İsrail ve ABD'nin asıl amacı İran'da rejim değişikliği
- GİRİŞ14.06.2025 09:08
- GÜNCELLEME14.06.2025 09:42
İsrail, ABD desteğiyle İran’ı vurarak savaşı ve yayılmacı anlayışını çok tehlikeli bir aşamaya taşıdı.
Daha önce İran’la savaşını daha çok İran’ın, İran dışındaki vekillerini vurarak yürüten İsrail, bu defa doğrudan bu ülkenin varlığını hedef aldı.
Yeni aşama dediğimiz bu.
Yeni bir aşamaya geçilince, bir eşik daha aşılınca, savaşın, çatışmaların yayılım boyutları da bir o kadar artmış oluyor.
Dün akşama doğru bu yazıyı yazdığım sıralarda, İran’dan gelen haberlerin özeti şöyleydi:
Nükleer tesisler, hava savunma tesisleri, balistik füze üretim tesisleri, havalimanları vuruldu.
İran Genelkurmay Başkanı, Devrim Muhafızları Genel Komutanı’nın da aralarında bulunduğu, ordunun komuta heyetinden 20’den fazla kişi öldürüldü.
Nükleer çalışmalara katılan bilim adamları da saldırıda hedef alındı.
İran makamları Tahran’daki saldırılarda 78 kişinin hayatını kaybettiğini açıkladı.
NETAHYAHU’NUN O SÖZLERİNİ HATIRLAYALIM…
İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu, 30 Eylül’de İran’daki asıl hedeflerinin ne olduğunu ortaya koyan bir konuşma yapmıştı.
Yaptığı konuşmada “Iran nihayet özgür olduğunda” diye bir ifade kullanan Netahyahu, “Ve o an, insanların düşündüğünden çok daha kısa sürede gelecek, her şey farklı olacak,” demişti.
Devamında da, "İki kadim halk, Yahudiler ve Persler nihayet barış içinde yaşayacak" ifadelerini kullanmıştı.
Bu sözlerin nasıl bir anlam taşıdığı çok açık.
İsrail, İran’da bir rejim değişikliği ile, İsrail/Amerikan dostu bir yönetimin (yeniden) işbaşına getirilmesini arzuluyor, Netanyahu’da, İran’a karşı yürüttükleri saldırıların asıl hedefinin bu olduğunu beyan etmiş oluyordu.
BÜTÜN BUNLAR PEHLEVİ DÖNEMİ İRAN’INA GERİ DÖNMEK İÇİN Mİ?
Netahyahu’nun “İran nihayet özgür olduğunda” ifadesi, esasen “İsrail dostu bir İran rejimi inşa edildiğinde” göndermesine sahip. “Ve o an insanların düşündüğünden çok daha kısa sürede olacak” cümlesi ise, İsrail’in yürüttüğü yıpratıcı kampanya ile bir amaca kısa sürede ulaşılacağı vaadini yansıtıyordu.
O zaman evdeki hesap çarşıya uymadı.
Netanyahu’nun bu açıklamasından bir gün sonra İran, hipersonik füzelerle Tel Aviv Havalimanını vurmayı başarınca, İsrail frene basmak zorunda kaldı.
İsrail, buna o dönem cılız bir misilleme ile mukabelede bulundu ama belli ki asıl, önceki gece başlattığı saldırılar için hazırlık yapmaya yöneldi.
Yakın tarihe baktığımızda İran ile İsrail, İran ile ABD, daha geniş anlamıyla İran ile Batı’nın ilişkileri ya net bir dostluk atmosferinde, ya da sert bir hasımlık ikliminde gelişti.
Bunun ortası olmadı.
1979 devrimine gelene kadar Batı’ya angaje bir İran vardı.
Onun bir tık gerisinde ise, CİA’nın Obama döneminde itiraf ettiği gibi ABD istihbaratının desteğiyle gerçekleşen 1953 darbesi vardı.
Şimdi maksat, içeride rejimi çökertip, yerine yine ABD ve İsrail’le uyumlu, daha doğrusu bu iki ülkenin şart/taleplerine uyum sağlayan/boyun eğen bir yönetimi işbaşına getirmek olabilir.
Netanyahu’nun 30 Eylül konuşmasını hatırlatmamın nedeni bu.
İÇ CEPHEDEKİ KIRILGANLIKLAR…
İran’daki rejim açısından İsrail’in doğrudan saldırılarından daha vahimi belki de, iç cephedeki kırılganlıklardan bu ülkenin yararlanması olmalı.
İran istihbaratı, güvenlik/savunma sistemi, İsrail etkisine karşı zaafiyet içinde kalmış.
Dün bu saldırıların bir kısmının İran toprakları içerisinde kurulan merkezler üzerinden uçurulan dronlarla yapıldığı yönünde haberler yansıdı.
Bu haberler doğruysa eğer, durum bu anlamda çok daha vahim demektir.
İsrail ve ABD istihbaratının, İran’a ait kurumlardan rejim karşıtlığı anlamında güçlü bir destek gördüğü anlaşılıyor.
İç cephedeki kırılganlık, 2024 yılı boyunca İsrail’in İran irtibatlı saldırılarında da gündeme gelmişti.
İçeriden, İran kurumlarından, İran istihbaratından, rejim karşıtlarından aldığı destek, İsrail’in saldırılarının etkisini artırırken İran’a dönük hem aşağılayıcı, hem de moral bozucu bir sonuç üretti.
İRAN HERŞEYE RAĞMEN MİSİLLEMEDE BULUNMAYI BAŞARDI
Bununla birlikte İran’ın karşı karşıya kaldığı ağır saldırıya rağmen, İsrail’e misillemede bulunabileceğini dün akşam gösterdi.
Tel Aviv’e düşen füzeler, İsrail’in Demir Kubbesi’nin İran’dan gelen füzelerin tümünü karşılayabilecek gücünün olmadığın ikinci kere ispat etmiş oldu.
İsrail’in canını acıtan bu misilleme, 1 Ekim’deki gibi bir caydırıcılık üretebilir.
Mehmet Acet / Haber7
Yorumlar34