Ekonomi yönetiminden ezber bozan bir iddia
- GİRİŞ05.10.2023 08:15
- GÜNCELLEME05.10.2023 08:38
Malum, ekonomide parasal sıkılaştırma dönemi içindeyiz.
Merkez Bankası Eylül ayı Para Politikası Toplantısında politika faizini 500 baz puan daha artırdı ve bu oran %30’a yükseldi.
Beklentiler, politika faizinin önümüzdeki aylarda %35 ya da %40 bandına getirilip epey bir süre orada kalacak şekilde olacağı yönünde.
Böyle zamanlarda yani, enflasyonu düşürmek için parasal sıkılaştırma politikalarının izlendiği dönemlerde büyüme ve istihdamın olumsuz etkileneceği, işsizliğin yükselişe geçeceği var sayılır.
Nitekim bizde de bu, şimdiye kadar hep böyle olmuştur.
Faiz yükselirken işsizlik artmış, faiz düşerken işsizlik hep düşmüştür.
2018 yazında dönemin ABD Başkanı Trump’ın “Ekonominizi mahvederim” diyerek savurduğu tehdidin arkasından kur atağı yaşanınca, faiz artırımına gidilmiş, bunun etkisiyle Mart 2019’de işsizlik oranı %14,05 seviyelerine kadar yükselmişti.
Pandemi sonrası uygulanan büyüme odaklı ekonomi modeli, enflasyonu dizginleyememekle birlikte, güçlü bir istihdam sağladı.
İş gücüne katılım oranı da yüksek olmasına rağmen, 2021 ve 2022’de gerilemeye başlayan işsizlik oranları, tek haneli rakamlara kadar geriledi.
Son olarak 11 Eylül 2023 tarihinde açıklanan işgücü istatistiklerine işsizlik oranı 2023 yılı Temmuz ayında %9,7 seviyesinde gerçekleşti. İstihdam edilenlerin sayısı ise 31 milyon 873 bin kişiye yükseldi.
EKONOMİ YÖNETİMİ TALİHSİZ DÖNGÜYÜ KIRACAK BÜYÜK BİR VAATTE BULUNUYOR
Geçtiğimiz günlerde Merkez Bankası Başkanı Hafize Gaye Erkan, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda yaptığı sunumda enflasyonla mücadele ve ekonomik büyüme dengesini koruma hedeflerine değinen bir konuşma yaptı.
Ekonomide güveni yeniden tesis etmeyi ve öngörülebilirliği artırmayı hedefleyen para politikasını sabırla uyguladıklarını dile getiren Erkan, bu yaklaşımın ekonomideki güveni artıracağını ve beklenen sonuçları doğuracağını ifade etti.
O konuşmanın en dikkat çekici bölümü ise, Merkez Bankası Başkanı’nın dezenflasyonun, büyümeden taviz vermeden de sağlanabileceğine dair sözleriydi.
Hafize Hanım’ın, ekonomide büyüme ile enflasyonun dengeli bir şekilde yönetilmesinin mümkün olabileceğini söylemesi, içinden geçtiğimiz sürece dönük tedirginlikleri giderme iddiası taşıdığı için son derece önemli ve kıymetliydi.
Bu, şu demek oluyor aynı zamanda:
Faizlerin arttığı bir ortamda, büyüme perspektifi korunacağı için, işsizlikte sert bir yükseliş olmayacak.
ORTA VADELİ PROGRAMDA DA AYNI PERSPEKTİF VAR
Orta Vadeli Programa bakıldığında bu perspektifin oraya da yansıtıldığı görülebiliyor.
Önümde duran OVP kitapçığından şöyle bir cümle aktarayım:
“Program boyunca istihdamın yıllık ortalama 909 bin kişi artması ve işgücüne katılım oranlarındaki öngörülen artışa rağmen işsizlik oranının kademeli olarak gerilemesi ve 2026 yılında %9,3 seviyesinde gerçekleşmesi tahmin edilmektedir.”
Sözün burasında 24 Eylül Pazar günü Kanal 7 Başkent Kulisi programında ağırladığım Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz’a yönelttiğim bir soruyu ve aldığım cevabın bir özetini aktarmak isterim:
SORU: (Mehmet Acet)
Böyle bir dönemde (parasal sıkılaştırma politikasının uygulandığı, faiz artışlarının olduğu bir dönemde) istihdamı nasıl koruyacaksınız? İşsizliğin artmasını nasıl engelleyeceksiniz?
CEVAP: (Cevdet Yılmaz)
“Büyümenin kompozisyonu önemli.
Tüketimi daha dengeli hale getiriyor yeni politikalarımız. Tüketimi düşürmek değil ama artış eğilimini daha dengeli hale getiren bir politika var. Çünkü tüketim de önemli. Her şeyin aşırısı kötü. Tüketimi daha dengeli hale getireceğiz ama yatırım, üretim, ihracat bu alanlarda yeni finansman imkanlarıyla, destekleyici düzenlemelerle, teşvik politikalarıyla hareket edeceğiz. Yatırım, üretim, ihracat, istihdam. Bu perspektifi hiç bir şekilde bir kenara bırakma lüksümüz yok.
Bir taraftan enflasyonla mücadele edeceğiz ama öbür taraftan bu politikaları güçlü bir şekilde uygulayacağız.”
Ben bu yaklaşımı, mevcut ekonomi yönetimi ile Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan arasındaki güven ilişkisini tesis eden temel bir yaklaşım olduğunu düşünüyorum.
İhtimal, büyümeden vaz geçmeden, istihdamı koruyarak bu sürecin atlatılacağı yönünde iletilen görüşler, Erdoğan’ın bu sürecin önünü açmasındaki temel bir faktör olarak ortaya çıkmış durumda.
GÜZEL BİR HABER: İTHALAT DÜŞÜYOR….
Bu hafta ay başlangıcı olduğu için ekonomide çeşitli konularda verilerin açıklandığı bir hafta oldu.
Eylül ayı enflasyon rakamı %4,75 olarak (Yıllık: %61,53) karşımıza çıktı.
Dün Ticaret Bakanı Ömer Bolat, Türkiye ekonomisine dönük dış ticaret verilerini açıkladı. Bolat İhracatın Eylül ayında Cumhuriyet tarihinin rekoruna ulaştığını belirterek, "Eylül ayında ihracatımız yüzde 0,3'lük artışla 22 milyar 670 milyon dolar olarak gerçekleşti” dedi.
İhracat, Ocak-Eylül döneminde 187 milyar 464 milyon dolar seviyesinde gerçekleşti. Son 12 ayda ihracatımız ise, %0,40 artarak 253 milyar 534 milyon dolara yükseldi.
Bakan Bolat’ın açıklamalarında altı çizilmesi gereken sevindirici bir husus var.
Nedir o?
İthalattaki düşüş.
Ticaret Bakanı Bolat’ın sözleri üzerinden aktaralım:
“Eylül'de ithalatın ihracatı karşılama oranı %82'ye yükseldi. Enerji ithalatımız bu yıl aylık ortalamada 5,2 milyar dolar oldu. İthalatımızda düşüş eğilimi devam ediyor. İthalat Eylül'de 27 milyar 658 milyon dolara geriledi. Dış ticaret açığımız 5 milyar dolara geriledi. Cari işlemlerde denge ya da fazla görme ihtimalimiz var. Dış ticarette olumlu bir ivme var.”
Son üç ayda Merkez Bankası’nın rezervlerinde 22 milyar dolarlık bir artış gerçekleşti.
Eğer önümüzdeki süreçte yüksek faiz ortamına rağmen büyüme perspektifi korunur, istihdam zarar görmez, işsizlik artmazsa, mevcut ekonomi yönetimi gerçekten çok büyük bir iş başarmış olacak.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz ve Merkez Bankası Başkanı Erkan’ın bu minvalde yaptıkları açıklamalar güçlü bir iddiayı ortaya koyuyor ve ezber bozma anlamında da gerçekten büyük kıymet arz ediyor.
Yorumlar37