Ekonomi alanındaki gelişmeler, alanım olmasa da bir gazetecilik faaliyeti olarak epeyce bir süredir yakın takibimde.
 
Rakamlara bakınca gördüğüm manzara şu:
 
2022’nin ilk yarısının aksine, özellikle son 5 aydır enflasyon da dahil, ekonomideki bütün verilerde bir toparlanma işareti görülüyor.
 
Yalnız bu süreçte bana çok enteresan gelen bir husus var.
 
O da şu:
 
Benim bir gazeteci olarak fark ettiğim ekonomideki toparlanma işaretlerinin, piyasada ‘ekonomist’ sıfatıyla görüntü verenlerin çoğu tarafından ya fark edilmemiş, ya da fark edildiği halde dile getirilmemiş olması.
 
Burada ideolojik faktörler, hükümet karşıtlığı birinci faktör olmalı.
 
Galiba, ekonomist sıfatı taşıyanların bir kısmı için, körü körüne muhalif olma durumu, mesleki bir körlüğü de beraberinde getiriyor.
 
Neyse…
 
Biz, gördüklerimizi, izlediklerimizi, bildiklerimizi anlatmaya devam edelim.
 
MERKEZ BANKASI REZERVLERİ 8 YILIN ZİRVESİNDE.
BÜTÇE DE GÜÇLÜ PERFORMANS KASIM AYINDA DA SÜRDÜ
 
Geçtiğimiz Perşembe günü, ekonomide, piyasa ekonomistlerinin çoğunun görmezden geldiği ama aslında pozitif gidişatı gösteren çok önemli iki haber karşımıza çıktı.
 
Bütçe de Kasım ayı ve yılın Ocak/Kasım dönemini kapsayan 11 ayının bilançosu Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından açıklandı.
 
Buna göre, Kasım’da bütçe 108,3 milyar lira fazla verirken, 11 ayın bütçe açığı 20,4 milyar lira ile sınırlı kaldı.
2022 sonunda 461 milyar liralık bir açık hedeflendiği için, 11 aylık performansın nasıl güçlü bir performans olduğu ortada.
 
MERKEZ BANKASI REZERVLERİNE DAHA KÖRFEZ’DEN GELECEK PARA EKLENMİŞ DEĞİL
 
İkinci güzel haber, Merkez Bankası rezervlerindeki hızlı yükselişle alakalı.
Perşembe günü yapılan açıklamaya göre 9 Aralık haftasında Merkez Bankası rezervleri 128 milyar 764 milyon dolar ile son 8 yılın zirvesine ulaştı.
Çok değil, Ağustos ayında bu rakam, 100 milyar doların altındaydı.
 
Ekonomide kurumsal pozisyonu olan çevrelerden edindiğim izlenim doğrultusunda bir haber daha vereyim.
 
Merkez Bankası’nın 9 Aralık haftası için açıklanan rezervlerinin içinde, Suudi Arabistan’la yürütülen müzakereler doğrultusunda sisteme girmesi beklenen rakam henüz yok.
 
O da geldiğinde, Merkez’in rezervleri, Katar dönüşü uçakta Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın açıkladığı gibi, rahatlıkla 130 milyar doların üzerine çıkabilecek.
 
Bu rakamların açık bir okuması var:
 
Ya da şöyle diyelim:
 
Ekonomide baskın sesi temsil eden kesimlerin görmediği, yahut görüp de teslim edemedikleri gerçek şu:
 
Bu tablo, ABD ve Avrupa dahil, dünyanın gelişmiş ülkelerinin sert faiz artışlarıyla neredeyse sıfır düzeyindeki faiz oranını yüzde 4’lerin üzerine taşıdığı bir ortamda, tam tersine faiz indirerek tek haneli rakamları yakalayan Türkiye Merkez Bankası’nın net bir başarısına işaret ediyor.
 
Yine bir hakkı teslim etmek adına şunun da altını çizelim.
 
Gelinen nokta itibarıyla Merkez Bankası’nda Şahap Kavcıoğlu’nun başkan olmasıyla başlayan yapısal dönüşümün net bir pozitif çıktısı karşımızda duruyor.
 
Ve bir soru:

Bu durumda muhalefetin 128 milyar algısına ne olacak? 

Her fırsatta Merkez Bankası üzerinden 128 milyar algısı  yürüten muhalefetin en büyük argümanı çöp mü oluyor acaba, rezervler 130 milyarı aşıyorken. 

Hele hele, önümüzdeki aylar içerisinde enflasyondaki düşüşün belirgin hale gelmesi halinde, bu başarı daha da net bir şekilde kendisini gösterecek.
 
ENFLASYON, SÜRPRİZ GELİŞMELER OLMAZSA MAYIS BAŞINDA YÜZDE 35’E KADAR DÜŞEBİLİR

Cumhurbaşkanı Erdoğan, hafta başında yaptığı açıklamada, 2023 için enflasyon hedefini yüzde 20 olarak zikretti.
Herkesi bu hedef doğrultusunda pozisyon almaya davet ederek.
 
Yüzde 20 hedefi 2023 sonu için geçerli tabi.
Yani seneye bu vaktiler.
 
Ancak Aralık başında tepeyi görüp yönünü aşağı doğru çeviren enflasyon verilerinin önümüzdeki aydan itibaren aşağı doğru sert bir şekilde inişe geçeceği öngörülüyor.
 
Benim yine ekonomi yönetiminde kurumsal pozisyonu olan çevrelerden edindiğim izlenim, 4,5 ay sonrası, yani Mayıs başı için güçlü bir enflasyon hedefine işaret ediyor.
 
Önümüzdeki aydan itibaren yüzde 70’lere gerilemesi beklenen enflasyonun Mayıs başı itibarıyla yüzde 35’e kadar düşmesinin mümkün olabileceği dillendiriliyor.
 
Arada olağanüstü bir gelişme olmazsa tabi.
 
Döviz kuru, son 5 aydır yerinde sayıyor.
 
Enerji fiyatları da sakinleşmiş durumda.
 
Uluslararası ticarette geçerli olan navlun fiyatları 15 binden 3 binlere kadar geriledi.
 
Bu alanlardaki artışların, zaten fiyatlara ‘giydirilmiş’ durumda olduğu söyleniyor.
 
Asgari ücret artışının enflasyona etkisinin de zayıf olabileceği dillendiriliyor.
Bu anlamda asgari ücrete yüzde 30 zam yapılırken, bunun enflasyon rakamlarına fazla etki etmediği 2016 yılındaki durum hatırlatılıyor.
 
Kısacası, ekonomide 2023’e girerken, bütün işaretler, kötü günleri geride bırakmakta olduğumuzu gösteriyor.
Tabi, beklenmedik sürprizler bu gidişatı durdurmazsa.