Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz'dan CHP'ye mesaj var
- GİRİŞ30.09.2025 09:09
- GÜNCELLEME30.09.2025 09:28
Pazar günü Kanal 7 de 20’inci sezonunu 736’ıncı bölümüyle açtığımız Başkent Kulisi programında, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz’ı ağırladım.
Cevdet Bey’e önce, geçen haftanın ana gündem konuları olan Birleşmiş Milletler toplantıları, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın ABD Başkanı Donald Trump’la gerçekleştirdiği Beyaz Saray buluşması gibi başlıklar üzerinden sorular yönelttim.
Verdiği cevaplardan, kendisinin orada olup bitenleri yakından takip ettiğini fark ettim.
Mesela, bir ayrıntıya dikkat çekmek isterim.
Erdoğan’ın New York’ta iken Trump’la birlikte çeşitli İslam ülkelerinin liderleriyle yaptığı Gazze toplantısının ‘verimli’ geçtiğini ifade ederken, bunu Trump’ın bu zirveden hemen sonra yaptığı bir açıklamaya dayandırdı.
Trump’ın “Batı Şeria’nın ilhakına izin vermeyeceğiz” biçimindeki açıklamasına.
Trump’ın sözlerine ne kadar güvenilir bu ayrı bir konu ancak, o toplantıdan sonra böyle bir demeç vermişse, bunun dikkat çekmesi, altının çizilmesi önemlidir.
Programın devamında ekonomiyi konuştuk.
Yılmaz, yılsonu beklentisini %30’lar olarak ifade ettiği enflasyonda, eğitim ve gıda enflasyonu nedeniyle hedefte bir miktar sapma olduğunu kabul etti.
Ancak 2026’da %20’lerin altını, 2027’de ise, Orta Vadeli Programın ilk halindeki gibi tek haneli enflasyon hedefini koruduklarını dile getirdi.
“SEÇİMSİZ TÜRKİYE” İDDİALARINA DAİR… YILMAZ: “ÇOK TEHLİKELİ BİR SÖYLEM BU…”
Sonra iç siyasete dair sorular yönelttim Cevdet Bey’e.
Ki, bana göre programın en fazla manşet değerine sahip kısmı, bu bölümdeki sorularıma verdiği cevaplardan oluştu.
CHP’de yürüyen mahkeme süreçleri ve muhalefetin iktidar eliyle dizayn edildiği yönündeki ‘CHP söylemine’ ne diyorsunuz diye sordum.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel iki hafta önce Ankara mitinginde “Seçimsiz diktatörlüğe geçme hevesi” diye bir kavram kullanmıştı.
AK Parti ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’a dönük “Seçimsiz Türkiye istiyorlar” suçlamasını Özel dışında CHP’ye yakın medyada da sıkça gündeme getirildiğini görüyoruz.
Cevdet Yılmaz’ın değerlendirmelerini aktaracağım ama öncelikle kişisel olarak bunu bir hezeyan olarak nitelendiriyor olduğumu ifade etmek isterim.
Dünyanın seçimlerle iş başına gelmiş en kıdemli liderleri arasında yer alan Erdoğan’ın siyasi hayatı boyunca olduğu gibi bundan sonra da, adil/şeffaf seçimler dışında bir arayış içinde olmayacağı bilinen bir şey iken, bunun bu şekilde gündemde tutulması, CHP’nin tarz-ı siyasetiyle sınırlı bir mesele olarak görülebilir.
Ama yine de AK Partililerin bu söyleme daha sık, daha açıktan ve daha güçlü şekilde reaksiyon göstermeleri lazım.
Öbür türlü, ‘algılar’ dünyasında böylesi bir suçlama, özellikle gençler arasından hızla yayılım gösterebilir ve güvensizlik duygusunu tetikleyebilir.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz’da sanıyorum böyle bir farkındalık üzerinden hareketle CHP’lilerin ‘Seçimsiz Türkiye’ söylemini “Çok tehlikeli” bulduğunu belirtip şöyle dedi:
“Bu son derece tehlikeli bir söylem gerçekten.
Demokrasimiz çok köklü bir demokrasi. 1950’lerden bu yana çok partili sistemimiz var. Seçim sistemimiz ise ta Osmanlı dönemine kadar gider, parlamento geleneğimiz var.”
“Dolayısıyla bu Türkiye’ye büyük bir haksızlık, böyle bir şeyi telaffuz etmek bile Türkiye’ye bir haksızlık diye düşünüyorum. Türkiye, seçimlerini her zaman olduğu gibi yapacaktır. Halkımız, bütün bu yaşananları değerlendirerek tercihini sandıklara özgür bir şekilde hukuki güvenceler içinde yansıtacaktır. Bu konuların tartışılmasını bile abes buluyorum.”
“BEN ADAYIM DİYE BUNLAR BANA YAPILIYOR DEMEK İÇİN ADAY YAPTILAR…”
Başkent Kulisi yayınında Cevdet Yılmaz’a CHP’nin cumhurbaşkanı adaylarının önü mü kesiliyor sorusunu da yönelttim.
Bu soruma cevap verirken enteresan bir argümanı gündeme getirdi.
“Bugün ortada bir cumhurbaşkanlığı seçimi var mı? Tam tersine şöyle bir argüman da kullanabilirsiniz.” Dedikten sonra, Ekrem İmamoğlu’nun CHP’nin adayı olarak ilan edildiği Mart ayını hatırlatıp şöyle bir değerlendirme yaptı:
“Özellikle yolsuzlukla suçlanan belediye başkanları vardı biliyorsunuz. Durup dururken, olmayan bir seçimde kendilerini aday ilan ettiler. “Ben adayım diye bunlar bana yapılıyor” demek için belki de yaptılar bunu. Ortada bir seçim yok. Dünyaya da, iç kamuoyuna da ben aday olduğum için bunlar bana yapılıyor demek için aday oldum”
Sözlerini “Bu doğru bir yaklaşım değil.” Diye sürdürdü Yılmaz ve devamında şunları dile getirdi:
“Hukuk, mahkemeler kararını verecek sonuçta. Toplum da bütün bu süreçleri, delilleri, vakti zamanı geldiğinde iddianameler ortaya konduğunda görmüş olacak.
Suçluysa suçlu diyecek, suçsuzsa suçsuz diyecek mahkeme. Ama mahkemelere hakaret etmek, baskı altına almaya çalışmak doğru bir yaklaşım değil.
Eleştirebilirsiniz bir mahkemenin verdiği kararı bir üst mahkemeye taşırsınız, hak arama yollarını sonuna kadar kullanırsınız, buna hepimiz saygı duyarız. Ama bir siyasi söylem üretip adaylık üzerinden veya başka bir şekilde mahkemeleri baskı altına almaya çalışmak, siyasi olarak mahkemeleri, hakaretlerle baskı altına alarak karar aldırmaya çalışmak, doğru bir yaklaşım değil.”
CHP’de olup biten her şeyin CHP’nin iç meselesi olduğunu vurgulayan Yılmaz, tartışma üreten yargı süreçlerinin yine CHP’lilerce başlatıldığını hatırlattı, CHP’ye dönük geçmişte AK Parti’ye yapıldığı gibi bir kapatma davası falan açılmadığını ifade etti.
Sonra da “Biz, bu kavganın bir tarafı değiliz” cümlesiyle biten şu ifadeleri kullandı:
"Kongre süreçlerinde özellikle şaibe yapıldığını düşünenler, birtakım delegelerin parayla, işe yerleştirilerek, birtakım vaatlerle yönlendirildiğini, buraya müdahale edildiğini düşünen CHP'liler var. Mahkemeler hukuki çerçeve içinde değerlendirmelerini yapıyorlar. Biz, bu kavganın bir tarafı değiliz."
Mehmet Acet / Haber7
Yorumlar8