Bosna Hersek'te 3 gün
- GİRİŞ11.05.2025 13:49
- GÜNCELLEME11.05.2025 14:14
Saraybosna ile Mostar arasında kalan, içinden Neretva Nehrinin geçtiği Konjiç diye bir şehirde mola veriyoruz. Ev sahibimiz Ömer Çetres “Konjiç, yani Konyalılar deniyor buraya” deyince antenleri açıp anlattıklarına kulak veriyoruz.
Fatih Sultan Mehmet döneminde bizim oralardan buralara getirilmiş Konjiç’in yerli halkı. İsmini de buradan alıyor.
Mola bitince Tito’nun sığınağını görmeye, yine Konjiç, pardon Konyalılar şehri sınırlarında kalan dağlık bir bölgeye götürülüyoruz.
Yugoslavya cumhurbaşkanı Josip Broz Tito'nun soğuk savaş döneminde muhtemel bir atom bombası saldırısına karşı korunmak ve öyle bir ortamda çalışmalarını yürütmek için büyük bir gizlilik içinde inşa ettirdiği sığınaklardan biri burası. Girişinde, burada hayat olağan haliyle devam ediyor intibaı veren bir evin bulunduğu sığınağa girip labirentlerin arasında ilerliyoruz.
1953’te inşaatı başladıktan sonra 1979'da tamamlanan sığınak, Bosna'daki savaşın başladığı 1992 yılında ortaya çıkarılmış.
Tito bu sığınakların inşaatı için 4,5 milyar dolar para harcamış.
Anlatılanlar doğruysa eğer Tito’nun sadece üç generalinin bildiği bu sığınak yaptırıldıktan sonra inşaatta çalışan işçiler bile öldürülmüş.
Sığınağın gizli kalması için.
Bugünden bakınca o döneme ilişkin hem bu yöntemleri, hem harcanan o kadar parayı yadırgamamak mümkün değil.
Ama öbür taraftan da, Nükleer tehditlerin havada uçuştuğu günümüz dünyasında, bu sığınakta sadece 360 kişinin atom bombası saldırısına karşı 6 aylığına korunabilmeleri için nelerin nelerin düşünüldüğünü görmek bir hayli öğretici oluyor.
Hayatın bir cilvesi diyelim.
Uzun yıllar boyunca gizli ve gizemli kalması sağlanan Tito’nun sığınağını bugün olabildiğince fazla sayıda insanın, turistin gezip görmesi için çaba harcanıyor.
AJET VE PEGASUS’UN TUZLA VE MOSTAR’A DOĞRUDAN UÇUŞLARA BAŞLAMASI MÜTHİŞ BİR HEYECAN GETİRMİŞ
Türkiye’den bir grup gazeteci olarak geliş sebebimiz, Bosna’nın yapmaya çalıştığı turizm atağına katkı vermek.
Üç gün geçirdiğimiz Tuzla ve Mostar’da Ajet ve Pegasus’un buralara direkt uçuşlara başlamasının heyecanı vardı.
Bu uçuşlar, Türkiye’den Bosna’yı görmeye, bu dünya güzeli memleketi gezmeye gelecekler için de büyük imkan.
Neden derseniz Saraybosna üzerinden hem Tuzla’ya, hem de Mostar’a karayoluyla ulaşmak epeyce vakit alıyor. Gidip gelmek yerine,
Saraybosna’ya uçakla gelip Mostar’dan dönmek, yahut Tuzla’ya inip oradan benzer bir program yapmak pek çok şeyi kolaylaştırıcaktır.
Üstelik uçak bileti fiyatları da gayet uygun. Ortalama 2 bin, 2500 lira civarında.
İki gün geçirdiğimiz Tuzla’da Kanton Başbakanı İrfan Haliloviç, bir yarım gününü bize ayırdı.
Sohbet ederken “Bizim asıl amacımız Türkiye’yi buraya getirmekti ama karşılıklı oldu.” Diye espri yaptı.
“Dünya tek bir devlet olsaydı başkenti İstanbul olurdu.” Sözünü hatırlatarak Türkiye’nin Bosna için ne anlam ifade ettiğine vurgu yaptı.
“Son 10 yıldır halk bize baskı yapıyor. Türkiye’ye uçuş olması için.” Diyen Haliloviç, Boşnakların aidiyet duygularını anlatırken, “Osmanlı dizisi başlayınca sohbet biter, bütün erkekler evine gider.” İfadelerini kullanıyor.
Sırplar, Hırvatlar ve Boşnaklar…
Aynı ortamda ama birbirlerine mesafelerini koruyarak yaşıyorlar.
İç savaş pek çok şeyi bir daha geri gelme imkanı bırakmayacak şekilde alıp götürmüş.
Negatif bir anlam yükleyerek kullanıyor değilim bu ifadeyi.
Yugoslavya döneminde karışık evlilikler teşvik edilmiş. İç savaş ve Boşnak soykırımı yapılırken en büyük katliamlar, karışık evliliklerin olduğu yerlerde olmuş. Bu da savaş sonrası güvensizlik duygusunu tetiklemiş. Karışık evlilikler çok nadir oluyormuş artık, olunca haber oluyormuş.
Balkanlar’a özgü bir gerilim durumu var anlayacağınız. Bosnalı Sırpların patavatsız bir lideri var. Dodik soyadlı.
Daha yenilerde bu gergin atmosferi pekiştirecek türden bir açıklama yapmış.
Demiş ki:
“Burada tek çözüm, Boşnakların hristiyan olmasından geçiyor”
Tuzla’dan çıkarken büyük kuleleri olan bir termik santral gördük. Ömer Çetres yine bilgi verdi:
“Termik santralden Avusturya’ya elektrik gidiyor
Onlar kömür kullanmıyor sağlık gerekçesiyle ama buradan elektrik almakta beis görmüyorlar. Tuzla’da en çok kanserden ölümler oluyor.“
İSVİÇRE’Yİ BOŞVERİN, BOSNA’YA GELİN!
Mostar köprüsünü de özlemişiz. Saraybosna’ya sonra da birkaç kere gittim ama Mostar’a en son 2015 yazında gelmiştim.
Temmuz sıcağında Neretva nehrininin buz gibi suları ilaç gibi gelmişti. Bu defa Neretva’ya ayaklarımı sokmakla yetindim.
Nehirlerle ormanların daha yeşil olmak için birbirleriyle yarıştığını doğal güzellikleri görmek, buraların havasını solumak isterseniz İsviçre’yi boşverin, Bosna Hersek’i tercih edin derim.
Bir ülke düşünün 262 tane şırıl şırıl akan nehirlere sahip olsun.
Bir ülke düşünün topraklarının yüzde 60’tan fazlası ormanlık olsun.
Üstelik buralar Evlad-ı Fatihan toprakları oluyor.
Mehmet Acet / Haber7
Yorumlar22