Hazır ol cenge

  • GİRİŞ28.07.2025 09:30
  • GÜNCELLEME28.07.2025 12:18

Meşhur Roma deyimi (Maxime) “Si vis pacem para bellum” der.

“Barış istiyorsan savaşa hazırlan” (Meşhur “parabellum” Alman tabanca markası da mermi isimleri de buradan gelmektedir). Bu anonim deyimi biz de Abdülhak Molla’nın (1786- 1864; Hekim ve şair; Şairi Azam Abdülhak Hamit’in dedesidir.) muhtemelen çeviri veya mülhem şiiriyle “Hazır ol cenge eğer ister isen sulh u salah” şeklinde biliyoruz. Abdülhak Molla’nın hayatını gözden geçirdiğimizde bu beyti soyut bir prensip olarak çevirip yazmadığını tahmin edebiliriz. Ülkemizde kadavra üzerinde anatomi üzerinde çalışma dersini verme izni alan kişidir. Aynı zamanda karantina Teşkilatını geliştirip yaygınlaştırmıştır. Çiçek aşısı uygulaması mecburi hale getirmek için ciddi çalışmaları olmuştur.

“Hazır ol cenge… ” sözünü hiç değişmeyen bir sabite gibi kabul ederiz. Bu doğrudur da. Ayrıca geneldir. Ancak, savaşa hazır olmak konsepti zaman içinde değişmektedir. Savaşı eski Batı (Eski Avrupa) bir süreç yönetimine dönüştürmüştü. Yeni Batı (ABD ve Anglo-Sakson Sakson müttefikleri) ve yeni Doğu (Çin) savaş hazırlıklarını da bir süreç yönetimine dönüştürmüştür. Ford’un üretim bandı savaş gibi; savaş hazırlıklarını da toplam kalite mühendisliğinin denetimine uygun bölünmüş proseslere dönüştürmüştür. Mantık ve metotlar klasik modern işletme yönetimiyle aynıdır. Sorun tespitinden, sorunun paydaşlarla tartışılmasına, tartışma yöntemlerinin birçoğunun denenmesine, mutlak yöneticilerin paylaşımcı ve iletişimi yöneten teknik ve vizyoner yöneticilere dönüşmesine, üretim süreçlerindeki her bireyin ve iç müşteri bileşeninin memnuniyetinin sağlanmasına, ürün kalitesinin test edilmesine, mukayeseye açık olmasına ve nihayet kullanıcı (Dış) veya iç müşterininin memnuniyetine, en nihayetinde benzeri şekilde pazarlama süreçlerinin yönetilmesine kadar bütün entegre süreçler benzeri bir mahiyettedirler. Bu sofistike ve entegre süreçleri yeniden tasarlamaya ve yaratmaya yarayacak şekilde her sürecin ölçülebilir ve geliştirilebilir formatta kaydedilmesi ve bir formasyona (Eğitim sürecine) dönüştürülmesi ile bu silsile tamamlanmaktadır. Böylelikle savunma sanayii kuruluşları kendi kendine öğrenen modern yapılara dönüşmektedir.

Savaşa Hazırlık Süreçleri- Savaş Dışı Süreçler Geliştirme

Savaşa hazırlık süreçleri ilk başta savaş araçları dışındaki opsiyonları ve araçları geliştirerek yapılır. Sun Tzu’nun ilkeleri gereği en büyük zafer savaşmadan kazanılan zaferdir. Böylesi bir savaş hazırlığının süreç yöneticisi kendi güç merkezi içinden başlayarak dalga dalga yakın güçleri de kapsayacak şekilde diplomatik, siyasi, ekonomik, sosyal, askeri, vb opsiyon ve araçları kullanarak muhteşem bir savaş ve savunma konsepti inşa eder. Bu Hanefi Fıkhındaki “Sedd-i zerayi” (Proaktif şekilde zararların önlenmesi) prensibine ne kadar da benzer. Stratejik Bağımsızlık Farkındalığı Yazımızda büyük stratejistleri sayarken Anadolu Selçuklu Hükümdarı Alaattin Keykubat’ı (1192- 1237) da saymıştık. Bunu cenge hazırlık süreçleri bakımından biraz açmak istiyorum. Büyük Keykubat olarak söylenen Alaattin 1220 yılında tahta geçtiğinde abisi olan önceki hükümdar İzzettin Keykavus (1180- 1220)

Eyyübiler ile bir önceki sene yapılan savaşın rövanşını almak üzere Suriye’ye harekat sonrasında hastalığı ağırlaşıp ölünce Selçuklu Beylerinin konsensüsü ve daveti üzerine devletin başına geçmiştir.Kendisi de büyük hükümdar olan İzzettin Keykavus’un hikayesinde bugün için de örnek alınması gerekecek bir kardeş katli teşebbüsü ve önlenmesi olayı vardır. Şöyle ki, babalarının ölümünden sonra Alaatttin Keykubat abisi İzzettin Keykavus sultanlığını ilan ettikten sonra O’na karşı büyük bir ittifak kurmuş ve O’nu bulunduğu Kayseri’de kuşatmıştır. Ancak, İzzettin Keykavus siyasi hamlelerle A. Keykubat’ın ittifak bileşenlerini dağıtmış, kardeşini yenilgiye uğratmıştır. Kardeşini siyaseten katl etme kararı almak üzereyken hocası Mecdüddin İshak buna engel olmuştur. İşte bu kritik hadise sonra ileride Alaattin Keykubat gibi bir dahi stratejistin ortaya çıkmasına vesile olmuştur. Bu tür hadiseleri günümüzün kan üzerinden güç derleyen kardeş katli ve muhalif toplumsal kesimlerin yok edilmesini teşvik eden talihsizlere bir kez daha hatırlatmak istiyorum. Kardeş katli ve farklı tutum içindeki toplumsal kesimleri yok etme bizatihi kurulan güç sistematiğine zarar vermektedir. Zira nitelikli ve dahi düzeyindeki liderler ve kabiliyetli dinamik toplumsal tabanın da içinde olacağı ana zemin yok edilmekte, tek boyutlu bir güç derecesine düşürmektedir.

Tekrar konumuza dönecek olursak, Alaattin Keykubat sultan olur olmaz, savaşacağı Eyyübilerin değil, binlerce kilometre ötedeki Harzemşah İmparatorluğunun doğu sınırından yaklaşmakta olan Cengiz Han tehlikesinin daha önemli olduğunu siyasi ve askeri zekasıyla anlamıştır. Bundan dolayı ilk önce Suriye üzerine yürümekten vazgeçip Eyyübilerle barış yapmıştır. Anadolu’daki kaleleri berkitmiştir, kuvvetlendirmiştir. Arkasındaki Bizans İmparatoru ile barış yapmıştır. Abbasi Halife’sine mektup yazarak Cengiz Han (1162- 1227) saldırısına karşı hemen İslam Dünyası liderlerine savaşa hazırlık nameleri yazmasını, İslam hilafetinin ve ülkelerinin korunması için savaşacak ordular kurmalarını tavsiye etmiştir. Kendisi de bu mektubuna en başta sadık kaldığını göstererek, beş bin (5.000) kişilik bir seçme süvari birliğini Halife’nin emrine göndereceğini belirtmiştir. Komşusu Harzemşahlar ile barış yapmış ve barışın korunmasına büyük önem vermiştir. Alaattin Keykubat’ın bu hazırlıklarını binlerce kilometre uzaktan izleyen Cengiz Han  saldırı planlarını ertelemiştir (1220). Ne yazık ki, Harzemşahların savaşı süreç haline getiren dahi ve müteheyyiç komutanı Celalettin Mengüberti ile 1237ˆde Yassıçemen Savaşını yapmak zorunda kalmış ve O’nu yeniliğiye uğratmıştır. Bu zafer Anadolu Selçuklu Devletini Moğollar ile komşu yapmıştır. Ancak yine de Anadolu Selçuklu Develtine siyasi sonuç doğurucu Moğol saldırısı 1243 Tarihli Kösedağ Savaşıyla gerçekleşmiştir. İslam Dünyasının bilim ve medeniyet merkezi Bağdat’a ise Cengiz’in torunu Hülagu saldıracak, şehri yakıp yıkacaktır.

1260’ta ise Hülagu (1217- 1265) Suriye’yi alacaktır. Bu tarihler itibarıyle baktığımızda Alaattin Keykubat Anadolu Selçuklu Devletine çok değerli bir 23 yıl, İslam Dünyasının bilim merkezi Bağdat’a ise çok daha değerli (çok daha değerli çünkü Bağdat bilim ve düşünce merkeziydi) 38 yıl kazandırmıştır. Daha da sembolik olanı ise Cengiz Han gibi tarihin en kıyıcı askeri stratejistine geri adım attırmıştır. Bu yüzdendir ki, büyük stratejistler arasında Alaattin Keykubat’ı da dahil etmek istediğimi belirtmiştim. Ki hiç savaş yapmadan Cengiz Han’a geri adım attırmak kesinlikle büyük bir zaferdir.

Dışişleri siyaseti ve diplomasi opsiyonunun kullanılmasını modern stratejistler gelişmiş şekillerde yarattıkları modellemelerinde yer vermişlerdir. Mesela Alman Helmuth Kohl Enstitüsü bölgesel güçlerden itibaren güç teşekkülünde bölgesel ve küresel birliklere, uluslarüstü kuruluşlara üyeliğe, devletlerle tekil ittifak ilişkilerine büyük önem vermektedir. Başka tabirle bu ilişkiler opsiyonu ve ağı güç dokuma tezgahının farklı, etkili ve maliyeti düşük araçlarıdır/ opsiyonlarıdır.Dönemlere göre  ağırlığı farklılaşma gösterse de topyekun güç oluşumu politikayı/ oluşumları da kapsayan ana kümedir. Bundan dolayıdır ki, savaşlardan önce ülkelerin önce total güçlerine bakılır. Bilahare bu güçlerin hangi ittifakta yer alacağı belirlenir. Eğer uzun vadeli bir politikaya imkan varsa güçler ittifakı barış nizamından entegrasyona hatta ilhaka kadar geniş yelpazede tezahür eder. Ancak, savaşın hemen yakın olduğu bir ortamda ilhak tehlikelidir. Ele geçirme ve fetih arzusu tehlikelidir. Daha çok gönüllülüğe dayalı işbirliği ve ittifak önerilir. Alaattin Keykubat’ın ittifaklar siyaseti basit görünebilir. Ancak, Osmanoğullarından Yıldırım gibi bir askeri deha bunu yapamamıştır. Timur’un kapıya dayandığı bir halde ilhaklara girişmiştir. Şu halde savaş dışı opsiyonların ve araçların başında gönüllülüğe dayalı işbirliği ve ittifaklar; her tür bölgesel entegrasyonlar; konsolide edilmiş iç yapılar; vb hususlar gelmektedir.

Yüksek nitelikli bir siyaset ve devlet adamı bir saha mareşalinin fiziki savaş coğrafyasında birliklerini etkili olacak en uygun şekilde yerleştirdiği gibi küresel ve bölgesel düzeyde devletleri ve devlet dışı aktörleri küresel güç satrancında da yerleştirir. Bu dizilim o kadar önemlidir ki, bazen uygun dizilmiş bir güç ittifakı ve kompleksinin bileşeni kendisinden kat kat fazla bir rakip güç bileşenini bertaraf edebilir, etkisizleştirebilir. Velev ki bu güç bileşeniniz bir piyon olsun, vaktinde ve uygun sahaya yerleştirmeniz kafidir. Savaş öncesi savunma üretimi dışındaki fiziki tedbirler farklılaşmaktadır. Mesela Çin'in inşa edeceği temeli Başbakan tarafından atılan devasa Medog Barajı, Hindistan ve Bangladeş üzerinde büyük bir baskı yaratacaktır. (Dev Baraj, Derin Endişe: Çin'in Tibet'teki hidroelektrik hamlesi (Uygur Haber https://share.google/iJ3TEtUOqnp9O7dsg) 167 milyar dolara Tibet'te yapılacak bu baraj, mevcut en büyük barajın üç katı büyüklükte olacaktır. Çin çağlardan beri fiziki engeller yapmakta deneyim sahibidir. Çin seddi gibi…

Savaşa Hazırlık Süreçleri-Savaş Gücünü Artırıcı Askeri Olmayan Süreçler Geliştirme

Askeri nitelikli olmayan savaş süreçlerini genel olarak sivil süreçler olarak adlandırıyoruz. Genel olarak sayarsak endüstriyel inovatif kapasite, üretim altyapısı ve üretim performansı, ticari paydaşlar ağı, finansman araçları ve finansman geliştirme opsiyonları ve nihayetinde sağlam, barışçıl ve dinamik sosyal yapıdır.

Endüstriyel İnovatif Kapasite Çok üzerinde durduğumuz inovatif kapasiteyi bir kez daha hatırlatalım. Başka bir teknoloji ve inovatif kapasite üzerine kurulan bütün yapılar kategorik olarak ikincil yapılardır. Ürünleri de ikincil düzeyde ürünlerdir. Kısa vadede etkili ürünler veya platformlar gibi görünebilirler. Ama geliştirilemezler. Nihai zafere götürücü bir rekabete giremezler. Müstakil bir üretim sürecini gerçekleştiremeyen her güç bir safhaya geldiğinde en iyi ihtimalle ittifaka ve paylaşmaya mecbur olur. Bunun bir aşama sonrası ise mağlubiyettir. Elinde eskimiş teknoloji bulunan güç kadar başka bir teknolojik ve inovatif altyapının ürünlerini üreten güç de yenilmeye mahkumdur. Daron Acemoğlu’nun bütün bir tarihi seyir içinde gücü belirleyen en önemli unsurun inovatif kapasite olduğu tespitini tekrar hatırlatalım.

Üretim Altyapısı ve Üretim Performansı Üretim altyapısı ve üretim kapasitesi büyük savaşlarda belirleyici olur. O yüzden büyük savaş öncesi ana muharip devletin rakibinin ve hasmının üretim altyapısı ve üretim gücünü tespit edebilmesi gerekir. Tabi ki ilk önce kendininkini. 1. Dünya Savaşında Alman üretim gücü müttefiklerini yüksek montanlarda ürünle desteklemek zorunda kalmıştır. 2. Dünya Savaşında ise ABD başta SSCB olmak üzere birçok müttefikini desteklemek zorunda kalmıştır.

Sivil üretim altyapısı ve üretim performansı bir kısım modifikasyonlar ile savunma sanayiine dönüştürülmektedir. Dolayısıyla. Bir gücün halihazırda askeri üretim yapmaması onun bu alanda yetersizliğinin göstergesi değildir. Savunma sanayiine geçiş hızlı ve kolayca yapılabilmektedir. Bunun aksini düşünürsek, üretim altyapısı olmayan bir gücün savunma sanayiinde üretim yaptığını iddia etmesi inandırıcı değildir. Başta kendine yalan söylemektedir. Dolayısıyla savaş öncesi rakip güçlerin total üretim kapasitelerini baz (Esas) almalarında fayda vardır. Mesela 2. Dünya Savaşı öncesinde Alman savaş planlamasında bir savaş uçağının tam üretim süresi ile ABD’deki bir uçak fabrikasının tam üretim süresi arasında uçurum bulunmaktaydı. Zira ABD tamamen modernleşmiş ve işgücü paylaşımını gerçekleştirmişti. Almanya ise hala bazı üretimlerinde ustalık ve bireysel mühendislik kalitesi ön plana çıkmıştı. ABD’de masif üretim Almanya’da ise yüksek kalite söz konusuydu. Savaş

sanayii üretimleri de yaklaşık bu oranlarda olacaktı. Ve savaşın daha çok makineye ihtiyacı olduğu kesindi. Benzeri bir durumu bugün gözlemlemekteyiz. 2. Dünya Savaşı Dönemindeki Almanya üretimi gibi az olmasa da ABD üretim kapasitesi kaliteye Çin üretim kapasitesi ise daha büyük montana dayalı bir sistem olarak belirginleşmektedir. Yeni bir konvansiyonel dünya savaşı çıkması durumunda savaş güçlerini destekleyici üretim altyapılarının performansını değerlendirmeliyiz.

Ticari Paydaşlar Ağı

1. ve 2. Dünya Savaşlarında ittifak sistemlerinin ana muharip güçlerinin küresel ticaret ağı önemli rol oynamıştı. Zira büyük savaşlarda askeri çatışma ve harekatlar barış zamanından çok daha fazla ve çok daha acil bir şekilde sivil veya askeri araç, değerli madenler, platform ve silah sistemlerine ihtiyaç duyarlar. Bu devasa üretim ve hammadde kaynaklarını tek başlarına ellerinde bulundurmaları mümkün değildir. Bunu genelde küresel planda oluşan piyasadan temin ederler. Ancak, bu piyasa artık liberal piyasa değildir. Her ürünü her güçten temin edemezsiniz. İşte bunun için ciddi bir küresel ve bölgesel ticari paydaşlar ağına ihtiyaç vardır. Her iki büyük küresel savaşta da İngiltere’nin ticaret ağları Almanya’nın kurmaya çalıştığı küresel sistemden çok daha geniş ve fazlaydı.

Finansman Araçları ve Finansman Geliştirme Opsiyonları

İstisna ülkelerin (Kuveyt, Bahreyn, Katar, BAE, vb petrol zengini küçük ve bağımlı ülkeler) dışındaki ülkeler için şunu söyleyebiliriz ki “Savaş parayla yapılır”, savaşın güçlü bir finansmana ihtiyacı vardır. Günümüzün askeri uzmanları savaşın finansman ve lojistiğine daha fazla önem vermektedirler. Savaşın sonunda bir mali hesapda öngörülmektedir. Rakip devletlerin dizginlenmesinde büyük güçler savaş seçeneğinden önce finansman kanallarının daraltılması opsiyonunu kullanmaktadırlar. Mesela 2000’li yılların başından itibaren petrol ve doğalgaz-gaz gelirleriyle rahatlayan Rusya Federasyonu küresel hak iddia etmeye başladığında çeşitli yollarla (Ambargolar, ihracat paydaşlarının cebren Rusya ile bağlarının kopartılması, Ukrayna savaşı gibi periferideki çatışmalara zorlanması, vb) rakip büyük güçlerle hiç savaşa girmeden gücünü kaybetmiştir. Mesela 2008 piyasa değeri 330 milyar dolara kadar yükselen Gazprom’un değeri bugün 38 milyar dolara kadar gerilemiştir. Dünyanın en büyük hammadde kaynaklarına sahip bir büyük ülkenin bu duruma gerilemesi ilginçtir. Bu nedenle olsa gerek Rusya her geçen gün küresel iddialarından vazgeçmektedir.

Finansman araçları konusunda modern çağın en önemli örneği Hollanda olsa gerektir. 1608-1983 arasında İngiltere ile yaptıkları ve ilk küresel savaş örneği denilen Hollanda- İngiltere Savaşında Hollanda küçük bir ülke olmasına karşın finansman yaratmada ve finans araçları geliştirmede İngiltere’den daha önde olmuştur. İngiltere’ye göre daha ucuz faizle iç borçlanma yapabilmiş, Amsterdam Bankacılığı olağanüstü bir performans göstermiştir. Tabi ki bu ilk küresel savaşta başka alanlarda da Hollanda ilkleri gerçekleştirmiştir. Mesela Hollanda 1612 yılında Osmanlı payitahtına ilk büyükelçisini (Cornelis Haga) göndermiştir. Muhtemelen bu elçi Hollanda’nın küresel müttefikler veya en azından nötr güçler yaratma stratejisinin bir parçasıdır. Zira Osmanlı Gücü İngiltere’nin sömürgelerinde etkin olabilir. Baharat yolu üzerinde de bir kısım etkileri olabilir. Hollanda bu maksatla Çin ile de diplomatik münasebetlerini bu dönemde geliştirmiştir. Hollanda’nın diğer bir başarısı ise Okyanusta seyrüseferde daha başarılı gemiler inşa edebilmesi, nitelikli barut imali gibi teknolojik üretimlerdeki üstünlüğüdür. Nitekim Kanuni Dönemi biz de Hollanda’dan nitelikli barut ithal ettik.

Ancak, bütün bu gelişmeleri sürdürülebilir yapan “Amsterdam Finans Devletinin” sağladığı olağanüstü finansman kaynaklarıdır. Nitekim İngiltere Hollanda ile barışa mecbur olmuştur.

Sağlam, Barışçıl ve Dinamik Sosyal Yapı ve Kurumları

Bu bölüm başlığı ile içeriğinin uyumu tartışmalı görülebilir. Şöyle ki, sağlam, dinamik sosyal yapı bireylerin özgürlüğünü, eleştiri haklarını, bireysel yaratıcılıklarını mümkün kılar. İç yapıda oluşan çatışmaları, gerilimleri ve muhalif sesleri yaşatır. Tezat bir şekilde sağlam, barışçıl ve dinamik sosyal yapı içeride muhalif ve çatışmacı fikirlere yaşama hakkı ve imkanı sunar. Bu da bilimi, düşünceyi, sanatı, siyaseti geliştirir, rekabetçi bir mahiyet kazandırır. Siyasi çatışmalarda kendi insanını yok etme ilkel kültüründen uzaklaştırır. Gerek devletin elitlerinin gerekse milletin üst sınıfının birbirine benzeyen, liyakatsiz ve vasıfsız insanlardan oluşmasını engeller.

Diğer yandan, dolaylı bir etki de olsa böylesi bir sosyal yapı kendi bireylerini bir arada yaşama gururu ve mutluluğunu yaşatırken diğer milletlerin öncü ve dinamik sınıfları için bir cazibe merkezi oluşturur. Bu devleti yabancı unsurlar için zor hedef haline getirir. Başka rakip veya hasım devletlere karşı ise operasyon kolaylığı sağlar. En önemlisi de kendi insanlarının en zeki ve yetenekli olanlarını içinde tuttuğu gibi kendi dışından da sıradışı bireyleri transfer edebilir. Şu halde böylesi bir sosyal yapı inovatif kapasite için üstün nitelikli bireyleri kendine çekerek daha etkili bir icat, üretim ve kullanma kapasitesi sağlar. Diğer yandan da dışarıya karşı içte nüfuz edilemez bir birlik oluşturur.

Savaşa Hazırlık Süreçleri- Savaş Araçları Geliştirme Süreçleri

Şimdi artık teknik ve dar anlamda savaş hazırlığı aşamalarına gelmiş bulunmaktayız. Savaş araçları geliştirme süreçleri önceki kısımlarda yer alan hususlarla doğrudan ilişkilidir. Daha da önemlisi yukarıdaki süreçler tamamlandıktan sonra savaş araçlarını geliştirme süreçleri daha sağlıklı ve etkin geliştirilebilir. Sondan başlarsak, nitelikli bireyleri bir araya getirebilirseniz sıradışı icatlar ve keşifler yapabilirsiniz. Yine iyi donanımlı sıradışı ve liyakat esasına göre seçilmiş icracı kadrolarla savaş araçları ve platformlarını etkili kullanabilirsiniz. Savaş araçları ve platformlarının üretimleri son derece pahalı ve maliyeti yüksektir. Bunun için ciddi finansman alt yapısının olması gerekir. Ancak bu şekilde müstakil silah sistemleri üretimi yapabilir, üretimi sürdürülebilir kılarsınız. Üretimi bizatihi kullanmanız gibi dost ve müttefik ülkelere pazarlamanız da çok önemlidir. Bunu ticari ağlarınız üzerinden yapabilirsiniz. Bu son iki safhada ne yazık ki, tam müstakil olduğumuz söylenemez. Bu aşamaların üretim altyapısına kavuşması ve endüstriyel üretim kapasitesinin artması beklenir. Ancak bu şekilde savaş araçları geliştirmek mümkün olabilir. Nihayetinde bu ekosistem inovatif kapasiteyi tahrik edecektir. Bu aşamalardan belirlenecek olan konu yaklaşan savaşları hangi silah platformları ve silah sistemleri ile kazanabiliriz konusudur. Tarih bu konuda yanlış belirlenmiş politikaların başarısızlıkları ile doludur. Aksi yönden de doğru araçları belirleyen güçlerin de zaferleriyle…

Hemen 1. Dünya Savaşı öncesinde icat edilen makineli tüfek (1884; Hiram Maxim) savaşın en etkili silahlarından biri olmuştu. 2. Dünya Savaşında uçak gemileri Okyanusya Savaşlarının belirleyicisi olmuş ve ABD Uzak Doğu'nun Batılı gücü ile ancak bu şekilde başa çıkabilmişti. Savaş sırasında demir ve çeliğe yüksek miktarda ihtiyaç duyan Almanya muazzam büyüklükte Bismarck savaş gemisine yatırım yapmış, ancak bu gemiyi İngilizler 6 ay içinde batırmışlardı. Yine 2. Dünya Savaşının en gözde harp platformlarından biri stratejik bombardıman uçaklarıydı. Ancak, geçtiğimiz aylarda Ukrayna ve müttefiklerinin Rusya içinde küçük dronlarla yaptığı saldırılarda Rusya stratejik bombardıman uçaklarının önemli bir kısmını kaybetmişti. Yapılan saldırı o kadar iğne deliğinden geçmesi hesaplanan bir saldırıydı ki, minik dronlar Rusya içlerine kamyonlarla taşınmışlar, stratejik bombardıman uçaklarının yakıt depolarını hedef almışlardı. Bu olay vesilesiyle ABD’nin okyanusla çevrili jeopolitik konforunu çok iyi anlamak mümkün. Ve bu stratejik güvenin El Kaide saldırısı ile nasıl yıkıldığını da… Bugünkü durumda ilerleyen teknolojik ve bilimsel süreçlerin olağan seyrine göre silah platformları ve silah sistemleri geliştirilmektedir. Mesela Fransa Harmattan AI “Dolaşan mühimmatlara karşı tasarlanmış hafif, yüksek hızlı bir önleme aracı olan GOBI insansız hava aracının geliştirilmesinde önemli atılım yaptığını” duyurmuştur. Bu araç, fırlatıldıktan sonra bir dakika içinde düşman insansız hava araçlarıyla çatışmaya girebilmektedir . Kararvermeyi hızlandıran, otonom karar alabilen bu insansız hava aracı yapay zeka ve savaş koşullarında dayanıklılık için optimize edilmiş bir üretim modeliyle desteklenmektedir. Son yıllarda düşük maliyetli ve seri üretim yapabilen İHA’ların yükselişi orduları cevap bulmaya zorlamıştır. Özellikle Ukrayna’da Shaded tipi loitering (başıboş dolaşan) mühimmat sürüsü çevik ve otonom önleyicilere olan ilgiyi artırmıştır. (M5 Dergi; Fransa Yüksek Hızlı Drone avcısı İHA’sını tanıttı; https://share.google/HAbctOKyLDI8Tyv1G).

Bir başka haberde ise NASA’nın “sessiz” süpersonik etmeye başladığını okumaktayız. düşük hızla ilk testleri gerçekleştirilen X-59 süpersonik uçağının ses hızını aşmaktan kaynaklanan ses patlamalarını önleyecek şekilde tasarlandığı ifade edilmiştir (İndependent Türkçe (NASA sessiz süpersonik uçağını test etmeye başladı. https://share.google/bNwLEumPsjcVwQczI) Ayrıca geçtiğimiz aylarda Pakistan ordusunun taşıdığı Çin füzelerine karşı başarılı olamayan Hindistan yeni Mach 8 hipersonik füzeyi test etmiştir. Hem nükleer hem de konvansiyonel 2000 kg ağırlığa kadar savaş başlığı taşıyabilen bu füze alçak irtifadan seyrederek radarlardan kaçabilmektedir (M5 Dergi: Hindistan yeni Mach 8 hipersonik füzeyi test etti.https://share.google/Nfgtv7SOw3hdn7pGl). Bu savaş araçları yanında savaş platformlarının temel altyapısını oluşturan teknolojik ilerlemeler de görülmektedir. Bir süredir sessizliğini koruyan Japonya yarı iletken teknolojisinde çığır açacak bir sürece adım atmış; ülkenin önde gelen çip üreticilerinden Rapidus 2 nanometre üretim sürecine yönelik test üretimini resmen başlatmıştır (Japonlar teknolojide dengeleri değiştirecek (https://share.google/BrtJh5CI2K9nGAQgN). Yapay zeka çiplerinin her geçen gün önemi artmaktadır. Nitekim Deep seek arama robotuyla biraz sarsılan NVİDİA yapay zeka rüzgarını arkasına alarak ABD’de piyasa değeri 4 Trilyon Doları aşan ilk şirket olmuştur. (https://gazeteoksijen.com/ekonomi/yapay-zeka-ruzgarini-arkasina-alan-nvidia-4-trilyon-dolar- piyasa-degerine-ulasan-ilk-sirket-oldu-246079) İlginç bir haberi de Çin ˆden paylaşalım; Çin arıların beyinlerine çip yerleştirerek (mikro denetleyiciler) uçuşlarını yönlendirmeyi başarmıştır. Bu “Cyborg” arıların askeri keşif, arama kurtarma ve gizli operasyonlarda kullanılması hedeflenmektedir (gazeteoksijen; Bilim ve Teknoloji; 11.07.2025; https://share.google/6v8cTio2aM7SYlVaR)

Yukarıdaki liste seçilmiş örnek listesi bile olamayacak kadar kısadır. Bilim ve teknoloji inanılmaz boyutlarda ve dev listeler halinde ilerlemektedir. Bu süreçte, küresel dominant güçler ittifak derecelerine göre müttefiklerine belirli teknolojilerin ve ürünlerin verilmesine veya verilmemesine karar vermektedirler. Mesela Türkiye kendi yarattığı bahaneyle verdiği koz sayesinde F35 programından ve satın alımından çıkarılmış, uzun uğraşlar sonucu daha alt nesilden Eurofighter’ın kademeli olarak satışıyla yetinmek zorunda kalmıştır. Bu da içinde yaşadığımız konjonktürün kolaylaştırması sayesinde olmuştur. Bu yazımızın maksadı küresel savunma sanayii üretiminin bir dökümünü yapmak değildir. Sadece listesi bile ciltler hacmine ulaşmaktadır. Sadece bu alandaki yarışın ne kadar yaratıcı ürünler üretmeye yöneldiğini göstermek amaçlıdır. Aynı durum bizim savunma sanayii üretimimiz için de geçerlidir. Bugün çok sayıda harp araç ve silahı üretilmektedir. Bu yazıda vurgulamak istediğimiz yaratıcı çözümler ile oyun değiştirici olabilecek platformlara ve silah sistemlerine dikkat çekmektir.

Savaşa Hazırlık Süreçleri- Savaş Araçları Test ve Uygulama Süreçleri

Bilimde olduğu gibi askeri alanda da test edilip doğrulanmayan veya yanlışlanmayan bilgi bilgi değildir. Bunun dalında söylenenler motivasyon, hamaset, dilek, temenni, inanç, vb olabilir ama “Bilgi” olmazlar. Yazımızın başında savunma sanayiinin sivil sanayii altyapısı üzerinde oluştuğu ifade etmiştik. Dolayısıyla genel bilim ve teknoloji alanında inovasyon ve icatlar bir ülkenin güç ve performansını ortaya koymaktadırlar. Hiç şüphe yok ki son yıllarda ülkemizde de bazı alanlarda gelişmeler olmuştur. Ancak, bu geliştirilen araçların test edilmesi, saha koşullarında çalıştırılması, diğer sistemlerle eşgüdüm halinde başarılı neticeler alınması da gerekir. Şunu unutmayalım ki, tasarlamak, üretmek, kullanmak vb hepsi bir ekosistem oluşturmaktadırlar. Basit bir örnek vermek istiyorum. İHA üretiminde şu veya bu şekilde Türkiye ciddi bir mesafe almış durumdadır. Ancak, yaşadığımız üç bariz olayda etkin İHA ve gözetim sistemlerimizin kullanımını sağlayamadık. Bunlardan birincisi geçtiğimiz yıllarda (22 ve 23 Aralık 2023 tarihlerinde yapılan PKK saldırıları) iki üs bölgemize birer gün arayla yapılan saldırılarda verdiğimiz yüksek sayıda (Toplam 12 şehidimiz vardı) şehitlerdi. Olayın ardından havanın kapalı oluşu, gözetleme sistemlerinin çalışmaması, vb nedenler söylendi. Birçok kereler ifade ettiğimiz gibi teknolojiyi entegre sistemler olarak kullanırsak fayda sağlayabiliriz. İHA’larımızın gözetim sistemleri donanımının performansını artırmamız gerekir sonucu çıkarılmalı mıdır? Keza yaşadığımız büyük depremde farklı illerimizde depremin yarattığı yıkımla ilgili sağlıklı ve tam bilgi alamadık. Literatürü okuyanlar bilirler ki, İHA sistemleri üretimleri başlangıcından bu yana tarım, yangınlar, keşifler, farklı doğa olayları gibi durumlarda kullanılmak üzere de tasarlanmışlardır. (İHA’ların sivil amaçlı kullanımları için basit bir el kitabı okunabilir: “İnsansız Hava Aracı Sistemleri; A. Kule; Beta Yayınları; 1915). Bunu niçin kullanmadığımız halen aklımda kalan bir soru ve ukdedir. Son olarak, bugün bana ülkemizi etkileyen en önemli olay nedir diye sorsanız bir türlü kontrol altına alamadığımız orman yangınlarıdır derim. Yaz aylarında ormanlara, dağlara ve yaylalara çıkışın tedbiren yasaklandığı, buna rağmen birçok bölgede yangınların çıktığı bir ülkeyiz. Bazı ülkelerde insani müdahalenin minimuma indirildiği yangınlara müdahalede 10 insanımızın şehit olması çok üzücüdür. İHA teknolojisiyle gözetim ve erken uyarı sistemlerinin, yangına müdahale sırasında koordinasyon destek hizmetlerinin, hatta İHA teknolojisiyle tanker İHA modellerinin yapılması kritik müdahaleler yapmamızı sağlayabilirlerdi. Bu konuda bazı çalışmaların olduğu basında yer almıştır. (Anadolu Ajansı; Yangınla mücadele için İHA ordusu https://share.google/Mxed4dCHAif1hcAEs) Basit internet araştırmasında bile ilginç ve etkili örnekler görmek mümkün.  (https://youtube.com/shorts/kJTQmnWeP6E?feature=shared).  Bunlara ilaveten açık havada orman yangınlarına karşı özel kimyasal içeren sular, ozel basınçlı veya doğru noktadan su püskürtme gibi teknikler üzerine düşünülebilir. Savaşta da burada da esas olan şartlara uygun araçlar geliştirmektir. Muhtemelen bu konularda teknik uzmanlık bilgisine sahip olan görevlilerimiz vardır. Ancak, bilgi ve fikirler uygulanırsa anlam ve güç kazanırlar. Şunu ifade etmeliyim ki, acil durumlara ve büyük afetlere müdahaleler ile savaş arasında büyük bir fark yoktur. Mesela yakın geçmişte yaşadığımız pandemi ile kıtlık, açlık, depremler, sel baskınları, vb afetlere müdahale kapasitemiz savaş koşullarındaki etkinliğimize dair fikir vericidir. Keza kapsamlı terör olaylarına müdahale de savaşlar için fikir vericidir. (Tabi ki konvansiyonel savaş çok daha ağır ve zor şartlar doğurur, başka gereklilikler taşır.) Bu  yüzden, acil müdahale kapasitemiz savaş kapasitemizin de bir göstergesidir (Geçmişte sivil savunma ve afet yönetimi bir arada telakki edilirdi, eski yönetici ve uzmanlardan görüş alınabilir).  Bir savunma gücünü test etmek için savaşların yanında acil durumlara müdahalelerine de bakmak gerekir. Bu konuda içim yandığından dolayı çok şey yazmak istemiyorum. Elbette gerçek savaşın içine girdiğimizde nasıl cereyan edeceğini tam kestirmemiz mümkün olmayabilir. Ancak, günümüzde maruz kaldığımız doğal afetler somut olaylardır. Her olayda müdahale ve tutumlarımızı geliştirebiliriz. Ne yazık ki, geçmiş yıllarda maruz kaldığımız büyük Toroslar yangınları, Ege yangınları sonrası etkin müdahale için ciddi bir gelişme sağlayamadığımız açıkça görülmektedir. Sadece yangın söndürme platformları değil, beşeri organizasyon kurma anlamında da bir kapasite eksikliği vardır. Örneğin, 10 can kaybı yaşadığımız Eskişehir Bilecik yangınlarında disiplinli, koordineli ve zinde askeri birlikler kullanılabilirdi. Savaş durumunda da farklı beşeri kaynaklar koordineli olarak kullanılacaktır. Şunu da ifade edeyim ki, teknolojik araçları ve platformları kullanmak, yapay zekanın tam saha performans kazandığı bugün bile beşeri müdahalenin biricik değerini düşürmemiştir. Burada dikkat edeceğimiz husus, yapay zekayı ve karar alma proseslerini geliştirirken beşeri zeka ve beşeri bilgi üretimi ve karar alma süreçlerimizi de geliştirmemizin üzerine yoğunlaşmamız zorunluluğudur.

Bir diğer hazırlık konusu da hangi teknolojiler ve araçları geliştirmemiz gerekliliğidir. Unutmayalım ki, bugünkü savaşların bazıları yapılmadan bir tarafın zaferiyle sona ermektedir. Bunun nedeni bazı savaş platformları ve silah sistemlerinin açık caydırıcı güçleridir. “Cenge hazırlanırken” hangi savaş araçlarını üreteceğimiz, nasıl geliştireceğimiz gibi soruları açık ve çok paydaşlı sormamız ve cevaplamamız faydalı olabilir. Diğer yandan tasarımcı ve üretici mühendis ile kullanıcı mühendis arasında mümkün ve gerekli olan donanım uyumunu, yetenek uyumunu ve geri besleme ilişkisini (feedback) gözden geçirmemiz gerekmektedir. 

Evet her açıdan “Si vis pacem,para bellum”…

Mehmet Ali Bal / Haber7

Yorumlar1

  • Ahmet 11 saat önce Şikayet Et
    En iyi savunma biçimi, saldiridir. Bu konuda kitap bile yazilir. Yani artik savunmada kalmak yeterli olmuyor, konjonktür elverirse saldirip sonuc almak en dogru karar olmalidir.
    Cevapla
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat