Ankara Suriye’deki anlaşmaya nasıl bakıyor?
- GİRİŞ12.03.2025 08:41
- GÜNCELLEME13.03.2025 09:08
Önceki akşam Şam’dan, birkaç fotoğraf karesi ve kısa bir video eşliğinde gelen sürpriz anlaşma haberi, dikkatleri yeniden Suriye üzerinde topladı.
Şam yönetimi ile SDG arasında varılan 8 maddelik anlaşma, YPG’li Mazlum Abdi ile Suriye Cumhurbaşkanı Ahmet Şara tarafından imzalandı.
Anlaşmaya göre SDG cephesi, ülkenin yeni yönetiminin kurumlarına entegre olmayı kabul etti.
İkinci maddede “Kürt toplumu, Suriye devletinin ayrılmaz parçası” olarak nitelendiriliyor ve “Vatandaş olma hakları dahil, tüm anayasal hakları” garanti altına alınıyor.
Mazlum Abdi, anlaşmayla alakalı verdiği mülakatta, “Ahmed Şara’nın cumhurbaşkanlığını tanıyarak, yekpare Suriye ordusu kurulması konusunda anlaştıklarını, Suriye’nin toprak bütünlüğü, tek kurumsal çerçeve, tek başkent ve tek bayrak gibi egemenlik konularında mutabık kaldıklarını”açıkladı.
Abdi’nin açıklamalarında ikinci bir husus daha var ki bu, Türkiye’yi de yakından alakadar ediyor:
“YPG bünyesindeki PKK’lılar Suriye’yi terk edecek.”
1-AMERİKA’NIN ÇEKİLMESİNI KOLAYLAŞTIRCAK…
Şam’dan gelen anlaşma haberi üzerine Ankara’nın bu anlaşmaya nasıl baktığı haliyle merak konusu oldu.
Yaptığım görüşmelerden edindiğim izlenim Ankara’nın, Şam’daki imzaları ihtiyatlı iyimserlik içinde takip ettiği yönünde.
Ankara anlaşmadan ve içeriğinden önceden haberdardı.
Yani sürpriz bir durum söz konusu değil.
Esasen, Şam yönetimi ile SDG arasındaki görüşmeler haftalardır sürüyordu ve Ankara bu görüşmeleri de yakından takip ediyordu.
Hatta Şubat ortalarında dünkü 8 maddelik anlaşmaya benzer bir çerçeve ortaya çıkmıştı ve o anlaşmaya dair gelişmeleri bu köşede gündeme taşımıştık.
Mazlum Abdi ile Ahmet Şara’nın imzaladığı anlaşma metni ile alakalı Ankara’da ihtiyatlı bir iyimserlik olduğundan söz etmiştim.
Bu gelişmenin ABD askerlerinin Suriye’den çekilmesinin önünü açacağı, böyle bir süreci hızlandıracağı yönünde bir beklenti var Ankara’da, ki, işin bu yönüne pozitif bir anlam yükleniyor.
Ayrıca şöyle bir durum da söz konusu olabilir:
ABD’de yeni yönetimin Suriye’deki Amerikan varlığına dönük yaklaşımı malum.
Trump, “Suriye’de bizim işimiz yok” demişti son açıklamalarında.
Bu durumda, Suriye’deki SDG oluşumunun mimarı olan Pentagon’a bağlı CENTCOM yönetiminin, Trump’ın bu yaklaşımı ile uyumlu bir ‘çıkış stratejisi’ için, başlangıcı Şam’da bu anlaşmayla yapılan bir süreci işletip neticeye bağlamak istemiş olabilir.
Ama tabi ki, Türkiye’nin dışarıda kaldığı bir süreç olarak düşünülmemeli.
2-TERÖRSÜZ TÜRKİYE PROJESİNİ DE OLUMLU YÖNDE ETKİLER
Şam’da atılan imzaların ikinci bir etkisinin, Türkiye’nin yürüttüğü Terörsüz Türkiye projesine dönük olduğu değerlendiriliyor.
Oradaki anlaşmanın PKK’nın silahsızlanması ve örgütün feshedilmesine dönük süreci olumlu yönde etkileyeceği yönünde bu değerlendirme.
Suriye işi herkesi bir şekilde memnun edecek optimum bir çerçeve içinde çözülebilirse, bunun PKK’nın diğer unsurlarının silah bırakmayı daha kolay kabullenmesine katkı vermesi mümkün olabilir.
3-ANKARA SDG’NİN ENTEGRASYON SÜRECİNİ YAKINDAN İZLEYECEK
Yukarıda bardağın dolu tarafını yansıtan iki yaklaşımı aktardık.
Amerikan askerlerinin bölgeden çekilmesi ve Türkiye’nin yürüttüğü PKK’yı silahsızlandırma ve feshetme sürecine pozitif etkisi bakımından.
Ancak şunu de eklemeliyiz:
Ankara’nın ‘terör tehdidi’ algısını değiştirecek bir noktaya evrilmediği sürece, Suriye’de olup bitenler, yapılan ve yapılacak anlaşmalar risk unsuru taşımaya devam edecek demektir.
“İhtiyatlı iyimserlik” tabirinin “İhtiyatlı” kısmı işin bu yönüne taalluk ediyor.
“İyimserlik” kısmı ise dün akşam iftar programında bu konuya Türkiye Cumhuriyeti’nin en tepesindeki isim olarak Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın şu sözleri üzerinden okunabilir:
“Suriye’nin terörden arındırılmasına yönelik her türlü çabayı doğru yönde atılmış bir adım olarak görüyoruz.
Dün varılan mutabakatın eksiksiz uygulanması, Suriye’nin güvenliğine ve huzuruna hizmet edecektir.
Bunun da kazananı, Suriyeli kardeşlerimizin tamamı olacaktır.
Her zaman üzerine basa basa söylüyorum:
Araplar, Türkler, Kürtler olarak kardeşliğimizi yücelttiğimiz ölçüde oyunları bozar, geleceğimizi güvence altına alabiliriz.
Birbirimizin elini tutmaktan, birbirimize sıkıca kenetlenmekten, birbirimizin hassasiyetlerine saygı göstermekten başka kurtuluş yolunun olmadığını aklımızdan çıkarmamalıyız.”
Meselenin şu boyutu da bu dönem boyunca akıllarda tutulmalıdır:
Ahmet Şara, çok zor şartlarda bir Suriye devraldı ve kendi sınırlarını da gözeterek bir inşa süreci yürütmek zorunda olduğunun farkında.
Günün sonunda, coğrafyamızda akan kanı bitirecek, Türkleri, Kürtleri, Arapları ve diğer milletleri barış içerisinde geleceğe taşıyacak bir perspektif oluşmuşsa ve perspektif, bu meselenin bütün cephelerince içselleştirilebilirse, “Bundan iyisi Şam’daki kayısı” olur.”
Yorumlar40