Ekonomideki toparlanma işaretleri, “İyi ki bu modele geçmişiz” dedirtmiyor mu?
.
- GİRİŞ04.01.2023 08:15
- GÜNCELLEME06.01.2023 09:27
Dün açıklanan enflasyon rakamları, enflasyonun düşük seviyelerde olduğu için gündemde olmadığı dönemlerden esintiler taşıyordu.
Aralık ayı rakamı beklentilerin epeyce altında, %1,18 olarak gerçekleşti.
(Yıllık enflasyon: %64,27)
(6 aylık enflasyon: %15,39)
Ki böyle bir seviyenin (Aralık ayı enflasyon verisi için ifade ediyorum) ilerleyen aylarda istikrara kavuşması demek, enflasyonun Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın dün işaret ettiği gibi, gerçek anlamda önemli bir sorun olarak gündemden çıkması anlamına gelebilir.
Geçenlerde ekonomide kurumsal pozisyonu olan çevrelerden aldığım nabzı aktarmıştım.
2023 Mayıs ayı başında, enflasyonun yüzde 35 seviyelerine inmesinin pekala mümkün olabileceği yönündeki yaygın kanaati.
Daha da iyisi, sürpriz bir gelişme olmadığı takdirde, yıl sonunda yüzde 20 seviyelerinin altının yakalanması ihtimali de, ciddi ciddi kendisini belli etmiş durumda.
ÇOK KRİTİK BİR SORU: YENİ EKONOMİ MODELİNE GEÇİLMEMİŞ OLSAYDI, DURUMUMUZ NE OLURDU?
Şimdi burada az durup, izninizle çok kritik bir soru soracağım.
Soru şu:
Türkiye, 2021 sonunda ilan edilen ihracat ve büyüme odaklı ekonomi modeline geçmek yerine, klasik modelle yolculuğuna devam etmiş olsaydı, durumumuz nasıl olurdu?
Bugünkünden daha mi iyi olurduk?
Daha mı kötü?
Bu tartışmanın ekonomi çevrelerinde, Eylül 2021’deki faiz indirimi kararıyla başlayan süreçte, daha çok “Hiç de iyi olmadı” görüşünü öne çıkartacak şekilde yapıldığını biliyoruz.
Ancak, bugünkü durum ve önümüzdeki aylara dönük beklentilerin, “Yok, hayır, iyi ki böyle bir model değişikliğine gitmişiz” diye düşünenleri haklı çıkarma ihtimali giderek artıyor.
ESKİ MODELDE YOLA DEVAM ETMİŞ OLSAYDIK, STAGFLASYON TEHLİKESİ KAPIDAYDI
Eylül 2021’den itibaren Merkez Bankası’nın faiz indirimine başlamasına piyasaların ilk aylarda negatif bir tepki verdiği, doların alıp başını gittiği ve kur ataklarının enflasyon üzerinde ciddi olumsuz etkiler bıraktığı bir gerçek.
Ancak, öbür taraftan Amerikan Merkez Bankası’nın sert faiz artırımı ile doların zaten bizim gibi ülkelerden çıkış yapıp anavatanına döneceğinin bilindiği bir ortamda, faiz artırarak doları frenlememiz ne kadar mümkündü sorusunu da ciddiyetle sormak gerekiyor.
Şunu söylemek istiyorum:
2021 ortalarında FED faizi %0,25 iken, doları yönünü yukarı doğru çevirmişti.
Zaman içerisinde FED faizleri artırdı, artırdı ve bugün bu oran 20 katın üzerine çıkarak %4 seviyelerine ulaştı.
Şöyle düşünün:
Siz Türkiye’de kur ataklarını durdurmak için sürekli bir biçimde faiz artırıyorsunuz, ancak eşzamanlı olarak Amerikan Merkez Bankası’nın 50 puanlık, 75 puanlık, 100 puanlık sert faiz kararlarıyla doları tutamıyorsunuz.
Bu Türkiye için muhtemel bir senaryo muydu?
Evet, muhtemel bir senaryo idi.
Nitekim böyle bir ihtimal önceden fark edildiği için, ta 2021 başlarında ekonomi çevrelerinde ‘stagflasyon’ tehlikesinden söz etmeye başlamışlardı.
ŞU DURUMDA OLACAKTIK: YÜKSEK FAİZ, YÜKSEK KUR, YÜKSEK ENFLASYON, YÜKSEK İŞSİZLİK…
Stagflasyon ne demek?
Durgunluk ve yüksek enflasyonun aynı ayna olduğu ortam demek.
Biraz daha açarsak, ekonomi çevrelerinde Türkiye için öngörülen tehdit şuydu:
Yüksek faiz, yüksek kur, yüksek enflasyon ve piyasalarda yaprağın kımıldamadığı bir ortamda yüksek işsizlik…
Evet, suyun akışının aksine bir karar verilip, büyüme ve ihracat odaklı bir model için karar kılınmamış olsaydı, 2023 başında Türkiye, ekonomik bakımdan inanılmaz bir kasvet havasıyla karşı karşıya kalmış olacaktı.
Model değişikliğinin acı reçetesi, öbür türlü de zaten olması beklenen yüksek enflasyon oldu.
Ama şimdi daha iyi fark edildiği gibi, ‘kalıcı değil, gidici’ bir yüksek enflasyon ortamındayız.
Ama öbür taraftan, bu süreçte, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve yeni ekonomi kadrolarının cesur kararıyla, başka zaman mümkünatı yok elde edilemeyecek kazanımlar elde edildi.
Mesela;
-Yüksek büyüme sayesinde devletin kasası doldu. Büyümeye bağlı olarak bütçe çok iyi bir performans sergileyebildiği için, burada oluşan imkanlar, EYT’den, doğalgaz/elektrik desteklerine kadar on milyonlarca kişiye dokunan adımlar için kullanılabildi.
-Pandemi öncesi yüzde 14 seviyelerinin üstüne çıkan işsizlik, pandeminin ortaya çıkardığı ilave sıkıntılara rağmen, yüzde 10,2 bandına geriledi. Tarihi bir rekor kırılarak 31 milyon 200 bin kişiye istihdam sağlandı.
-Avrupa ülkeleri dahil hemen herkes dolara karşı para birimlerini korumak için sert faiz artırımına gitmelerine rağmen, Türkiye tersini yaptı faiz indirerek de doların stabil tutulabileceğini gösterdi. (Son 5 ay için bu durum geçerli)
-Mayıs ayında, Haziran ayında Türkiye için berbat bir sonbahar senaryosu vardı. Bu senaryoya göre, Eylül, Ekim aylarıyla birlikte borçlarını çeviremeyeceği için, temerrüde düşecek, yani iflas edecektik.
Sonuç ne oldu?
Tam tersine, ekonomideki bütün veriler, (buna son iki aydır enflasyon da dahil) pozitif bir seyir içine girmiş oldu.
İnşallah devamı daha iyi gelir.
Yorumlar61