Havacılığın 'Süpermarketi' haline gelen bir Türk şirketi: TUSAŞ
- GİRİŞ25.05.2025 09:20
- GÜNCELLEME25.05.2025 14:34
Önceki gün kapılarını, Başkent Ankara’da mesleklerini yürüten bir grup gazeteciye açan TUSAŞ’ta (Türk Havacılık ve Uzay Sanayii) takriben 4 saat geçirdik.
Dolu dolu 4 saat diyeyim buna…
TUSAŞ Genel Müdürü Mehmet Demiroğlu, helikopter üretiminin yapıldığı platformları gezdirirken, helikopterlerin kalbi olarak bilinen ‘transmisyon’ parçalarına dair enteresan bir bilgi verdi.
Bir Alman firmasına (Z-F), bu parça için sipariş verilir.
Ancak, istenilen parça bir türlü ellerine ulaşmaz.
(Geçen sene Alman Siemens firması da aynısını Akkuyu Nükleer Santralinde yapmış, projeyi akamete uğratmak amacıyla siparişi verilen ürünü teslim etmemiş, aynı ürün Çin’den getirilmişti)
Nihayet, bunun kasıtlı olduğu düşüncesine varılır ve helikopterin kalbi olarak nitelendirilen o ürünün yerli imkanlarla yapılmasına karar verilir.
Sonunda da başarılır tabi.
İlginçtir, bu ürünün TUSAŞ’ta üretilebildiğini fark eden Alman firması, beklettiği transmisyon parçasını bunu öğrendikten sonra teslim etmek ister.
Ancak iş işten geçmiştir ve artık bu parça yerli ürün olarak helikopter üretiminde kullanılmaya başlanmıştır.
Bu türden hikayelere son yıllarda çok aşinayız, öyle değil mi?
Örneğin, Aselsan’da, Kanada’nın ambargo koyduğu kamera sistemlerinin daha iyisini yapmamış mıydı?
Esasen durup ders çıkarmak, ibret almak için çok kıymetli bu yaşanmışlıklar.
Almanların yaptığında kötü niyet de var tabi.
Amerikalıların bir süre önce tabanca satışını durdurmasındaki kötü niyet gibi.
“El elin eşeğini türkü çağırarak ararmış” diye eskilerin bir sözü var.
Bu örnekler bu sözün daha ötesini/daha kötüsünü temsil ediyor.
Tusaş’ta yapılanların, diğer savunma sanayii firmalarının geliştirdikleri yerli teknolojilerin bu memleket için nasıl bir kıymet arz ettiğini ifade edebilmek adına illa amuda mı kalkmak lazım.
Şu içinden geçtiğimiz dünyada her şey ortada.
Bunun bir tercih değil, bir zorunluluk olduğunu şu içinden geçtiğimiz Dünya şartlarında olup bitenler, bizim bir parçası olduğumuz Ortadoğu coğrafyası öncelikli olmak üzere, çok farklı bölgelerde yaşanan çatışmalar, gerilimler, çok daha öğretici bir biçimde karşımıza çıkarmış durumda
TUSAŞ Genel Müdür Demiroğlu, yurtdışına yaptığı gezilerde muhataplarından dinlediklerini gurur duyarak anlatıyor.
Diyor ki:
“Bize soruyorlar, “Siz bu işi nasıl başardınız” diye. Biz de sizin başardığınızı yapmak istiyoruz, aynı modeli istiyoruz diyorlar.”
Bir ülkenin Hava Kuvvetleri komutanı, Demiroğlu’na, taaccüp içerisinde “Bunu gerçekten yaptınız mı” diye defalarca aynı cümleyi kurarak hayret duygularını ifade etmiş.
“Kendimizi abartmıyoruz, ama karşımızdaki insanların bunları demesinden dolayı da sevinmemiz lazım” diyor Demiroğlu.
TUSAŞ gezimizde, Gökbey, Atak 1 Atak 2 gibi helikopterlerin; Anka, Aksungur gibi, Hürkuş, Hürjet, Kaan gibi insanlı-insansız savaş uçaklarının üretildiği platformları gezdik.
Beyaz, steril kıyafetlerle, uzay üssünü andıran uydu üretiminin yapıldığı test alanını gezerken kendimi NASA’da geziyormuş gibi hissettim.
(Türkiye kendi uydusunu uzaya fırlatabilen 11 ülkeden biri haline geldi)
Demiroğlu, TUSAŞ’ın ürettiği ürünlerle, havacılığın süpermarketi haline geldiğini dile getiriyor.
Onlara gurur veren son haberlerden biri, Hürjetle alakalı İspanya ile yapılan anlaşma.
İspanya, Hürjeti kendi eğitim uçağı olarak tercih etti.
Bu tercihi yaparken, Amerika’dan, Fransa’dan, İngiltere gibi ülkelerden bunu yapabilecek imkanlara sahip olmalarına rağmen, TUSAŞ’ın bir ürününü tercih etmeleri, başlı başına büyük bir haber.
Ki Demiroğlu, İspanya üzerinden Hürjet’in NATO’nun eğitim uçağı haline getirme gibi bir hedeften de bahsediyor.
TUSAŞ’a gidip de Kaan’dan ayrı bir bahis açmamak ayıp olur.
Kaan demek, Türkiye’nin ABD, Çin ve Rusya’dan sonra kendisine ait 5’inci nesil savaş uçağını geliştirebilen 4’ünü ülke olması demek.
Dinlediklerimiz yeniden teyit etti:
Zamanla bir yarış durumu var Kaan’ın bir an evvel envantere katılımın sağlamak için.
Bu amaçla normalde test amaçlı, 2 uçak prototipi üretilirken, 6 tane üretilmesine karar verilmiş.
Bu şekilde ihtiyaç duyulan testler hızlı bir şekilde yapılabilecek ve taahhüt edildiği gibi 2028 sonuna, memleketin yürüyüşünü değiştiren bu ürün yetiştirilecek.
Geceli gündüzlü bütün koşuşturma bu amaç için.
Yazının geri kalan kısmında, 4 saatlik TUSAŞ gezimizde Genel Müdür Mehmet Demiroğlu ve ekibinden elde ettiğimiz bilgileri, dinlediklerimizi özetlemek isterim.
Şu şekilde:
-2034'e kadar yaklaşık 500 KAAN, HÜRJET ve HÜRKUŞ üretimi yapılacak (Toplam). 350'nin üzerinde GÖKBEY, ATAK, ATAK-2 ve benzeri helikopter platformlarının üretimleri yapılacak. 600'e yakın ANKA-3, ATAK, ANKA-1, Aksungur ve benzeri ürünler üretilecek. 20'ye yakın uydu yapılacak. 2034'te 12 milyar dolarlık ciro hedefleniyor.”
-Demiroğlu: "Bizim olmazsa olmazlarımız var. KAAN'ı yapmak zorundayız. KAAN'ın motorunu da yapmak zorundayız. Aynı şey HÜRJET için de geçerli. Projede sistemi alamadığınızda bunu yapmak zorundasınız."
“TUSAŞ 16 bine yakın kişiye istihdam olanağı sağlamaktadır. Bu sayının %45’e yakınını teknisyenler, %45’e yakınını mühendisler oluşturmaktadır. Son 10 yılda, TUSAŞ’a 10 binin üzerinde personel katıldı. Yaş ortalaması 33.”
“2024 yılı için kesinleşmiş 18.4 Milyar Dolar karşılığında sipariş bulunmaktadır. 2025 ciro hedefi ise 4,3 Milyar Dolar’dır. Bu bir önceki yıla göre dolar bazlı %43 büyüme anlamına gelmektedir. Sektörün ortalaması ise %8-10 arasındadır.”
“2025 sonu, 2026'nın başında ikinci prototipimiz, ondan birkaç ay sonra da üçüncü prototipimiz inşallah havalara çıkmış olacak. Dolayısıyla 2025'in içinde en az iki KAAN'ı, planımızda üç KAAN'ı beraber uçurma var. Daha sonra bu testlerin sonunda bir üç tane daha yapacağız ve 2028'in sonu, 2029'un başı itibarıyla da söz verdiğimiz üzere KAAN'ımızı bloklar halinde Türk Hava Kuvvetlerine teslim etmeyi planlıyoruz."
“HÜRJET 180’e yakın sorti yapmış, süpersonik hızlara çıkarak ses hızını aşmış, Mısır’a yaptığı kıtalar arası uçuşla rüştünü ispatlamıştır. HÜRJET’in 2026 yılında Hava Kuvvetleri Komutanlığına teslim edilmesi planlanıyor.”
“ANKA III, TUSAŞ’ın daha ileri seviyedeki ihtiyaçları karşılamak üzere geliştirdiği taarruzi insansız hava aracıdır. Radar görünmezliği kabiliyeti, yüksek hız kapasitesi ve 1.2 ton dahili ve harici gelişmiş mühimmat taşıma yeteneğiyle öne çıkan ANKA III, Türkiye’nin savunma sanayiinde önemli bir güç çarpanı olmayı hedeflemektedir.” “Yüksek teknolojili bu İHA, gelecekte yüksek riskli operasyonlarda kullanılmak üzere tasarlanmıştır ve Türkiye’nin hava savunma kabiliyetlerini daha da güçlendirecektir. Geçtiğimiz yıl hem ROKETSAN hem de ASELSAN’ın mühimmatlarıyla iki defa kanat altı mühimmat atışı gerçekleştirdi ve ikinci prototipi de göklerdeki yerini aldı. Ocak ayında ise gövde içerisinden mühimmat atışını başarıyla tamamlayarak operasyonel kabiliyetini bir kez daha ispatladı.”
“TÜRKSAT 6A, Türkiye’nin haberleşme uydusu geliştirebilen 11 ülke arasına girmesini sağlayarak uzay alanındaki bağımsızlığını pekiştirdi. 15 yılı aşkın hizmet süresi boyunca Türkiye’nin haberleşme kapasitesini artırmak ve yedeklemekle kalmayacak; Avrupa, Kuzey Afrika ve Asya’yı kapsayan geniş bir bölgeye erişim sağlayacak. Hindistan, Tayland, Malezya ve Endonezya gibi daha önce kapsama alanı dışında olan ülkeler, kapsama alanına girecek.”
Mehmet Acet / Haber7
Yorumlar71