Bilgi ve Bilinç Üzerine
- GİRİŞ24.11.2025 08:23
- GÜNCELLEME24.11.2025 08:23
Kıymetli dostlar, bir çok yazımda veri, bilgi, yorum, bilinç, vb üzerine farklı perspektifler dikkatinizi çekiyordur. Bu perspektifler ve yorumlar arasında kabul görenler olduğu gibi, eleştirilenler de oluyor. Elbette ki eleştiriler ve yorumlar bilginin geliştirilmesi için olmazsa olmaz nevinden katkılar. Her zaman serlevha olarak paylaştığım bir cümleyi hatırlatmak isterim: “Okuyan yazandan arif gerek!” Bu açıdan, sizleri temin ederim yazarken öğrendiğim kadar yazdıklarımızla ilgili yorumlarınızı, eleştirilerinizi ve katkılarınızı okurken veya dinlerken öğreniyorum. Bu açıdan, tüm okur dostlarıma minnettarım. Ancak, bazı eleştirilerin temelinde yukarıda saydığım kavramlarla ilgili bir ortak yaklaşım eksikliğinin etkili olduğunu gördüm. Bu yüzden, özellikle bazı yazılarımda temel yaklaşımları belirleyici kavramların ortak bilgisine sahip olmalıyız diye düşündüm. Bu yazı, başka bilgiler de içerse, genel olarak bu kavramlara tahsis edilecektir.
Sonda söyleyeceğimi başta söyleyeyim, soruşturma polisliğinde ve istihbaratta olduğu gibi diplomatik operasyonlarda da doğru kurgu tasavvur edebilmek önemlidir. Doğru tasavvurun temel yapıtaşları eksik de olsa doğru bilgiler, olaylara etki eden her tür vektörel unsurlar ve sürekli inşa edilen gerçeğin heykelidir. Burada elbette ki, bilginin bütün kategorileri önemlidir. Veri ve bilgi kadar saha gözlemleri, olayların analizi, süzülmesi, bir sistematik içinde tasnifi ve istiflenmesi, nihayet yorumlanması, ileri tasavvurlar ve projeksiyonlar üretilmesi de önemlidir. Ancak, bütün bu süreçleri bir canlı uzviyetine kavuşturan, ana muharrik unsur “Bilinçtir” . Keza bilginin farklı veçhelerini, keyfiyetlerini, vs bilmemizi, idrak etmemimizi temin edecek olan da bilinçtir. Bilinç verilere ve bilgiye hayat verdiği gibi yön de verir.
Yazının zihinsel mimarisini belli bir bütünlük oluşturacak şekilde oluşturmak için her üç kavramı da (Veri, Bilgi ve bilinç) açıklamaya çalışalım. Önce veri ve bilgiden başlayalım istiyorum. Veri ve bilgiye ilişkin çok akademik bir derinliğe gitmeden, gerçek hayatta kullandığımız bilginin üzerinde, özellikle de bu köşedeki yazılar çerçevesindeki bilginin üzerinde duracağım.
Bilgi ve Enformasyon Üzerine
Bilgi kavramından önce enformasyon üzerinde durmak gerekir. Zira hem bilginin açıklaması hem oluşumu hem de bağlamı açısından enformasyon kavramı temel yapıtaşıdır.
Diğer yandan enformasyon yoğun bir çağda yaşıyor oluşumuz bilginin bütün gerçekliğiyle ortaya çıkışı ve üretilmesi süreçlerini doğru tanımlamamızı zorunlu kılmaktadır.
Enformasyon kavramı görece yeni bir kavramdır. Latince asıllı kelimenin kök- olan “informer” Fransızcada “Bilgi vermek, soruşturmak, haber vermek” anlamlarına gelmektedir. “Enformasyon” En genel anlamda belirli ve görece dar kapsamlı bir konuya veya bağlama ilişkin derlenmiş bilgi parçacığıdır.
Enformasyon kavramı farklı disiplinlerde birbirine yakın anlamlarda olsa da farklı perspektiflerden tanımlanmaktadır. Mesela İstatistikte enformasyon bir popülasyona ilişkin olarak toplanmış veriler ve bunların sayısal ya da görsel olarak sunulmuş özet çıktılarına işaret etmektedir. Burada istatistik konusuna ilişkin parametreler, başka alt istatistiksel çıktılar, sahada istatistik derlemenin konusu olan işlenmemiş göstergeler istatistiksel enformasyonu oluşturmaktadırlar. Burada enformasyonun derlenmiş ve işlenmiş biçimi söz konusudur. Bu hem sahadan derlenen bilgi parçacıkları hem de derleme ve değerlendirme metotları enformasyonu oluşturmaktadırlar. Yine 20. yüzyılın başlarında gelişen Modern İşletme Yönetiminin bağlamında enformasyon bir sorunun çözümüne ilişkin toplanan veriler, ham bilgi parçacıkları, bu sorunu çözmeye yarayan metotlar bütünü işletme enformasyonu olarak tanımlanmaktadır. Bu istatiksel enformasyon ile benzerlik taşımaktadır.
Ancak enformasyon kavramının asıl ortaya çıktığı ve yerini bulduğu alan bilişim alanlarıdır. Nitekim “Bilişim sistemi” karşılığı “”système de’informatique”tir. Bu enformasyon kavramı “Bir bilişim sistemi tarafından kayıt, depolama, sorgulama, düzenleme ve özetleme işlemlerinden geçirilerek biçimlendirilmiş ve anlamlandırılmış veriler” anlamında kullanılmaktadır. Günümüzde sanal zeka teknolojileri alanındaki gelişmeler ile artık “üretilmiş verilerden” bahsedilmektedir. Benzeri bir durum telekomünikasyon ve enformasyonbağlamında söz konusudur. Bu alanda da bilişim alanındakine benzer bir şekilde depolanan, kullanılan, analiz edilen veri yığınları söz konusudur. Zaten günümüz şartlarında artık telekomünikasyon ile bilişim alanı birbiriyle çok daha yakın ilişki halindedir. Bunlara ilaveten bilişim veya yeni teknolojiler tabanlı gelişmiş cihazlar tarafından toplanan verileri de enformasyon olarak nitelendiriyoruz.
Latvia’lı bir lise öğrencisinin deyişiyle “Enformasyon denizleri” ham haliyle sonsuz sayıda enformasyon birikimi içerirler. Bu enformasyon denizleri bir anlamda “bilginin
tarlasıdır”. Latvia’lı öğrenci daha 2012 yılı gibi hayli önceki bir tarihte tasarladığı yeni dünya haritasında okyanusları enformasyon denizlerinin yatağı olarak tanımlamış ve göstermiştir. Bu o kadar yerinde bir tanımlamadır ki, günümüzde basit bir kol saatinden tutun devasa teleskoplara kadar bütün cihazlar tarafından veriler toplanmakta, devasa veri merkezlerine transfer edilmekte, bu merkezleri yöneten insanlı veya otonom bilgi işlem teknolojileri sayesinde işlenmektedir. Bu açıdan baktığımızda, enformasyon kavramı bilişim sistemleri ve teknolojilerinin gelişimiyle asıl anlamını bulmuştur denilebilir.
Bu devasa veri yığınları artık günümüzde bu veri okyanuslarını kelimelerle ifade etmek yetersiz kaldığından matematiksel ifadelerle tanımlanmaktadırlar. Tıpkı astrofizikte ve uzay bilimlerinde evrendeki yıldızları ve galaksileri hesaplamak için maddi sahayı ihata yetersizliğimiz ve ortaya çıkan devasa sayıları idrakten aciz kalışımız nedeniyle yüksek matematik formüllerinin kullanılması gibi artık pekçok alanda müstakil ve birbiriyle ilişkili veri galaksileri oluşmuş durumdadır. SMR teknolojisinin (Small Modular Reactor) ilk önce veri merkezlerinin enerji temini için kullanma planlarının yapılması ortaya çıkan veri okyanuslarının büyüklüğünü göstermektedir. Bu durum birçok bilim disiplinin öğretim materyallerinin hazırlanmasında bile zorunlu hale eğilmiştir. Mesela Çin’in masif üretimini anlamak için yine Çin’li bir akademisyen tarafından yazılmış “Sayısal İktisat” önerilmektedir.
Verilerin işlenmesi, tasnifi, ilişkilendirilmesi, hatta bizzat verilerin içinden yeni verilerin üretilmesi de bilgi sayılmakla birlikte asıl bilgi bu verilerin insan aklıyla işlenmesi ve idraki ile dönüştürülmesiyle mümkündür şimdilik. Asırlar öncesinden Montaigne’i dinlersek “Bir insan başkalarının bilgileriyle bilgin olabilir. Ama sadece bilgileri ve eşyayı kendi akıl süreçlerinden geçirerek akıllı olabilir” (Montaigne'in ifadesini açarak yazdım) cümlesi bir hakikati anlatmaktadır. Bilgi insan zekası, ruhu, hissiyatı, aklı, vb pek çok bildiğimiz ve bilmediğimiz insani yeteneklerinde işlenerek, süzülerek oluşmaktadır. Ve tabiki bu bilgi de mutlak değildir; mukayeseye açıktır, yanlışlanan bir öğenin veya durumun ortaya çıkmasıyla yeniden aynı süreçlerden geçirilerek yeniden tasarlanmalıdır. Bu durumu daha iyi anlamak için okurlarımızdan ilgi duyanlara bilimsel bilginin felsefesine ilişkin kitapları tavsiye edebilirim.
Beni de çok etkileyen Bilimsel Devrimlerin Yapısı (Thomas S. Khun, Kırmızı Yayınları, Çev. N,lüfer Kuyaş, 2021) kendi sahasında bir başyapıttır. Elbette ki, Karl Popper'ı da unutmamak gerekir.
Verilerden, bilginin tarlası enformasyon okyanusundan bilgi pınarlarına nasıl geçiliyor? Birini üst paragrafta ifade ettim: Akli süreçlerden verileri süzmek, işlemek, yeniden üretmek.
“Akletmiyor musunuz?” hitabında sanki bu süreçler söz konusudur. Akıl durağan bir merkez değildir; süreğen ve devingen bir fonksiyonlar bütünüdür. Bu fonksiyonlar bir taraftan hafızanın derinliklerinden bir taraftan da devingen deha pırıltılarından beslenirler.
Alwin Toffler'ın yorumlama krizi dediği olgu işte verilerin bilgiye dönüşmesi sürecidir. Bu süreçte yorumlama için bir malumat değil, işlenmiş müktesebat gereklidir. Bu da liyakat, ehliyet ve feraset sahibi elit kadrolar ister. Zamanımızın insan birikimi ve enerjisi iki nedenle kabiliyetsizdir. Birincisi parlak zekaların büyük kısmı bilgi üretimine değil, veri üretimini devasa boyutlara çıkaracak teknolojileri üretmek ya da kullanmak üzerine odaklanmışlardır. İkincisi ise eğitimli profesyonel kesimden ve neredeyse analfabet (Ümmi) büyük kesimlerden oluşan avam ve bilgiye yabancı topluluklar zaten salt tüketicidirler.
Küresel sisteme bakarsak mesela 5 (Beş) büyük haber ajansı vardır. Küresel bilgi üretimini akademide sürükleyen çekirdekte 30 çevrede ise 300 üniversiteden bahsedebiliriz.
Küresel düzlemde başat rol oynayan küresel şirketlere baktığımızda dünyanın geri kalan kısmıyla güç ve finans kapital korelasyonu piramidin zirvesinde inanılmaz bir uçuruma dönüşmüştür. 09 Temmuz 2025’te dört (4) trilyon dolara ulaşan ilk şirket olan Nvidia 30 Ekim 2025 tarihinde yani sadece dört (4) ay sonra beş (5) trilyon dolara ulaşan ilk şirket olmuştur.
Big Tech “şirketlerin” (Büyük beş teknoloji şirketi) her biri dört (4) trilyon doların üzerindedir. Küresel sistemi domine eden bu şirketlerin tek başlarına mesela Avrupa Birliğinin toplamını aşmalarının yanında şirketlerin elinde tuttuğu bilgi (Know-how) dünyanın geri kalan tamamından daha fazladır. Bu devasa merkezi yapının bilgi akışının bir anlamda akım yükselticisi diyebileceğimiz Think Tank’lar (düşünce merkezleri) yukarıdan aşağıya sayıldığında bilgi orijinalliğini sağlama özelliği bakımından 30’dan fazla değildir. Geri kalanı bu 30 kuruluşun çıktılarından yararlanmakta ya da onların altında faaliyet göstermektedir. Küresel sıralamanın ilk katmanlarında yer alan üniversiteler, think-tank’lar, haber ajansları, moda ve film endüstrisi, dijital dünya içerik üreticileri küresel veri okyanuslarının bilgi trafoları, transformatör ve alternatörleridirler. Bu yapının izdüşümünü siyasette, kültürde, savunma sanayinde, küresel ticarette, finans kapital metropollerinde görmek mümkündür.
Bilgi düzeyinde merkezimizin gücünü, dinamizmini, birikimini, etkisini, üretimini, vb değerlendirirken yukarıda sunmuş olduğum sistemi dikkate almakta yarar vardır. Küresel merkezlerden veya onların periferisindeki alt merkezlerden doğan bir veri veya bilgi sızıntısını oyun değiştirici bir olgu ve kazanım olarak değerlendirmek hata olacaktır.
Yararlanmak veya karşı sistemsel kutup yaratmak için her halükarda var olan sistemi anlama, yorumlama, bilgiye dönüştürme ameliyesine ihtiyaç ve zorunluluk vardır.
Veri, Bilgi ve Bilinç
Hemen baştan söyleyeyim; bilinç çoğunlukla inançlar, ideolojiler ve kararlı istekler ile karıştırılmaktadır (Şuurlu -bilinçli- gençlik, bilinçli toplum, vb) . Halbuki bilinç veri ve bilgilerle oluşturulan mimarinin hem harcı hem aracı hem de amacıdır. Bilinç yukarıda da belirttiğim gibi verilerden oluşan bedenin, bilgi sistemleri gibi donanmış sinir ağları ve kumanda merkezlerinin bir anlamda üst yapısını bir anlamda ise hayati keyfiyetlerini ve ruhunu oluşturan en üst insani düzey ve haldir. Ancak, burada dikkat edilecek husus bu tasvir etmeye çalıştığım mimarinin eksiksiz ve doğru aşamalarının sırasıyla inşa edilmesidir. Şöyle ki veri olmadan bilgiyi bu ikisi olmadan da bilinci tam inşa etmek mümkün olmayabilir.
Bir bilimsel çalışmayı ele alalım, gözlem, deney ve bütün verileri toplamadan bilginin inşası mümkün olmayacaktır. İlk önce “Eşyanın hakikatini” yani eşyanın gerçekliğini ve doğanın idrakini verilerle inşa etmek gerekir. (İnsan aklının gelişimi eşyayı hem en küçük varlık parçacıklarına indirgeyerek hem de eşyadaki nizamı en ince ayrıntısına kadar çözümleyerek veriye dönüştürmüştür.) Ardından oluşan veri okyanusunu adeta tersine akan nehirler (Denizden karaya) gibi süzerek, tasnif ederek, anlamlandırarak bilgi üst yapısına kavuşturmak temin edilir. Bilinç bütün bu devasa dünyanın ve akışın finalite sorunsalını, yani nihai gayesini kavrama ve bundan sadece haberdar değil aynı zamanda şuurunda olmayı mümkün kılacaktır.
Eşyanın hakikati, veri, bilgi ve bilinç hiyerarşisi gözetilmeden oluşan ve oluşturulan yapılar, tutumlar, sistemler, tasarruflar yanlış, eksik ve sahtedirler. Verisiz bilgi, bilgisiz bilinç eksik kalır. Burada şunu da ilave edelim ki, bu döngü bazen sondan başa doğru da gelişebilir. Yani önce bilinç gelişir, bu bilgiyi ve bilgi de veriyi gerekli kılabilir.
Ancak, her iki halde de bu aşamalar bizatihi kendi gerekliliklerini tam anlamıyla içererek ve yerine getirerek gerçekleştirilirler. Mesela keşifler çağında büyük denizcilerin okyanuslara açılmadan bizatihi kendi içlerinde olan yeni dünya bilinci, akıllarındaki yeni dünya tasavvuru ve haritası, geliştirdikleri yeni denizcilik teknolojileri ile (Gemi yapımı, pusula, harita, vb) orantılı biçimde inkişaf ettirilmiştir. Bugün artık bu basit şemanın çok çok ötesinde bir durum söz konusudur. Artık, dünya üzerindeki büyük değişimler ile okyanuslar arasındaki ilişki keşfedilmiş ve irtibatı her geçen gün ciddi verilerle tespit edilmektedir. Konu dışı bir not olarak ilave edelim ki, Okyanusların ABD Ulusal Okyanus ve Atmosfer Dairesinin çalışmalarına göre henüz % 95’nin keşfedilmiştir. Bu da etkileyici bir bilgidir kuşkusuz. Başka bir alandan seçerek verdiğimiz veri, bilgi ve bilinç modellemesini mühendislik, telekomünikasyon, bilişim teknolojileri veya sayısal alanlardan başka alanlarda da modelleyebiliriz. Özellikle devlet yönetimi, dış siyaseti, savaş süreçlerinin yönetimi gibi alanlarda da böylesi bir modelleme zorunlu görünmektedir. Zira gerek kendisini gerekse rakiplerini ve hep birlikte içinde yaşadıkları dünyayı veriler ve bilgiler ile çözümleyemeyen ve bütün gelişmeleri kendi doğal devingenliği ile bir bilinç düzeyinde idrak edemeyen güçlerin var olmaya devam etmesi ve ayakta kalması mümkün görülmemektedir.
Bundan dolayıdır ki, modern devletin temelleri verilerin sayılmasına (Statistic yani devlet bilgisi), etkili bir hesap sistemine (Muhasebe, bütçe ve rasyo), kadim siyaset aklına ve kurumlara dayalıdır. Veri, bilgi ve bilincin ideal sentezinin yarattığı büyük güçleri tarihte görmek mümkündür. Klasik Roma’dan Osmanlı’ya kadar büyük güçler herşeyden önce sayma, tahrir ve kayıt tutmaya önem vermişlerdir. Egemenlik kurdukları coğrafyayı, insanları, yerel kanunları, ilişkili oldukları güçleri ve kendilerini son derece rasyonel değerlendirmişlerdir. Sadece fiziki mimariyi değil devletin değerler ve kurumlar mimarisini kadim kültürler, güçlü teamüller ve yeni ihtiyaçlar dairesinde oluşturmuşlardır. Siyasi ihtirasın ve bilinç gerilemesinin olumsuz etkilediği dönemler görece az yer tutmuştur. Zira uzun egemenlik dönemlerinin sırlarının büyük kısmı veri, bilgi ve bilinç üçlemesinde gizlidir.
Günümüz İçin Özet
Yazıyı kısaca özetleyerek bazı prensipleri ve bugün için devletimizi ayakta tutacak önerileri tekraren vurgulayalım. Öncelikle gerek kendimiz gerekse içinde yaşadığımız dünya için sağlıklı ve kapsamlı veri toplama kapasitemiz olmalıdır. Bu veri toplama sistematiğinde bilimsel yöntemler, etkili devlet fonksiyonları, hakikati sabit olan eşyanın kabulü yani eşyayı gerçek saymayan doğrulanmaz ve yanlışlanamaz kategorik olarak veri ve bilgi sayılmayan herşeyin reddi, vb prensipler bu sistematiğin özünü oluşturmaktadır. Veri toplama araçlarına gelince veri toplama işlemini yapacak nitelikli ve özel eğitimli kadrolar, veri toplama araçları ve platformları, depolama ve analiz sistemleri ve donanımlarını sayabiliriz. Bu verilerin beşeri kabiliyet ve güçlerimizle analizi için de yine özel eğitimli, sistematik çalışan, yorumlama ve bilgi inşa kabiliyeti olan bir elit sınıfın yetiştirmek elzemdir. Bu kısmı zenginleştirmek için dünyanın bugünkü birinci sınıf güçlerindeki (ABD, Çin, İngiltere, Almanya, kısmen Fransa, vb.) veri derleme, bilgi üretim ve dağıtım sistemlerine bakmakta fayda vardır. Kısmen bahsettiğim üniversite, düşünce kuruluşu, haber ajansları, küresel şirketler ve faaliyetleri, nihayetinde düzenleyici devlet fonksiyonlarını bir arada mütalaa etmek lazımdır. Bu açıdan, sahip olduğumuz yapıları dış dünyadaki benzerleriyle mukayese etmeliyiz. Etmeliyiz ki, bugün dünyada dolaşan açık bilginin üretimindeki payımız arttığı gibi geri kalan bilgi denizlerinden de yararlanma kabiliyetimiz artsın. Enformasyon okyanuslarının küçük ve ucuz artıklarıyla yetinmeyelim. Bilincimiz veri, bilgi ve bilinç döngüsünü daimi ve etkili bir şekilde yönetebilsin. Son olarak, bilinç sahibi olmak yukarıda tasvir ettiğim sistemlerin farkına varmak; somut işleyiş ve prosedürlerinin her aşamasında nüfuz edici ve duyarlı olmak; nihayet kendimizi ve çevremizi oluşturan bütün unsurların veri, bilgi, rasyo ve mukayeseli güç analizlerinin eş zamanlı, daimi ve somut idrakine erişmektir. Gayret bizden muvaffakiyet Allahtan.
Mehmet Ali BAL
Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol