İttihat ve Terakki hükümetine doğru

  • GİRİŞ09.06.2015 14:54
  • GÜNCELLEME10.06.2015 08:24

Batılı gazetelerin hemen hemen tamamını, “Tayyip Durduruldu”, “Tayyip Kaybetti”, “Tayyip'in desteklediği parti tek başına iktidar olamayacak” gibi manşetlerle, yüreklerindeki asıl maksatlarını açığa vurdular.

Bendeniz de o kanaatteydim ve o yüzden de seçimlere önem veriyordum ve az puanla da olsa hükümetin yeniden iktidar olmasını arzu ediyordum. Ve tabii iktidarın ikaz edilmesi gerektiğine de inanıyordum. Çünkü ağır bir gerilim politikası hâkimdi ve hükümet belli bir kesimi hedef alarak kendi haklılığını sürekli kılmaya çalışıyordu.

İktidar devleti ve hükümetin bekasını adeta kutsuyordu ki bu hiç de dini ve Kuranî bir yaklaşım değildi. Çünkü biz yıllarca “kutsanmış laik Atatürkçü devlet” dayatmaları ve oldubittileri altında inlemiştik. Bunun acısını en ciddi yaşamış bir siyasi ekibin kendisi iktidar olduktan sonra iktidarı ve devleti kutsar hale gelmesi ağır bir sınavdı.

Devletin değil, adaletin; devletin bekasının değil, bireyin hukukunun; toplumu disiplin altına almak değil, bireye vicdani bir özgürlük alanı bırakmanın; bir cemaatin veya siyaseten muhalif bir gurubun bir ferdinin yaptığı bir hatayı, tüm aşiretine, cemaatine veya partisine teşmil eden bir siyaset değil, mazlumu zalimden ayırt edebilen bir siyasetin uygulanması gerekirken, hükümet giderek devleti kutsayan, bireyi dışlayan ve kendi iktidarını esas alan bir görüntü vermeye başlamıştı..

Oysa Müslüman bir siyasetçinin takip etmesi gereken siyaset tarzı, adaleti esas alan (Çünkü Kuran'ın en temel dört maksadından biri adalettir)[1] suçun şahsiliğini prensip edinen, adalet-i mahzayı (yani bireyin hakkını devletin hukukundan daha üstün tutmayı) merkeze alan bir anlayış olmalıdır. Bunun dışındaki tutumlar, iktidarı önünde sonunda Emevi tarzı bir yönetime götürür. Eğer Ak Parti devleti kutsayan ve önceleyen bir siyaset tarzına doğru meyletmeseydi, kader ona bu tokadı vurmayacaktı.

Bence Ak Parti, bu ikazı Osmanlı Devlet hayatı içindeki Timur müdahalesi gibi görmeli. Evet, Timur’un gelip Ankara’da Yıldırım Beyazıt’ı hezimete uğratması, Osmanlı'yı geçici bir fetrete sürükledi ama Osmanlı devlet geleneği, o fetretten bir kalıcı yönetim tarzı çıkarmayı başardı. Ak Parti de bugüne kadar yapılanları önüne koyup, nerede hata yaptığını tartmalı. O yüzde 9’luk seçmeni neden küstürdüğünü iyi tahlil etmeli ve onların yeniden kazanılması ve yenilerinin eklenmesi için çözüm çareleri bulmalıdır. Eğer tavsiye ettiğimiz çerçevede kalarak, yani adalet-i mahzayı esas bilerek hareket etse Ak Parti, belki ebedi olmaz ama ebedi ve kalıcı hizmetlere imza atmaya devam eder. Ama her şeye rağmen ben umut ediyorum ki Ak Parti, hatalarını tasfiye ederek en kısa zamanda yeniden hizmetinin başına geçer.

Tabii bunun için muhakkak yeni bir dil, yeni bir üslup; Yeni Türkiye konseptine yakışır bir üslup geliştirmeli. Dışlayıcı, ötekileştirici, değil, kucaklayıcı olmalıdır. Cenab-ı Hak, Resullulah’a (sav) yumuşaklık tavsiye etmiş ve buyurmuştur ki “Eğer sen onlara (yani eshaba) yumuşak davranmasaydın onlar etrafından dağılır giderlerdi” (Âl-i İmran, 159)[2] buyuruyor.

Bizim iktidarlarımız bu ayette geçen inceliği göremiyorlar. Ak Parti de göremedi. Maalesef İslam dünyasında iktidar olanlar kendilerini Emevileşmekten alıkoyamıyorlar. Yeni Ak parti bu hastalıktan kendini mutlaka kurtarmalıdır.

Bugün maalesef ülke çok kritik bir ortama girdi. Seçimin sonuçları tam bir “pata” durumudur. Hiç kimse tam bir inisiyatife sahip değil hükümet olmak konusunda... Bu bir ilahi ceza veya ikazdır. Çünkü bu hal ancak keşmekeşlik getirir. “II. Beyazıt Dönemi” başlıklı yazımda buna temas etmiştim. “Gevşek zeminli bir iktidarlar dönemine giriyoruz, arkasından bir Yavuz Sultan Selim iktidar olmazsa vay halimize… Allah bu memlekete merhamet etsin! Zira ülkenin en ciddi darbeler alacağı bir fırtınalı döneme giriyor. Önümüzde Bağımsız Kürt devletinin kurulacağı Ermenilerin pay isteyeceği bir süreç var. Koalisyonlarla o süreçler sağlıklı aşılamaz…

Çünkü nifak toplumu kalıcı birkaç parçaya böldü. Eskiden dindarlar ve laikler vardı. Artık dindarlar da kendi aralarında parçalandı, birkaç şubeye ayrıldı. Bu kalpler yeniden nasıl telif edilir bilemiyorum. Türklerde yaşanacağı haber verilen inşikak (kendi içinde parçalanma) maalesef hem laiklik - dindarlık ekseninde gerçekleşti, hem de cemaatler ekseninde…

Meseleler bu noktaya gelmemesin diye ben de dâhil birçok insan çabaladı. Ta 13 Eylül 2008’de yazdığım bir yazıda bugün gelinen konuya temas ettim ve işin bu noktalara gelmesini önlemenin yollarını aktardım kendimce…

Daha sonraki bir yazımda, (Osmanlı Aydınları), Türkiye’deki siyasi anlayışlardan söz ederek, Batıcı, Milliyetçi, Osmanlıcı ve İslamcı akımların, iktidarı ikili ittifaklarla paylaştıklarını, ne zaman birisi tek başına iktidara sahip olmaya kalkışmışsa, mutlaka iktidarı kaybettiğini yazdım. Bu yazımdan dolayı ciddi eleştiriler aldım. Hâlbuki Türkiye’de şu bir gerçektir ki, Batıcılar ancak Türkçülerle ittifak kurarak iktidar olabilmişlerdir. Osmanlıcılar da İslamcılarla ittifak kurarak başarılarını sürdürmüşlerdir. Batıcılarla İslamcıların ittifakı Erbakan sayesinde gerçekleşti ama pek de ülkeye hayır getirmedi.  

Ak Parti iktidarı ise bir İslamcı ve Osmanlıcı ittifakı idi. En büyük başarısı da bence, Milli Görüş çizgisinden gelen İslamcı bir ekibin, Osmanlıcı kesimleri kendilerine oy vermeye ikna etmeleriydi. Bu başarıydı ki onlara üç dönemde -her seferinde oyunu arttırarak- iktidar olmayı sağladı. Sonra paralel davası çıktı ve Osmanlıcıların bir kısmı tasfiye edildi. Ben bunun üzerine, “bu gidişat iktidarı kaybetmeye neden olur” dedim. Beni Paralelcileri savunmakla suçladılar. Oysa ben sosyal bir düzeneğe dikkat çekmiştim. İşte neticeyi gördünüz!

Ve yine tekrar ediyorum, İslamcı kimlikten gelen AK Parti, Osmanlıcıları yeniden kazanmalıdır. Ne pahasına olursa olsun Ak Parti, kaybettiği eski seçmeninin gönlünü kazanmalıdır. O yazıda da belirtmiştim. Eğer Ak Parti, Osmanlıcılar (veya Türkçüler) olmadan, tek başına iktidar kalabileceğini düşünüyorsa hata eder. Bunda ısrar ederse iktidarı kaybedileceğini, hem de 80 yıllık çaba sonunda elde edilen imkânların kaybolacağını yazdım.

Oysa bizim güçlü iktidarlara ihtiyacımız var. İşte gördünüz, 13 senede 80 yılda başarılamayan işler yapıldı. Şu milletin idaresi yeniden koalisyonlara bırakılırsa, burnu üstüne sürünmeye devam edecek.

Ülkenin şu noktaya getirilmesinde payı olanlara hakkımı helal etmiyorum. Ben bu günlere gelmeden önce çabaladım, iktidar da cemaat da omuzlarındaki akrepleri atsınlar istedim.

Kendimce hem Tayyip Erdoğan’a hem Fethullah Gülen’e büyük maneviyatlar ve sorumluluklar atfediyordum. Birisinin siyaset âleminde diğerinin hayat âleminde vazifeli, hizmet erleri olduklarına inanıyordum. Her ikisine dair hayal kırıklıklarım oluştu. Eğer Ak Parti, Ayasofya’yı, konjonktüre aldırmadan açabilme cesareti gösterseydi bu hale gelinmeyecekti. Ama gelindi.

Yazık oldu. Şimdi yeniden her iki tarafı da imanî manada sorumluluğa çağırmayı kendimde vazife biliyorum. Eskiden de bu iki kesimin birbiriyle çatışmaması için elimden geleni yaptım. Ama bir tarafta mağrurluk öbür tarafta kibir ön safa geçince, çatışma kaçınılmaz oldu. Bu konuda da, üstüme düşeni bir mümin duruşuyla yapmaya çalıştığımı Rabbimin huzurunda da aynıyla deklare edebilirim. Çatışmalar ilk başladığında Allah rızası için “Sıffin’e Perde aralamayın” dedim. Araladılar. Ve Sıffine rahmet okutur hadiseler yaşandı.

“Aman Müslümanların arası açılmasın, aman İslam ittihadına zarar verecek gelişmeler yaşanmasın. Aman iktidarı uzun ömürlü kılacak şu ittifak bozulmasın” diye çabaladım. Ama işlerin düşündüğüm gibi gitmediğini anlayınca da Kur’an’dan istimdat ettim. O da beni Calut- Talut kıssasına yöneltti. O kıssa üzerinden şu hadiselerin mecrasını ve macerasını, işin nereye varacağını anlatmaya çalıştım. İktidarın bundan azim zararlı çıkacağını yazdım. Ben bunları yazdıkça da mesele başka türlü anlaşıldı.

Ne ise hepsi geçti gitti. Artık “olanda hayır vardır” demek zamanıdır… Fakat şunu söyleyeyim; eğer bu ülke koalisyonlar dönemine yeniden girerse ve içinde Ak Parti’nin olmadığı bir hükümet kurulursa size açıkça söyleyeyim, o iktidar, İttihat ve Terakki hükümeti olmaktan kendini kurtaramaz.

Nasıl memleketi kurtaracağız diye gelen İttihat ve Terakki hükümeti, koca bir Osmanlıyı tasfiye ettirmekten başka bir şeye hizmet etmediyse o hükümet dahi, Müslümanların son 90 yıllık çabalarla elde ettikleri tüm birikim ve sermayeyi, hayrı ve bereketi imha edecektir. Niyetleri bu olmasa da buna hizmet edecekler. O yüzden derim ki, yeniden hükümet, millete dönünceye kadar çokça dua etmek, Fatiha ve Fetih sureleriyle ilahi imdat istemek lazım…

Ben şahsen içinde AK Parti bulunmayan bir hükümeti büyük bir tehlike olarak görüyorum. O yüzden Ak Parti ne yapıp etsin, devlette oluşmuş bürokrasinin ve yürümekte olan işlerin tavsamaması için işin içinde olsun. Aksi takdirde bir yol bulunup yeniden seçime gidilmeli ve bu kere Ak Partililer, eski Refah Partisi fedakârlığı ile çalışmalılar. Yoksa her şey hebaen mensura olur.

Ha bu arada, inşallah Ak Partililer de kusurlarının ne olduğunu anlamışlardır. Haram lokma ile hayra hizmet edilmeyeceğini, önünde sonunda bedel ödendiğini öğrenmişlerdir.

Bir sonraki yazıda, seçimin kime ne getirdiğini kendimce anlatacağım.

 

[1]) (Diğerleri Vahdet, Nübüvvet ve Ahirettir)

[2]) Ayetin tamamı şöyle: “Allah’ın rahmeti sayesinde sen onlara karşı yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın, onlar senin etrafından dağılıp giderlerdi. Artık sen onları affet. Onlar için Allah’tan bağışlama dile. İş konusunda onlarla müşavere et (onların da görüşlerini al). Bir kere de karar verip azmettin mi, artık Allah’a tevekkül et, (ona dayanıp güven). Şüphesiz Allah, tevekkül edenleri sever.” (Ne kadar da AK Parti’nin hatalarını su üzerine taşıyan bir ayet! Dikkatle oku. Geçme!

Mehmet Ali Bulut - Haber 7

Yorumlar16

  • miss safir 8 yıl önce Şikayet Et
    Talut ile Calut dereyi geçerken dereden su içmek yasaktı. günümüze uyarlarsak yasak olmasına rağmen dereden su içenler devlet imkanlarının ve ihalelerin büyüsüne kapılanlardır. Allah diye yola çıkıp nefsine hakim olamayanlardır. suyu içenler yavaş yavaş eleniyor. yürümeye devam edenlere selam olsun..
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • Ttnc 8 yıl önce Şikayet Et
    bu tarz az da olsa paralelvari. birazda olsa ne şiş yansın ne kebabvari. sanki hiç kimsenin göremediğini sadece ben görebiliyorum. kimsenin bilemediğini ben bilebeliyorum dercesine enaniyet vari.yarın öbür gün hükümetin dediği oluveverir aman çokta içimdekileri kusmayayım dermişçesine, chpye küfre aleni destek veren bir şahsı maneviyi ve reisini de hoş görüp göstermeye çalışacak kadarr menfaatvari.seni festakim kema umirte. ayetinin emrine davet ediyorum.
    Cevapla Toplam 2 beğeni
  • bir kul 8 yıl önce Şikayet Et
    Madem istimdat edince Talut ve Calut kıssasına yöneldiniz, sonrasında Talut'un yenildiğini okumadınız mı acep?
    Cevapla Toplam 3 beğeni
  • Abdürrahim Çokgüngör 8 yıl önce Şikayet Et
    Bu yazı başlığı gerçek değil, yakışmadı. Biz fecr-i sadık hükümetine gidiyoruz. Şu cemaatiniz neocon-siyonist ittifakın koçbaşı oldu. Savunmayın. Ve yakın tarihin en şerli iç-dış odaklarının ittifakına ve de karizmatik lidersiz ilk seçime rağmen AKP için bu başarıdır. Fecirden önce imtihan açıldı. Kim kimdir bilindi. 93/5; 2009 ve 2015’e bakar. Her iki tarihte aynı netice alındı. 2009 yüzde 39, 2015 yüzde 41. 2009’dan sonra art arda 4 büyük zafere imza atıldı. Hendek gibi bir kuşatmadan kurtuluyoruz. Bu son dönemeç. Sonra mı? Fetih gibi zafer. Ayasofya’yı açmamak doğru olmadı.
    Cevapla Toplam 3 beğeni
  • mustafa akgül 8 yıl önce Şikayet Et
    bu ülke insanı,eski chp ve milli şeften çok çekti,onun için bu seçimde yeni bir chp zihniyetine ve 2.milli şefe dur dedi.hayırlı olsun vatana millete...
    Cevapla Toplam 2 beğeni
Daha fazla yorum görüntüle
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat