CHP kendi krizini Türkiye’nin krizine dönüştürmek istiyor
- GİRİŞ11.09.2025 09:03
- GÜNCELLEME11.09.2025 09:22
8 Ekim 2023’de yapılan CHP İstanbul İl Kongresi seçimleri, parti içinde son günlerde taaccüp içinde izlediğimiz gelişmelerin ‘İlk yanlış düğmesini’ temsil ediyor.
O günler çok uzakta değil, konuşulanları, çıkan haberleri hatırlıyoruz.
Oluk oluk paralar akıtılarak, bunun dışında başka yöntemlerle delegeye menfaat temin edilerek kongre seçimlerinin Ekrem İmamoğlu cephesinin lehine sonuçlandı-rıldı-ğı iddiaları kulaktan kulağa her tarafa yayıldı
4/5 Kasım’da Ankara’da yapılan CHP kurultayı öncesinde de, benzer iddialar bu defa Türkiye geneline şamil şekilde gündeme geldi.
Yine paranın oluk oluk akıtılarak, ya da başka türlü menfaat teminiyle delegelerin bir kısmının oy tercihinin değişti-ril-diği konuşuldu her tarafta.
‘Şaibeli kurultay’ yakıştırması da zaten bu konuşulanlara binaen gündeme gelmiş oldu.
İlerleyen dönemde bu konuda konuşulanlar somut ifadelere, ifşaatlara dönüştü ve devamında da İstanbul’da İstanbul Kongresi’nin, Ankara’da ise parti kurultayının mahkemelere taşındığını gördük.
Seçim kanununda geçen ilgili madde uyarınca, ‘Oylamaya hile karıştırmak’ suçlaması üzerinden delege iradesinin ‘sakatlandığı’ yönünde iddianameler hazırlandı.
Hem İstanbul’da, hem Ankara’da…
MAHKEME KARARINI TANIMAMAK/UYGULAMAMAK HUKUK TANIMAZLIK ANLAMINA GELİR
Böylelikle geldik Eylül ayına…
İstanbul 45’inci Asliye Ceza Mahkemesi’nin 8 Ekim kongresindeki rüşvet iddialarına binaen o kongrede seçilen 196 delegenin delegeliğinin askıya alınması kararı sonrası, ortalık karıştı.
CHP yönetimi, tıpkı belediyelerde yürüyen yolsuzluk dosyaları meselesinde olduğu gibi bu konuda da, krizin temel gerekçesi olan ‘Oylamaya hile karıştırma’ (Hukuki terim böyle) iddialarına cevap verme, yahut o iddiaları çürütme yöntemini izlemek yerine, partilerine siyasi operasyon çekildiği argümanı üzerinden hareket etti.
Bu argüman üzerinden siyaset yapmakla da yetinmediler, mahkemenin verdiği kararı tanımadıklarını açıklayıp (Bknz. Özgür Özel’in açıklamaları), bu kararın uygulanmaması yönünde bir tavır geliştirdiler.
‘Anarşizm kokan’ bu hareketin hukuk dilindeki karşılığı, ‘hukuk tanımazlıktır’.
Klişe ifadesiyle mahkemelerin verdiği kararları beğenmeyebilirsiniz, eleştirebilirsiniz, barışçıl olmak kaydıyla buna karşı protesto eylemleri de gerçekleştirebilirsiniz, ama “Ben mahkeme kararını uygulamıyorum” diyemezsiniz.
Dersiniz hukuka savaş açmış olursunuz.
CHP yönetiminin mahkeme kararına karşı izlediği tutumu bundan daha başka bir tabirle izah edemezsiniz.
-Davalısı da, davacısı da…
-Suçlayanı da, suçlananı da…
-İddia edeni de, iddialara muhatap olanı da CHP’lilerden oluşan bir mesele karşımızda duruyor.
Bu böyle olduğu halde suçu başka yerlere atarak işin içinden sıyrılmaya çalışmak, hem ‘anlatılamayacak, izah edilemeyecek’ şeylerin üzerine örtme amacıyla hareket edildiği izlenimi verir, hem de hukuk karşısında kendilerini ayrıcalıklı bir yerde konumlandırdıklarını düşündürtür insanlara.
YENİDEN TEHDİT DİLİNE YÖNELİŞ…ÖZGÜR ÖZEL HAYATI DURDURMAKTAN SÖZ EDİYOR…
Evin şımarık çocuğunun suçüstü yakalanması sonrası evdeki eşyaları sağa sola çarparak gerilim üretmesi gibi, CHP yönetimi de yakalandığı suçüstü halini örtmek için ülkeyi yangın yerine dönüştürmenin planlarını yapıyor şimdi.
Bunu nereden anlıyoruz?
Genel Başkan Özgür Özel’in İngiliz Financial Times Gazetesi’ne verdiği demeçten.
19 Mart’ta başlayan İBB soruşturmasının ilk günlerinde içinde ‘Yıkın geçin’ şeklinde ifadelerin de geçtiği kışkırtıcı açıklamalarla şiddet içeren Saraçhane eylemlerine ön ayak olan Özel, İngiliz basınına verdiği demeçte “Bazı planlarımız var. Hayatı durma noktasına getirecek sivil itaatsizlik eylemleri yapabiliriz” dedi.
Yeni bir Gezi kalkışması çağrışımı yapan sözler bunlar.
Mart ayında İngiliz hükümetine “Kendimizi terk edilmiş hissediyoruz” diye seslenen ‘Anti-Emperyalist’ Özgür Özel, kendilerine bu terk edilmişlikten kurtulmanın yolunun sokakta şiddet yönteminden geçtiği telkini geldiği için böyle demiş olabilir.
Zira, Türkiye’de sokağın karışması, herkesten daha fazla Özel’in terkedildik diye seslendiği çevrelerin arzu ettiği bir şey olagelmiştir.
Bknz. Gezi Eylemleri…
CHP yönetiminin bu tutumu kendi içinde yaşadığı krizi bir Türkiye krizine dönüştürme anlamı taşıyor.
“Ben yanacaksam, herkes, bütün ülke benimle birlikte yansın” anlayışını temsil ediyor.
Ha, bir bedeli olmaz mı?
Bunu da herkesten önce Özel’in kendisi düşünmeli/hesap etmeli…
Mehmet Acet / Haber7
Yorumlar43