Yurt gibi hapishane

  • GİRİŞ01.01.2015 09:39
  • GÜNCELLEME02.01.2015 09:21

Bendeniz insanların arasında muhabbeti çoğaltan yakınlaşmayı sağlayan her türlü etkinliği, kutlamayı, birlikteliği önemsiyorum. Bu, bir yılın başlangıcını yahut bir senenein uğurlanmasını kutlamak şeklinde de olsa. Yeter ki meşru dairede kalın.

Yılını hayırla kapatanları tebrik ediyorum. Yeni bir yılı hayırla karşılayanları tebrik ediyorum. Dün gece yaptığı muhasebede gelirleri giderlerinden ağır basanları tebrik ediyorum. Gününüz, ömrünüz ve müstakbel yılınız hayırlara vesile olsun inşallah.

Gelelim asıl konuya…

15 – 21 Aralık tarihinde Kahramanmaraş Büyükşehir Belediyesi’nin düzenlediği harika bir Kitap Fuarı vardı. Ben de davetli yazarlar arasında fuara katıldım, kitaplarımı imzalamak için.

K. Maraş’a giderken, Yayınevinden bir kardeşimiz aradı ve “Cezaevi Müdürü sizden mahkûmlara hitaben bir konferans istiyor, ne diyelim” diye beni aradı. Ben küçük bir tereddütten sonra “olur” dedim. İyi ki öyle demişim!

Doğrusu kafamda eskilere dayanan bir cezaevi profili yok değildi. İçine dair olmasa da en azından oraya düşmüş insanlarımızı görmek için gittiğim o mekânlar, bir kara düş gibi zihnimde iz bırakmış. İnsanın kapalı tutulması zaten ruhumun sevdiği bir şey değil. Özgürlük ve insan erdemleri içinde hemcinslerinle kayıtsız yaşamak varken, aksi insana yetirince bunaltıcı geliyor zaten!

İster idareci ister mahkum zaviyesinden bakılsın, kafamda hiç de “iyi” bir hapishane intibaı yok.  Tereddütler içinde hapishane aracının gelip beni almasını beklerken, zihnim bir taraftan da bana sayısız eski fotoğraf –ki çoğu da anlatılara dayanan- karelerinden kabus sergileri açıp kapatıyordu.

Nihayet “genç bir delikanlı” tanımı içine girecek, biraz kilolu ve o kadar da sevimli bir genç geldi. Yanıma oturdu ve kendisini “Türkoğlu Açık Ceza İnfaz Korumu Müdürü” diye tanıttı. Şaşırdım. Çünkü ben zebani –o da nasıldır bilmem ya, Allah hiç de öğretmesin!- gibi bir şey bekliyordum. Son derece sevecen, konuşkan ve içi insan sevgisi dolu –evet yanlış duymadınız içi insan sevgisi dolu- bir insanla karşı karşıya idim. Bu halkın öz evlatlarından; kendisine emanet edilen o insanların da bu halkın ve bu milletin nefsine zulmetmiş kader mahkûmları olduğunun idrakinde biri. Onlara öfke duyan değil, merhamet eden, adaletle insaf eden biri!

Hakikaten büyük bir şaşkınlık gösterdim.  Beraberimde yayınevinin ortaklarından Necati Bayrak kardeşim ile birlikte hapishane aracına yöneldik. Al sana ikinci şok. Çünkü bizi almaya gelen araç, hiç de hapishanelerin aklımızda bıraktığı araç tiplemesine benzemiyor. Bildiğiniz vip bir araç.  Bindik ve yaklaşık 30 kilometre yol aldıktan sonra “T.C. ADALET BAKANLIĞI TÜRKOĞLU AÇIK CEZA İNFAZ KURUMU”  tesislerine vardık. Özellikle ‘tesis’ kelimesini kullandım; çünkü açık hapishane diye bizi götürdükleri yer, açık söyleyeyim, titizlikle idare edilen bir kız yurdu kadar temiz ve güzeldi…

Şaşkınlık şakınlık üstüne.  Müdür bey ısrarla tembih etmişti, akşam yemeğini lütfen bizimle yiyin diye. Öyle yaptık. Harika bir yemek hazırlanmış. Hazırlayanlar tabii ki mahkûmlar. Hatta masada bize servis yapan güleç yüzlü delikanlının cinayetten orada olduğunu öğrenince şaşırdım. Çünkü son derece nazik, nezaketli ve hakikaten iyi bir garsona taş çıkartacak kadar da işinin ustasıydı!

Derken, konferans saati geldi. Nispeten rahatlamış olmakla birlikte mahkûmlarla engelsiz ve korumasız bir araya gelmeklik fikri beni ürkütüyordu. Çünkü aralarında iki üç katli bulunan mahkûmlar olduğu da söylenmişti. 

Salonda benim tahminimle 200-250 (meğer üç yüz kişiymiş) kişi vardı. İçeri girince bir alkış tufanı koptu. Bu alkış beni ürküttü. Çünkü bu kadar alkış ancak bindirilmiş kıtalarda olurdu. Baktım hiç de öyle bir hava yok. Müthiş bir elektrik aldım. Hepsi ‘hayra teşne’ yüzler. Çok azı dışında hepsinin hem bakışları düzgün bütün varlıkları ile orada bulunuyorlardı.

Hayretimi gizlemedim. Önce yöneticileri tebrik ettim sonra mahkumları! Ve çoğu da zaten bir anlık öfke veya his iptali ile orada bulunuyorlardı. Bende var ettikleri sinerji ile herkesin memnun kaldığı bir sohbet oldu.

Konferans için ücret talep edip etmeyeceğim sorulmuştu baştan. Ben prensip olarak bu tür sohbetlerden ücret almadığımı, çünkü bu tür konuşmaların ıslah çerçevesine girdiğini, ıslah çerçevesine giren konuşma ve sohbetlerden de ücret talep etmek bana doğru gelmiyor. Benim de hayır işlemeye ihtiyacım var. Fakat yine de müdür bey bir miktar kitap getirtmişti mahkûmlar belki alabilirler diye. İnanın kapıştılar. Ona da şaşırdım. Zira bizde zaten kitap okuma alışkanlığı yoktu. Hele hapishanelerde kim okuyacaktı.

Konferanstan sonra soru cevap faslı başladı, kitaplarını imzalattılar ve ardından kendi el emeği olan harika şeyler hediye ettiler. Ben de hediyelerine karşılık onlara kitap hediye ettim.

Sonra müdür beye şaşkınlığımı ve memnuniyetimi dile getirdim. Bunu kendi çabası mı yoksa Türkiye genelinde yaşanmakta olan bir iyileşme hareketi mi olduğunu sordum. Hiç tereddütsüz, “Türkiye’nin dört bir yanında bu çabalar yaşanıyor, bunda yeni genel müdürümüzün de payı çok büyük” dedi. ‘Yeni genel müdür’ deyince otomatik olarak aklıma hükümetin iradesi geldi. Demek ki dedim bu hükümet sadece duble yol yapmakla kalmamış. Başka alanlarda da inkılap sayılacak muazzam işler yapmış, yapıyor.

İlk defa hastanelerde yaşanan büyük değişiklik karşısında hükümete minnetimi bildirmiştim. Sonra duble yollar ve ardından hapishanelerde yaşanan şu muazzam değişim. Kapalılar nasıldır bilemiyorum ama açık ceza infaz kurumları nerede ise yurt haline getirilmişler.

Elbette yerel yöneticilerin de payı büyüktür. Türkoğlu Açık Ceza İnfaz Korumu Müdürü Murat Üşümez kardeşim, kendisini hakiki manada donatmış, yüreği kendi halkının evlatlarına karşı merhamet dolu insan evladı bir insan. Uşaklı bir Yörük’müş. O an aklıma Bediuzzaman hazretlerinin sözü geldi; “Ben dikkat ettim, hapishanelerde bana işkence edenler hakiki Türk değillerdi. Çünkü onlarda zulüm damarı yoktur” sözü. Çünkü inanın Murat Üşümez, her bir mahkûma yakın bir akrabası imiş gibi merhamet ve sevgi duyuyordu.

Evet, Murat kardeşimizin belki şu yönetimde payı vardı ama bu tavrın arkasında güçlü bir hükümet anlayışı ve alicenaplığı olmasa, bu olmazdı. Çünkü hapishane dediğiniz, bir müdürden ibaret değil. Ve gördüm ki diğer personel de öyle sevecen. Bina daha yeni... İnşaatın büyük bir kısmını da mahkûmlar üstelenmiş. Müdür beye öyle güzel bir makam odası çizmişler ki aklınız durur. Çizimi kendilerinden, yapımı kendilerinden...

Gördüğümüz, bir hapishaneden ziyade meslek edindirme kursu gibi bir yer. İBB’nin İSMEK leri kadar faal ve canlı. Her birinin elinde bir hüner oluşmuş. İçerde eğitimler var, kurslar var, meslekler edindiriliyor. Okuma yazma var. Ve bunların büyük bir kısmını da mahkûmlar yürütüyor. İnanmayacaksınız, sanki hapishane değil, dışarıya iş ve proje üreten, hizmet üreten büyük bir firma. Yıllık geliri 600 milyon liraya ulaşmış. Mahkûmlar bir taraftan cezalarını dolduruyorlar bir yandan meslek öğreniyorlar bir yandan da para kazanıyorlar. Elim değerse neler yaptıklarını da anlatacağım.

Eskiden sık sık şu cümleyi yazma ihtiyacı duyardım. Dünyadaki tüm devletler, kendi halklarına hizmet etmek için vardır. Devlet örgütü halkına hizmet etmek üzere teşkil edilmiş. Yani bir halk vardı ve onun devleti vardı. Biz de ise bir devlet vardı ve onun varlığını idame etmeye mahkûm bir halkı vardı. Millet ve halk, devletin bekası için harcanır, doğranır, feda edilirdi. Halk fasa fiso idi. Ama devleti teşkil edenler hep seçkindi(!)

Bu hapishane örneğiyle gördüm ki artık bizim de bir devletimiz var ve hükümet, kendi halkına hizmet etmeyi şiar biliyor. Elhamdülillah. Rabbim örneklerini çoğaltsın inşallah!

Ben o hapishane personelini de,  onun müdürünü de o müdüre o işleri yapma cesareti ve desteği veren Genel Müdürü de, o genel müdürü oraya tayin eden siyasi iradeyi de tebrik ediyorum. Allah bu millete ve ona hizmetkâr olacak devletine zeval vermesin.

Yorumlar4

  • Serkan Çiftçi 9 yıl önce Şikayet Et
    Keşke hırsızların ve azılı katillerin hepsi bu cezaevlerine atılabilseler de bu pembemsi rüya şeklinde anlattığınız ortamda ıslah edilebilseler..
    Cevapla
  • Aksoy 9 yıl önce Şikayet Et
    Dini herkese anlatmak ne hayırlı bir gayret, belki de en çok ihtiyaç duyanlar en az bilmeleri sebebiyle hapishanelerdekiler. Bu yönü ile kimseyi unutmamak çok önemli. Bu vesile ile aynı şekilde başka dinler üzere olanlara da dini anlatmanın önemli olduğunu düşünüyorum. İslamın yaşam dolu atmosferini herkese anlatmalı.
    Cevapla Toplam 3 beğeni
  • ali 9 yıl önce Şikayet Et
    akp döneminde hapishaneler dolup taşıyor maşallah diğer dönemlerin çokçok üstünde mahküm sayısı var bununda bir hikmeti olmalı
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • Ali Mehmet 9 yıl önce Şikayet Et
    Ben de 25 Aralık 2014 tarihinde Manisa T tipi hapsanesinde "Öfke Kontrolü" konulu bir konuşma yaptım ve bu vesileyle bir hapsaneyle tanışmış oldum. Mehmet Ali Beyin hapsanelerle ilgili söylediklerine gözlerimle şahit oldum. Zira öğretmenliğimin ilk yılında 1988'de ders için gittiğim Gürün Hapsanesinde çok olumsuz örneklere şahit olmuştum. Allah kimseyi oralara d
    Cevapla Toplam 5 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat