Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, son günlerde yaptığı açıklamalarla, PKK’nın Suriye’deki uzantısı olan YPG’ye dönük eleştirel bir dil kullanıyor, bir takım uyarılarda bulunuyor. 

Özünde, YPG’nin Suriye’nin birliğine bütünlüğüne dönük çabaları sabote etmeye dönük girişimleri sona erdirmesini isteyen uyarılar bunlar. 

En son Suriye Dışişleri Bakanı Şeybani ile Ankara’da düzenlediği basın toplantısında konuşan Fidan, “YPG, Suriye’de oyunbozanlık yapıyor. Sisteme entegre olmuyor ve olumlu havayı bozuyor” dedi. 

FİDAN’IN DURDUĞU YER, ‘TERÖRSÜZ TÜRKİYE’ PROJESİNE ZARAR VEREN BİR YER DEĞİL. AKSİNE  SÜRECİN SELAMETİNE HİZMET EDEN BİR YER. 

Hatırlayalım…

10 Mart’ta YPG’nin bir numaralı ismi olan Mazlum Kobani, Şam’a giderek Ahmet Şara ile bir entegrasyon/bütünleşme anlaşması imzalamıştı. 

Aradan 8 ayı aşkın bir süre geçti. 

Ama YPG bu anlaşmanın şartlarını yerine getirme anlamında milim kıpırdamadı. 
Hakan Fidan’ın, yanında Suriye Dışişleri Bakanı var iken yaptığı açıklamaların genel çerçevesi de zaten bununla ilgiliydi. 

Meseleyi biraz daha iyi anlamak için bir detay daha verelim. 

Sözünü ettiğim basın toplantısında Fidan’a “SDG'nin silah bırakmamasının ve 10 Mart'ta imzalanan entegrasyon anlaşmasının hâlâ hayata geçirilememesinin Türkiye'de devam eden "Terörsüz Türkiye" sürecine nasıl etkide bulunduğuna ilişkin” bir soru yöneltiliyor. 

Fidan bu soruya cevap verirken YPG’ye göndermede bulunarak şöyle diyor: 

"Suriye ile yaptığımız anlaşma da, bu anlaşmada yazan maddelerde bizi bağlar bir nitelik taşımıyor, diyorlar. İkincisi Türkiye'de yürüyen süreç de bizi ilgilendirmiyor, diyorlar. Peki sizi ne ilgilendiriyor? Bölgenin aziz Kürt kardeşlerini İsrail'in maşası yapmak mı ilgilendiriyor sizi?" 

Her şeyden önce…

Buradaki İsrail vurgusuna özellikle dikkatlerinizi çekmek isterim. 
Zira Hakan Fidan’ın, “Bölgenin aziz Kürt kardeşlerini İsrail’in maşası yapmak mı sizi ilgilendiriyor” derken bu bağlama giren bir şüpheden, belki de bir bilgiden  söz ettiği çok açık. 

Yani, Kürtleri İsrail’in ‘vekil unsuru’ haline getirmek isteyen unsurlardan…
SDG/YPG içinde buna teşne bir takım oluşumların olduğu bilgisi yahut şüphesine dayalı bir meramı ifade ediyor bu sözler. 

Dolayısıyla Hakan Fidan’ın zikrettiği hususlar, SDG özelinde tam da bu nedenlerden ötürü Türkiye’de yürüyen Terörsüz Türkiye projesinin altını oymaya matuf bir niyeti izhar ediyor. 

Ve yine tam da bu nedenle, Hakan Fidan’ın aslında sürecin sağ selamet sonuca ulaşması için bu uyarıları yaptığı kolaylıkla anlaşılabiliyor. 

Hal böyle iken, Türkiye’de yürüyen süreçle alakalı şimdiye kadar genelde özenli bir dil kullan DEM partili isimlerin, Hakan Fidan’a hücum etme konusunda hoyratça bir dil kullanmaktan imtina etmemeleri gözden kaçmıyor. 

Hem parti yönetiminden, hem parti sözcüsünden gelen açıklamalara bakalım. 

DEM Parti Eşbaşkanı Tuncer Bakırhan örneğin. 

“Hakan Fidan da gözlerini kapattığında her yeri gece sanıyor, gözlerini kapattığında Kürtlerin yok olduğunu sanıyor” diye söze giren Bakırhan, sözlerinin devamında hakan Fidan’ın hiç de hak etmediği sözler sarf ediyor: 

 ’Kürtler ve hakları yok’ deyince sanki yok oluyormuş gibi davranıyor. Ama Hakan Bey yanılıyor. Umarız tez vakitte gözlerini açar, hakikati görür ve çözüme hizmet eden bir dil kullanır."

Belli ki  birimiz değil, en azından birkaçımız topluca gidelim Hakan Fidan’ın üstüne diye sözleşmişler. 

Bakırhan’la eş zamanlı olarak DEM Parti sözcüsü Ayşegül Doğan’da topa girdi. 

Fidan’ı kast ederek, “Siyasi çizgisine daha iyi hizmet etmesi için kendisini update etmesini öneriyoruz. Siyasi güncelleme seçeneğini açık tutarsa daha faydalı olur. Dilini ve kendisini update etmeli" şeklinde sözler sarf etti. 

Şimdi…

Madem böyle bir noktaya geldik. 

Bu durumda DEM Parti yönetimine Suriye ile ilgili bu tartışmalar bağlamında buradan iki tane soru yöneltmek isterim. 

1-Siz acaba şu 10 Mart’ta imzalanan Entegrasyon/Bütünleşme anlaşmasının hayata geçmesi gerektiğini düşünüyor musunuz? Yoksa, YPG içindeki bir takım unsurlar gibi, ortalık yeniden karışsa da bu durumdan bir kere daha yararlansak diye mi düşünüyorsunuz? 

2-Yine YGP içindeki bir takım unsurların teşne olduğu haliyle Kürtlerin İsrail’in maşası olması ile sonuçlanabilecek bir sürecin siz DEM Partililer olarak neresinde duruyorsunuz? 

Bunu bir meraka istinaden burada zikrediyorum. 
Zira, bu iki konuda DEM Parti Hakan Fidan’ın hassasiyetleri ile senkronize bir yerde ise, meselenin hal yoluna girmesi beklenebilir. 

Biraz daha objektif bir yerden bakılsa, Hakan Fidan’ın bu tarihi sürecin selameti için böyle bir duruş içerisinde olduğu kolaylıkla anlaşılabilir. 

Mesela şu sözlerine bakılsa: 

"Hem Şam, hem Ankara büyük bir iyi niyet içerisinde. Sorunun, kimse için bir silahlı tehdidin olmadığı, herkesin hakkının, hukukunun inancının, kültürünün, kimliğinin korunabildiği bir denklemi aramak. Burada gerçekten barış ve sulh yoluyla bir şey yapmaya çalışan bir irade var. Bu tarihî bir iradedir. Bunu kullanmaları lazım. Biz bunu yakından takip ediyoruz. Umarım bunu anlarlar.”

Mehmet Acet / Haber7