Dün Kanal 7’de 2006 yılından bu yana yayın hayatını sürdüren Başkent Kulisi programının 731’inci bölümünde Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz’ı ağırladık.

Terörsüz Türkiye süreciyle alakalı gelişmeler ve tabi ekonomideki durum en önemli iki gündem maddesiydi.

PKK’nın üç hafta önce 12 Mayıs’ta yaptığı fesih ve silah bırakma kararı sonrası, Terörsüz Türkiye projesine dair yeni bir haber gelmedi.

Bu durum, süreçte bir duraklama, bir aksama mı var sorusunu beraberinde getirince Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz’a “Böyle bir durum var mı diye sordum”

“Hayır” dedi Cevdet Bey ve “Herhangi bir aksama yahut ‘tavsama’ durumunun söz konusu olmadığını dile getirdi.

Geçen hafta Moskova’da yaptığımız söyleşide Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’da “Bu konuda bir takım çalışmalar var. Kamuoyuyla paylaşılabilir hale geldiği zaman muhtemelen paylaşılır o. Şimdi konular biraz olgunlaştırılmaya çalışılıyor. Önemli olan bu psikolojik eğişin bir aşılmasıydı.” Demişti.  (Fesih ve Silah bırakma kararını kast ederek M.A)

Birkaç gün ardayla söyleşi yaptığımız iki ayrı üst düzey ismin bu söylediklerinden, kamuoyuna yansımasa da, arka planda fesih ve silah bırakma sürecinin ‘uygulamasına’ dair trafiğin yürümekte olduğunu ve sürecin tıkanmadığını anlıyoruz.

CEVDET YILMAZ: EKONOMİDE ÖNEMLİ OLAN PROGRAMA SAHİP ÇIKMAK, İSTİKAMATİ KORUMAK

Cevdet Yılmaz AK Parti’nin ta ilk dönemlerinden itibaren ekonomiyle ilgili çalışmaların hem ‘vitrininde’, hem de ‘mutfağında’ görevler aldı.

Şimdi olduğu gibi.

Çok geniş bir tecrübesi var bu anlamda.

Yaptığımız programın süresinin yarıdan fazlasını biraz da bu nedenle, ekonomi gündemine ayırdım.

Söylediklerinden anladığım, ekonomi üzerinde 19 Mart’ta başlayan İBB ve Ekrem İmamoğlu’na dönük yolsuzluk soruşturması nedeniyle ortaya çıkan gerilimin yükü azalmaya başlamış durumda.

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, o dönemde karşımıza çıkan yatırımcı çıkışının ve de Merkez Bankası rezervlerindeki azalmanın, doğrudan bu soruşturma nedeniyle değil, gözaltı kararları sonrası CHP’nin sokakları karıştırmaya çalışmasıyla ilişkili görüyor, değerlendirmesini de bu bağlamda yapıyor.

“Bir belediye başkanı yolsuzluktan tutuklandı, bu ekonomiye başlı başına bir etki etmedi. Ama buna bağlı olarak marjinal grupların sokaklara inmesi, yabancı yatırımcıda güvenlik kaygısı oluşturdu. Bu güven durumu ekonomiyi etkiledi.”

Peki, sonrasında ekonomide karışımıza çıkan problemler bütünüyle bununla mı alakalıydı?

Bu sorunun cevabı: “Hayır”

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, ikinci bir faktör olarak 2 Nisan’da ABD Başkanı Donald Trump’ın vergi tarifeleriyle alakalı açıklamalarının, küresel ölçekte bir dalgalanmaya yol açtığını, bunun diğer gelişmekte olan ülkeler gibi Türkiye’ye de olumsuz yansıdığını, dolayısıyla risk primindeki dalgalanmanın, rezervlerdeki gerilemenin bununla da ilişkili olduğunu ifade ediyor.

CDS PUANININ İZİNİ SÜRMEK, NE, NEDEN OLDU SORUSUNA BİR CEVAP VERİYOR

Türkiye’nin 5 yıllık CDS (Risk Priminin) bu tarihlerdeki hareketliliği, Yılmaz’ın söylediklerini teyit ediyor.

Şöyle ki:

18 Mart’ta Türkiye’nin CDS puanı 21 Mart’ta 327 puana yükseliyor.

Devamında bu seviyelerde biraz aşağı doğru ama daha çok yatay bir seyir izleyip 2 Nisan’da 309 puana geriliyor.

2 Nisan’da Trump'ın açıklamasıyla yukarı yönlü sert bir hareket oluyor yine.

Bir hafta sonra yani 9 Nisan’da CDS 379 puana çıkıyor.

Devamında gümrük tarifeleriyle ilgili oluşan stres gerilemeye başlayınca yeniden 294 puana gerileme oluyor.

Yılmaz’ın bu süreçle alakalı değerlendirmesi şöyle:

“Tam ortalık normalleşmeye başlarken Trump etkisi geldi. Tüm dünyada belirsizlik arttı. Gelişmekte olan tüm ülkeler o süreçten etkilendi. Esas büyük etki, Trump politikaları. 2 etkiyi birbirinden iyi ayrıştırarak gözlemlemek gerekir.”

Merkez Bankası rezervlerindeki hareketliliğe bakınca da benzer bir tespit yapmak mümkün.

İyi haber, bir ara 137 milyar dolara kadar gerileyen Merkez Bankası rezervleri yeniden toparlanmaya başladı ve en son 153 milyar dolar seviyesini yakaladı.

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz’ın dediğine göre:

“Çin ve AB'nin Trump karşısında alacağı tedbirler belli oldukça riskler de azalacaktır.” 

Ekonomiyle ilgili konuştuğumuz bölümde Yılmaz, 6 Şubat depremlerinin ekonomiye olan olumsuz etkilerinden de söz etti.

Yıllık 35 milyar dolar harcanıyor deprem yaralarını sarmak için.

“Deprem nedeniyle 3 yıldır çok ağır bir faturayı ödüyoruz.” Diyen Yılmaz, “Yıl sonunda 100 milyar doları geçecek ama 450 bin konutu da teslim etmiş olacağız. Gelecek sene yükümüz daha da hafifleyecek. Bölgemizin zor şartlarına rağmen yeni şehirler kuruyoruz.” İfadelerini kullanıyor.

Dışarıdan, içeriden kaynaklı problemler nedeniyle ekonominin olumlu/olumsuz etkilenmelerinin her zaman olabileceğine değinen Yılmaz, “Önemli olan ekonomik programa sahip çıkmak ve istikameti korumak” diyor.

MAYIS ENFLASYONU İÇİN BEKLENTİLER OLUMLU

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz’la halkın bir numaralı gündemi olan enflasyon ve hayat pahalılığı meselesini de konuştuk.

Hem yarın açıklanacak olan Mayıs ayı enflasyonu için, hem de yılsonu enflasyonu için umutlu konuştu.

Mayıs enflasyonu ile ilgili beklentiler pozitif.

Yılsonunda ise 20’li rakamlara dönük hedeflerde bir sapma öngörülmüyor.

Mehmet Acet / Haber7