İttifak kurmak ittifakı yaşatmak, bilgeliğin kurduğu ittifaklar

  • GİRİŞ22.09.2025 09:40
  • GÜNCELLEME22.09.2025 09:57

Ne zaman küresel veya daha alt düzeyde bölgesel düzen bozulsa ya da yeni düzen kurulması söz konusu olsa ittifaklar oluşturma meselesi ortaya çıkar. Bu zorunlu bir durumdur. Zira en kuvvetli ve büyük olan güç zayıf ve küçükler olmadan hegemonyasını kuramaz, kursa bile rıza ve ittifak olmadan bu ittifakı yaşatamaz. Şu halde devletler arası denge ve mücadelede ittifaklar kurabilmek ve yaşatabilmek hayati derecede önemlidir.

Sadece devletler arası mı? Tabi ki hayır, bizatihi devletlerin ve milletlerin içinde de ittifaklar kurabilmek, yaşatabilmek önemlidir. Buna farklı isimlendirmeler yapılabilir. Güç birliğinin inşası, iç birliğin sağlanması, milli bütünleşmenin gerçekleştrilmesi, pazar entegrasyonunu bölgesel entegrasyonun kurulması, küresel düzen inşası, vb. Bunların her birinde ittifak kurmanın ve yaşatmanın bir formunu buluruz. Sadece kurulacak ittifakların ilgili aktörlerin durumuna göre şekilleri değişir. Ama muhtevaları, özleri aynıdır. Mesela ilk oluşum aşamasında olan bir devlet yapısı için ittifak devletin beşeri zeminini bir araya getirebilmektir. Farklı aileleri, kesimleri, kültürleri ortak ve eşit yaşamaya ikna edebilmek ve yeni doğacak gücün yapısını ilmek ilmek örebilmektir.

Ayrıca bu embriyo aşamasında kurulacak iç ittifakın kriterlerini, ilişki biçimlerini, manevi ve psikolojik özünü bizatihi temsil ve ihya etmektir. Bunu semavi dinlerin dünyevi (seküler) planda somut yapılara bürünmeleri esnasında görürüz. Ancak, bu bizim açımızdan kategori üzeri sayılabilir. Zira, gerçekleştirilen değişim büyük değişimdir. Ancak, örnek alınması önerilir. Mesela Hazreti Peygamber (asm) içinde yaşadığı toplumu birleştirirken daha peygamberlik görevi omuzlarına yüklenmemiş iken Hılful Fudul yani Erdemliler Anlaşmasına katılarak bu misyonunu görünür kılmıştır. Birleştirici yönünü kendisinin değil bütün Mekkelilerin kabulü ile temsil ettiği Muhammedül Emin sıfatı beslemiştir. Beşeri zemini oluştururken “İnsanlar arası üstünlük takva iledir” (Allah katında en değerliniz Ondan en çok korkanınızdır (En fazla takva sahibi olanınızdır) ilkesini önde tutmuştur. Kavmini dinlemiş, kimseye yüz çevirmemiştir. Adaletin tahakkukunu merkezi bir yerde tutmuş, “Kızım Fatıma bile olsa adaletle hükmederdim (cezasını verirdim) demiştir. İlk iptal ettiği kan davası, ilk iptal ettiği faiz borcu kendi yakınlarının davası ve faiz alacağıdır. Bunlar tabi ki son semavi din olan İslam dininin yaşanması, tebliği ve getirdiği sıra dışı 

sistemik yeniliklerdir. İşte ilk güçler oluşurken, kendi içlerinde benzeri bir yaşam ve ilişki biçimini, değerler sistemini, seküler düzenlemeleri içerirler. Hiçbir güç bir değerler ve ilişkiler temeli olmadan doğamaz.

Güçler doğduktan sonra aslında ben iç ve dış ittifaklar kurayım, bu yol ile güçlü olayım mantığından ziyade olağan ve kendiliğinden böyle bir tutum içine girerler. Mesela güçlü olmaktan çok, ilk önce adaleti sağlamak öncelenir. Yaşayan topluluğun refahı, güvenliği, huzuru, gönenci önemsenir. Buna içsel motivasyonlar diyebiliriz. Diğer yandan ise ortaya çıkan gücün ittifakları aslında oluşan dönemsel boşluklardan, ihtiyaçlardan, beklentilerden beslenir. Şöyle ki dönemsel olarak var olan ayrı toplumsal yapılar ve devlet güçleri yeni oluşan gücü kendi yaşamları ve gelecekleri için tercih edilebilir müttefik görürler. Hatta bağımsız güç oluşumunda bu ittifak kavramını da aşan bütünleşmeler görülebilir. İlk Osmanlı Beyliği kuruluşunda Karesi Beyliğinin bütün toprakları,egemenliği ve bürokrasisi ile Osmanlı Devletine implantasyonu gibi. İmplantasyon kavramını bilerek kullandım. ZIra bu bütünleşme zahiri bir entegrasyon değildir. Karesi beyleri ve bürokrasisinin fetihçi programları yönleri ve şekilleri itibarıyla Osmanlı Gücüne taşınmıştır.

Bu konuda çok örnek vardır. Diğer taraftan ittifakın bir diğer koşulu olan karşılıklı ihtiyaç ve dönemsel ittifak koşullarının oluşturulması fevkalade önemlidir. Bu yüzdendir ki, akıllı güçler ittifak arayışından daha da önemli olan “İttifak koşullarını oluşturmayı” önemserler. Bu ittifak koşullarını oluşturma meselesi güçler büyüdükçe daha da önem kazanır. Zira bir çok ittifakın oluşturulması ciddi maliyet gerektirir, ancak ittifak koşullarının etkisiyle tesis edilen ittifaklar taraflar açısından maliyeti düşük, değeri büyük ittifaklardır. Doğan güç orta ölçekli bir seviyeye eriştiğinde diyebiliriz ki onu eşitlerinden ayıran paritelerden biri güçlü ittifaklar kurabilme yeteneğidir. Bölgesel güç olarak da tanımlanan bu kategori süper lig öncesi agresif benzerleriyle rekabet ve mücadele edeceği gibi kendisini herhangi bir süper gücün rakip olarak algılaması riskiyle karşı karşıyadır.

Bunun dışında oluşturduğu ağırlık itibarıyla yine büyük güçlerin politika ve emelleri açısından hedef haline gelebilir. Dolayısıyla son derece dikkatli olması gereken bir noktada bulunmaktadır. Hassas stratejilere yatkın ve yetenekli olması beklenir. Bu stratejiler ağırlıklı olarak Bölgesel güçlerle saldırmazlık ve entegre ticaret bölgeleri, küresel süper güçler ile işbirliği şeklinde olmaktadır. Bu elbette mutlak kural değildir. Zira bu ve buna yakın stratejileri dikkate almadığı için tarihin agresif hasımları veya süper güçler tarafından yıkılmış orta ölçekli güçlerle doludur tarihin arka bahçesi. Bu seviyedeki güçlerin ittifaklar dışında üzerinde yoğunlaşacakları özsel konu ise inovatif yeteneklerin geliştirilmesi, fark yaratan üretim kapasitesinin artırılması, iç ve dış ittifaklara hazırlık ve icraya matuf ideolojilerin, kültürün ve siyasetin yaratılmasıdır. Bunun ittifaklar açısından katkısı şudur ki, değerli ve fark yaratacak, yüksek sinerji doğuracak müttefikler ile anlaşılmasının gerekliligidir. Osmanlı Beyliğinin İsfendiyaroğulları (Denizcilik), Germiyanoğulları (Dönemin endüstriyel hammaddesi Şap ve devlet ve ilim müktesebatı), Karesioğulları (Nitelikli fütuhatçı bürokrasi), vb. Ancak, bu tarz ittifakı ilhak gibi algılamak hayati yanlışlıklar içerir. İkinci Dünya Savaşında Hitler'in sanayii kapasitesine sahip Çekya'yı, Avusturyayı ilhakı beklenen neticeleri vermemiştir. İttifak ve bütünleşmenin aşırı farklı bir örneği İngiltere- Hollanda Barışıdır (1682). İngiltere kendi iradesiyle kısa vadede büyük tavizler vererek bu batış ve ittifakı önermiş ve gerçekleştirmiştir.

Aynı soy, aynı din, aynı kültüre dayanan devletler arası ilişkiler egemenlik transferi riskinin yüksek olduğu ülkelerdir. Bundan dolayı işbirliği ve ittifaklarda büyük kazançlar olduğu gibi büyük riskler de şuur altında hayat imkanı bulurlar. Böylesi bir algının önüne geçmek gerekir. Bu özelliklere sahip egemen güçlerin arasında sanılanın aksine çatışma riskinin yüksek olduğu bilinmektedir. 

Büyük Güçlerin (Süper güçler) genelde ittifaka ihtiyacı olmadıkları sanılır. Halbuki gücünün zirvesinde olan bir büyük güç en fazla ve değerli müttefiklere sahiptir. Zira büyük güç zirveye eriştiğinde devasa ve çeşitlilik arz eden bir elit yöneticiler sınıfına ihtiyaç duymaktadır. Bunun doğal kaynaklarından biri müttefikleridir. Süper rakiplerine ve agresif orta ölçekli güçlere karşı geniş ittifak ağıyla bir koruma kalkanı oluşturur. Kritik ihtiyaçlarını müttefiklerinden temin eder. Savaş durumunda insan, malzeme, savaş finansmanı gib ihtiyaçlarını sahip olduğu ittifak ve ticaret ağından karşılar. Birinci ve İkinci Dünya Savaşlarında İngiltere ve Amerika geniş partner ağıyla dikkat çekmektedir.

İTTİFAK KADROLARI, SAVAŞ KADROLARI

Mario Puzzo’nun yazdığı aynı isimli romandan uyarlanan ve Francis Ford Coppolo’nun yönettiği Baba filminde, Mafya ailesinin başı olan Don Corleone ve büyük oğlu Sony öldürüldükten sonra ailenin başına geçen Michale’ın (Al Pacino) aile avukatınıazletmesi repliğini hatırlarsınız. Burada Michael geleneksel aile avukatlarına şunu söyler: “Ben artık savaş yapacağım. Sen barış yapmak için varsın. ” Sıradan bir mafia ailesinde bile barış avukatı ayrı, savaş avukatı ayrıdır. Burada tersini düşünürsek, ittifak yapacak kadroların farklı özellikleri olması gerektiği açıktır.

İttifak kadroları özel yetenekli ve özel eğitimli insanlardır. İttifak koşullarını oluşturabilecek insanların çok yönlü bir eğitim almış olmaları ve bölgesel ve küresel şartları bir bütün olarak görebilecek mahiyette olmaları gerekmektedir. Bir anlamda “yönetenlerin yöneticisi” olabilecek bilgi, görgü ve üstün kişisel özelliklere sahip olmalıdırlar.

Daha dar ve teknik anlamda ittifak kadroları, siyasetçiler ve diplomatlar olmalıdır; askerler, istihbaratçılar, hadi güncel bir örnek de verelim emlakçılar (!) olmamalıdır. Basit ve dostça bir örnek verirsek son yıllardaki her coğrafyada nüfuz çabasında olan dış politika operasyonlarımızın diplomatik ayağı eksiktir (İfade size garip gelebilir, ama sahayı tam yansıtan bir ifadedir bu. Genel olarak dış politika operasyonlarımız askeri birlik sevk etmek, istihbaratçılar arasında görüşmeler yaptırmak, hatta bu tür teknik kamu görevlilerini siyaset ve devlet adamlarına bilgi vermek değil, onlara çerçeve çizmek, politika belirlemek için kullanmak yaygın ve alışıldık bir uygulama haline gelmiştir. Kimse de bunu yadırgamamaktadır.) Böyle olunca büyük kazanımları hedeflediğimiz faaliyetlerde ne yazık ki kalıcı zaferler ve başarılar kazanılamamaktadır. Unutmamak gerekir ki, mecazen askerimizin süngüsünün girmediği yer bizim değildir; ancak, sadece süngü ile bir coğrafyada kalmak mümkün değildir. Askerler, istihbaratçılar, hegemonun kolluk güçleri müstakillen önemlidirler, değerlidirler, belki de teknik itibarıyla yeterlidirler. Ancak, diplomasi  farklıdır. Özellikle bir coğrafyayı yurt yapacak diplomatik ve siyasi inşa tamamen  farklıdır. Selçuklu ve Osmanlı güçleri yurt edindikleri ve egemenliklerine aldıkları  coğrafyaların ve insanların üzerinde nizam kurmuşlardı. Ancak, bugünkü şartlarda bizatihi ana yurdumuz ve kalpgahımızda nizam bozulmakta, toplumsal sistemimiz derin yaralar almaktadır. Sokaklarımıza tebdili kıyafet ve tebdili ruh ederek inmemizi öneririm. Nasıl bir kaos yaşanıyor, ne derece bir güvensiz iklim oluşmuş, kültür ve değerlerimiz nasıl alt üst olmuş, kimliğini tespit edemediğimiz gençlik grupları nasıl konuşuyor, nasıl davranıyorlar hepsini içtenlikle görmenizi öneririm. Zira bu kaos halinin yakın bir gelecekte milli güvenlik sorunu olarak karşımıza çıkacağı anlaşılabilir.

Bu açıdan, etkimizin olduğu ülkeleri ve askeri/ paramiliter güç bulundurduğumuz bölgeleri yerli insanlar için güvenli, huzurlu ve üretim sağlayabilen bir yurt yapabilmeliyiz. Bunu savaşmaya programlanmış bir asker, polis veya istihbarat personeli ile yapamayız. Bu faaliyetlerin üst yapısını siyaset ve devlet adamları heyeti belirler; diplomatik yöneticiler ve memurlar sahaya uygun proje çizimlerini yaparlar; teknik güvenlik görevlilerinin (Askerler, polisler, istihbaratçılar) de dahil olduğu devletimizin kapasitesini yansıtan geniş bir hükümranlık kurumları ve kadroları bu projeyi uygularlar. Dış ülkede veya ittifak kurduğumuz ülkede çıkacak sorunlar önce diplomasi yöntemleriyle yumuşatılır, prosedürleri kolaylaştırılır, meselenin uluslararası platformda savunması ve izahatı diplomatlar tarafından yapılır, nihai aşamada icra etmek diğer devlet kurumları ve kadrolarına bırakılır.

İTTİFAK KOŞULLARINI HAZIRLAMA

Bize soy, din, kültür, tarih itibarıyla yakın olanlar başta olmak üzere bütün potansiyel müttefiklerimiz için hem ittifak koşullarını yaratmalı hem de sonuç almaya yönelik bir hazırlık süreci geçirmeliyiz. Belirli bir zaman içinde tedricen geliştirilmeyen, saha realitesinden kopmuş, hazırlıksız ve dönemsel ittifakların uzun yaşaması mümkün değildir.

İkinci Dünya Savaşı öncesi Molotov- Ribbentrop İttifak Anlaşmasının ömrü kısa ama bedeli çok ağır olmuştur. Özellikle büyük güçler arası ittifakların sağlam zemini, büyük gücü teşvik edecek ve uzun süre de sadık kalacağı ittifak koşullarının hazırlanmış olması, uzun vadeli projeksiyonu olması gerekir. Dahili hal ve keyfiyetini, niyetini bilmediğimiz, bilmek için çaba

sarfetmediğimiz, bizim niyetimize de kuşkuyla bakan güçlere “Biz sizinle ittifak yapalım” demek, sağlıklı bir ittifak zemini yapalım demek işe yaramayacaktır. Dünya kamuoyu önünde utanç verici bir duruma düşmek de vardır. Latife olsun diyerek Merhum Akif’e ait bir anekdotu paylaşmak istiyorum. Milli şairimiz Ankara’da Milli Mecliste çalışmalara başladığında kendisini taklit etmek, Onun gibi güzel şiirler yazarak yarışmak isteyen bir vekil bey de varmış. Neredeyse gün aşırı şiir tarzında bir şeyler yazar Merhum Akif’e okurmuş. Bir süre sonra diğer vekiller Akif’e sormuşlar “Vekil beyefendinin şiirlerini nasıl buluyorsunuz?” diye.

“Ne diyeyim” demiş Akif “Adam def’i hacet  yapar gibi şiir yazıyor!” Unutmayalım ki, dış politika yapmak şiir yazmak kadar zor bir iştir.  Ciddi bir altyapı gerektirir. Talat Paşa hatıralarında Birinci Dünya Savaşı öncesi İngiltere’nin kendisiyle ittifak yapma çabalarımıza olumlu karşılık vermediğini belirtir. Devletin o süreçteki müttefik arayışı acıklıdır. Bu açıdan, ittifak kurmadan önce kurulacak ittifakın koşullarını hazırlamak gerekir.

Son yıllarda çok aşırı kullanıldığı için anlam kaybına uğrayan bir tabir var, büyük resme bakmak diye. İttifak koşullarını hazırlamak derken kastettiğim, “Büyük resim yapmaktır”

.

ABD ve Çin’e baktığımızda her iki güç de kendi büyük resimlerini yapmaktadırlar.

ABD ağırlıklı olarak yüksek teknoloji ve savaş endüstrisi üzerinden küresel politikalarını şekillendirmekte ve müttefiklerini bu resim içinde kalmaya icbar etmekte, hatta başka bir tercih de bırakmamaktadır. Dolayısıyla ABD müttefikleri istemeseler de bu Amerikan büyük resmî içinde yer almaktadırlar. İkinci Trump Dönemi ABD’den silah satın alma anlaşmalarına bir bakmak yeterlidir. Bu çerçevede bizim de ABD’den daha acil ve kritik ihtiyacımız olan hava platformlarını değil de Boeing uçakları alacağımız konuşulmaktadır.

Tabi ki her haraç nevinden satınalma müttefik ülkenin finansal gücüne göre  belirlenmektedir. Varsayalım Türkiye 100 milyar dolarlık alım yapıyorsa Katar, Suudi Arabistan, BAE gibi ülkeler 1 trilyon dolarlık hatta biraz daha fazla alım yapmaktadırlar.

Çin ise ABD’yi kopyalayarak ama kendi özgünlüğünü koruyarak başka bir büyük resim yapmaktadır: Dünyanın her tarafını ticaret ağlarıyla örmek, ticaret limanları ve stratejik şehirler, bölgeler ile sabitlemek, uzun vadeli borç ilişkisi ile de bazı bölgeleri doğrudan kendine bağlamak. Bazı ülkeler bu büyük Çin resminin içinde yer almak istemektedirler.

Ancak, her iki süper gücün de kendi ittifakları içinde karar almada üstünlükleri vardır. Küçük müttefikin istemesi ittifaka kabulü için yeterli değildir. Zamanda iki yönlü kapsamlı ve derin bir soruşturma ile yeni ittifaka girmek isteyen gücün bir değerlendirmesi yapılmaktadır. Buradan çıkarılacak en önemli ders ittifaka katılmak isteyen gücün de bir nevi kabul şartlarını oluşturmasıdır. Ancak bu geçmiş ve gelecekten kopuk bir şekilde anlık kararlarla olacak bir iş değildir. İttifak kurmanın da bir strateji olduğunu söylersek, stratejik unsurları hesaba katmak zorundayız. Strateji oluştururken dikkate alınması gereken unsurlar arasında zamanı da saymıştık. İttifak stratejisi oluştururken de zaman unsuruna dikkat etmek gerekir. Bazı itıtifaklara giriş için geç kalınmış, bazıları için çok erken davranılmış olabilir. Bir de iki yönlü zaman şeridinde hesapsız veya mecburen yapılan bazı tasarruflar, güvenilmeyen davranışlar, vb bir ülkeyi zaten bazı ittifak sistemlerine yaklaştırmakta bazılarından da uzaklaştırmaktadır. Dolayısıyla bu tür pariteleri dikkate almadan yapacağımız tasarruflar baştan sakat olabilirler. Dolayısıyla yukarıda ifade ettiğimi soruşturmada yer alacak hususları baştan tamamlayıp ya da uygun hale getirip, gerek içinde yer almak istediğimiz ittifak gerekse kendimizin bizzat kurmak istediği ittifak için “Tercih üstünlüğü sağlamaya yönelik elverişli koşulları oluşturmamız elzemdir”
.

Uygun ittifak koşullarını oluşturmak büyük ölçüde büyük güçlerin gerçekleştirebildiği bir iştir. Ancak, küçük ve orta güçlerin de kendi etki alanlarında doğru adımlar atarak sağlayabilecekleri büyük neticeler ve büyük ittifaklar vardır. Mesela Gıyaseddin Keyhüsrev ve oğulları Alaattin ve İzzet’in Bizans’la yaptıkları ittifak böyle bir ittifaktır. Moğolları yenen aşağıdaki devletler ve güçlerle bu denli derin bir ittifaka girmemişlerdir. Ve şunu da söyleyelim, bu tutumları Bizans seviciliklerinden değildir. Adeta orada kaldıkları yaklaşık yedi (7) yıllık sürede bir imparatorluk mekanizmasını, teşrifatını, siyasetini görmüşlerdir.

Uygun ittifak oluşturmak derken illa ki bugün kurulacak bir ittifak değildir söz konusu olan. Yarınki nesillerin bile takdir edemeyecekleri hatta göremeyecekleri hayati tasarruflarda bulunmayı buna örnek verebiliriz. Mesela Rüknettin Süleyman’ın kendisine isyan eden kardeşi Gıyaseddin’i ve çocuklarını affetmesi bu türden millet için bir gelecek ittifak koşulları hazırlamadır. Şansölye Bismarck’ın Avusturya’yı gelecekteki Büyük Germen İmparatorluğu için ilhak etmemesi, yaşamasına izin vermesi de bu anlamda büyük bir ittifak stratejisidir.

Bugün Çin’in çevresindeki onca kışkırtmaya karşın sakin ve savaştan uzak tutumu başka bir stratejidir. Çin’in savaşa değil ittifaklara ihtiyacı vardır. Savaş olacaksa Çin savaşmadan zafer kazanmak ister. Savaştan kaçınamayacak ise savaşı Çin silahlarıyla bir müttefikinin yapmasını tercih eder. İttifakların daha mikro düzeyde alt yapı çalışmalarına gelince, biz bir ittifaka girmek istiyorsak güvenilir olmalıyız, bizim ittifakımıza bir güç katılmak istiyorsa mutlaka güvenirliğini sorgulamalıyız. Özellikle bugün nüfuz coğrafyamızda ittifak kurduğumuz bazı yerel unsurların her an taraf değiştirme potansiyeline sahip olduklarını, üzerlerine bir politika bina etmenin riskli olduğunu yaşamadan önce görmek lazımdır.

BİLGECE İTTİFAKLAR İÇİN CREDO

İttifak sorumluluğunu üstlen, ama müttefiksiz kalma, hiçbir güç tek başına günümüz dünyasında var olamaz. İttifakın öznelerini doğru tespit et. Değerli ve geleceği olan müttefikler ile ortak iş yap.

Müttefik kötü olabilir ama ittifak bizatihi iyidir. İttifakı ve iyiliği önermeye çalış. İçinde olduğun ittifakta yerini pekiştir; gecikmiş bir şekilde belirli zamanda vücut ve biçim bulmuş ittifaklara davet edilmedikçe girmeye çalışma. İttifak stratejisi bireysel değil umumi çıkarlara matuf olmalı, birey gibi bireyin çıkarları da geçicidir, yok olmaya mahkumdur. İttifak her bakımdan güven üzerine tesis edilmelidir. Önce sen güvenilir ol; sonra da diğerlerinden güvenilir olmayı bekle. İttifak rasyonel temellere oturmalıdır. Duygusal, tarihsel, kültürel, sosyolojik arka planı çözümleyip bunun üstyapıyı üzerine inşa etmekte ihmalkarlık gösterme. İttifak stratejisi için bazen özveride bulunmak gerekebilir, özveride bulunmaktan korkma. Cimri davranma.

İttifak rasyonel bir oluşumdur. Kendi ve rakiplerinin gücünü sorgula, kendinin ve rakiplerinin çıkarlarını eşleştir. Kesişen çıkar alanlarından kriz çıkacağını unutma. İttifak kurmak için ilk önce ittifak koşullarını oluşturmayı tercih et. İttifak koşulları bir

kez oluştu mu her güç için doğal bir çekim merkezi olur. Büyük müttefikin bir gün işgalci, küçük müttefikin bir gün taraf değiştiren ya da isyan eden olabilir. O yüzden ittifak koşullarının herkes için sürdürülebilir ve daimi olması için özel çaba göster. Her düzeyde ittifak kurucu kadrolar yetiştir. Doğru adamları doğru işlerde istihdam et. Büyük ittifak resminde her devlet bir aktördür. Bu aktörlerin ittifak için ifade ettikleri değerler önemlidir. Bazı aktörler ile ikili sorunların olabilir. Ama ittifak için gerekli iseler onları sisteminden uzaklaştırma, stratejinin bir parçası olarak yaşat.

Zamanın şahitliği önemlidir, sık ittifak değiştirme, bu güvensizlik veren bir kaypaklık olarak görülecektir.İttifak sistemi bir yaşam sistemidir. İttifakın devamı için bütüncül bir siyasi, ekonomik ve askeri sistem olarak yaşatmaya çalış. Eğer birgün bütün ittifaklar bozulursa, her zaman dayandığın milletine dön. Varoluş savaşını ancak milletin ile verebilirsin. Vesselam…

Mehmet Ali BAL - Haber7

Yorumlar2

  • Kartalbey 2 saat önce Şikayet Et
    Çok derinlikli ve yol gösterici bir makale.Teşekkür ederiz
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • Bülent cankurt 3 saat önce Şikayet Et
    Mehmet Ali bey yaşınız güzel ama bir yerde demişsiniz ki :"" Son semavi din" bu kavramı araştırmanızı talep edeceğim. Tek ve son semavi din islamdir. Size zahmet Kur'an'ı Kerim'de İsa aleyhisselam ve havarilerinarasinda geçen diyaloglara bakarsaniz, havariler biz sana iman eden Müslümanlardan iz veya müminlerden iz diyorlar.
    Cevapla Toplam 1 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat