize söylediklerini hatırlayalım:

“Proxy (vekâlet) savaşları yüz yıllardan beri devam eden bir şey. 1919’u hatırlayın. Ne haddine Yunanistan’ın tek başına buraya gelmesi. Yunanistan 1922’de altı başbakan, bakan, genelkurmay başkanını astı, ‘niye bizim başımızı belaya soktunuz’ diye. Kendi yöneticilerini. Biz de ‘tarihe, coğrafyaya, şartlara bakın, boyunuzu aşan işlere girişmeyin, herkesin telkin ve teşviklerine uymayın’ diyoruz.”

MEĞER YUNANİSTAN’A AİT S-300 SİSTEMİ AKTİF DURUMDA İMİŞ

Son günlerde iki ayrı zamanda iki ayrı Yunan uçağının Türkiye’ye ait F-16 savaş uçaklarına radar kilidi atması, Ege ve Doğu Akdeniz’deki tehlikeli tırmanışın yeni örnekleri olmuştu.

Dün gelen haber ise, bir başka mesele üzerinde ciddi ciddi düşünme ihtiyacı beraberinde getirdi.

Haber şuydu:

23 Ağustos’ta Ege ve Doğu Akdeniz’de uluslararası hava sahasında görev icra eden Türkiye’ye ait F-16 uçakları, Girit Adasında konuşlu Yunanistan’a ait S-300 Hava Savunma Füze Sistemi tarafından radar kilidi atmak suretiyle tacize uğradı. 

Yunanistan’ın  S300 sistemini sadece tatbikatlarda ve eğitimlerde kullandığı iddia ediliyordu.

Bu olay Yunanistan’ın S300’ü aktif olarak kullandığını ortaya çıkardı.

S-400 ALDI DİYE TÜRKİYE’Yİ F-35 PRDOGRAMINDAN ÇIKARAN ABD, S-300’U AKTİF HALDE KULLANAN YUNANİSTAN’A F-35 SATMAYA HAZIRLANIYOR

Tam da sözün burasında, tam da bu ara başlıkla ilgili olarak güvenlik kaynaklarından gelen şu yorumla sizleri baş başa bırakayım:

“F-35 ile S400’ün uyumsuz olduğunu iddia eden ve bu gerekçeyle Türkiye’yi F-35 programından çıkaran ABD'nin S400’ün benzeri bir hava savunma sistemi olan S300’ü aktif olarak kullanan Yunanistan ile F-35 satışına ilişkin görüşmelere başlaması NATO müttefikleri arası çifte standart uygulamaktır.”

ABD bunu başarabilir mi?

Yunanistan, Türkiye’ye karşı savaşacak cesareti kendisinde bulabilir mi?

Kolay değil tabi ki.

Ancak her durumda son günlerde yeni somut olaylarla tırmanan gerilim, bir yerde patlarsa eğer, bunun arkasında kimler var ve ne yapmak istiyorlar sorusunun cevabının şimdiden belli olduğunu bilmemiz gerekiyor.