Mumcu Ergenekoncuları destekler miydi?

  • GİRİŞ25.01.2011 07:46
  • GÜNCELLEME25.01.2011 07:46

Uğur Mumcu bugün yaşıyor olsaydı, acaba Ergenekon örgütüne karşı nasıl bir tavır takınırdı?

 O da CHP liderleri ve yöneticileri gibi Ergenekon avukatlığına mı soyunurdu,  yoksa ‘Bu ülkenin asıl baş belası devlet adına hareket eden, derin çetelerdir!’ deyip, yargılanma sürecine destek mi verirdi?

Ben, yaşasaydı ikinci grupta yer alırdı diye düşünüyorum.

Neden derseniz, eğer başka türlü olsaydı öldürülmezdi!

Türkiye’nin derindeki nabzını çok iyi tutan biri bana şöyle demişti: “Eğer siyaset yapacaksan veya mesleğinde -dikkate alınır- önemli noktalara gelmek istiyorsan kendine iki kaset yapacaksın!

Bunlardan biri Sayın Baykal’ın başına gelen türden bir içeriğe sahip olmalı, diğeri de yolsuzluk dosyası olmalı. Yani o dosya açığa çıktığında oyundan çıkmayı kabulleneceğin türden bir hal… Aksi takdirde seni Türkiye’de yükseltmezler…”

“Çünkü” demişti, oyun kurucunun elinde –ben ona sistemin tanrısı diyorum- seni istediği zaman oyundan çıkarabilecek güçlü bir gerekçesi yoksa seni baştan oyuna almaz. İstenildiği anda oyundan çıkarılamayacak birini asla oyuna dâhil etmek istemezler. Şayet girmişse ve kontrol edilemeyecek hale gelmişse onun öldürmek zorunda kalırlar çünkü. Bunun da olmasını arzulamazlar.”

İşte Türkiye’deki önemli insanların faili meçhule kurban gitmelerinin aritmetiği!

Dolayısıyla ben öyle zannediyorum ki –mademki öldürülmüştür- Uğur Mumcu, Ergenekonculardan yana olmazdı.  Bugün anlaşılıyor ki Mumcu, gerçek bir memleket evladı idi. Ve samimi idi. İstedikleri gibi susturamayınca başka türlü susturdular.

Bendeniz, Ergenekon karşıtlarının özellikle de CHP’lileri ve tabii Silivri’deki mahkemeleri 50 bin kişi ile basmayı düşünen Sayın Süheyl Batum’u, birkaç dakika şu meseleyi düşünmeye çağırıyorum.

Ha, Sayın Batum’un da yıldızı hızla yükseldiğine göre belki o da dosyasını vermiştir bir yerlere. Ona düşen de şimdilik, sürekli potlar kıran, CHP gibi büyük bir partiyi idare etmekten aciz olduğu her geçen gün biraz daha tebellür eden Sayın Kılıçdaroğlu’nu asiste etmektir.

Evet, ben öyle sanıyorum ki Sayın Mumcu, sistemin tanrısı katında dosyası bulunmayan yürekli insanlardan biriydi. Susturamadıkları ve oyundan düşüremedikleri için öldürmeyi yeğlediler. O felaket belki de onun için hayrolmuştur, kimbilir…

Bediuzzaman Kastamonu Lahikasında, 2. Dünya Savaşı felaketine uğramış mazlumlardan dört sınıf insanın –inansınlar, inanmasınlar- manevi ecrinin büyük olacağını söyler.

Bunlar:  

1 - Mazlumların imdadına koşanlar,

2- İnsanların hayatını kolaylaştıranlar

3- Dinin esaslarını ve insanı insan yapan kutsalları savunanlar

4- Hukuk-ı  insaniyeyi muhafaza (insan haklarını savunmak) için mücadele edenlerdir.

Şöyle der onlar için: “Elbette o fedakârlığın (yani şu yüksek gayelere hizmet etmenin) onlar için manevî ve uhrevî neticesi o kadar büyüktür ki, (başlarına gelen) o musibeti onlar hakkında medar-ı şeref yapar, sevdirir."

Mumcu da herhalde insan hakları savunucuları arasında sayılır.

*** haber 7

Hac ve Diyanet Yahut En Pahalı İbadet

Bu çağın en derin mazlumu kim ne derse desin Türk milletidir!

İmparatorluğu ayakta tutmak için canla başla direnen hakanı, hainlikle suçlanıp ‘Kızıl Sultan’ diye tahttan indirildi. Bir oldu bittiyle savaşa sokulup imparatorluğu dağıtıldı. Kendisini arkadan vuran haini tehcir ettiği için ‘jenosit’le suçlandı. Bağımsızlık için verdiğini sandığı milli mücadelenin ardından kendisine ödetilen fatura, dininden ve Kur’an’ından mahrum edilmek oldu.

Yetmedi, bir gecede atasının kitaplarını okuyamaz hale getirildi. Lozan’da barış adına kabul etmek zorunda kaldıkları (yaklaşık 65 madde), Sevr ile dayatılmak istenenlerle neredeyse aynıydı.

Bunlar da yetmedi, Cumhuriyet döneminde, millet, yeniden ayağa kalkmak için kime sarıldıysa o yok edildi.

Yetmedi. Dünyanın en pahalı yakıtını o kullandı. Dünyanın en en ağır kömürünü o çıkardı. Petrol denizi üzerinde yaşarken petrolsüz kaldı. Dünyanın kendi kendine yeten yedi tarım ülkesinden biri iken dışarıdan buğday ve mısır almaya mahkûm edildi.

Dünyanın en büyük hayvan yetiştiricisi iken, et ve kurbanlık ithal etmeye mecbur edildi. Kendi bahçesine ve tarlasına ne ekeceğine bile bugün kendisi karar veremiyor. Dünyanın en güzel ve en hoş tohumları bizde iken, bugün İsrail’in ve Amerika’nın ebter tohumlarına mahkûm edilmişiz.

Bu da yetmedi. Bugün ibadetin bile en pahalısını bu millet yapıyor.

İşte size hac ibadeti!

Srilanka dünyanın bir ucu. Bir Srilankalı hacı adayı en lüks bir hac ibadeti için 950 Euro veriyor. Her şey içinde 950 Euro. Pakistan 850 dolar, Hindistan 750 Euro, İran 900 dolar. Yeni yetme Kuzey Iraklı bir Müslüman bile 800 dolara bu ibadetini yerine getirebiliyor. Üstelik bunlar en pahalı örnekler… Diğer İslam ülkeleri ve Avrupa ülkeleri bundan daha az ödüyor.

Şimdi sıkı durun. Gariban bir Türk köylüsü hacca gitmek istese 2250 (yazıyla ikibin ikiyüz elli) Euro bütçe ayırmak zorunda. Varın kaç TL olduğunu siz hesap edip kıyaslayın.

Bu para nereye gidiyor?

Eğer bu paraları Diyanet İşleri Başkanlığı alıyorsa, ona başka bir kaynak ayırmaya gerek yok. Yok eğer bu devletin kesesine giriyorsa devlet vatandaşına resmen zulmediyor.

Gerçi bizim devletimizin ana karakteristiği kendi halkına zulmetmek olagelmiştir kurulalı beri. Ama şimdi, haktan adalettin söz eden ve milletten yana olduğunu söyleyen bir iktidar var ve ikinci dönemini de tamamlamak üzere. Üstelik bir dönem daha iktidar olacağa benziyor.

Neden şu meseleye el atmaz hükümet? Niçin gariban Türk milleti, dünyanın en ağır fiyatını ödeyerek hac yapar?

Hadi anladık, benzin fiyatlarıyla bütçeyi düzeltiyorsunuz. Hadi anladık gaz fiyatları ile açıkları kapatıyorsunuz. Hadi anladık oto, toto, sigara, lotari vs ile ekonomik yırtıkları dikiyorsunuz. Peki, bu hac parasıyla ne yapıyorsunuz?

Bence şu meseleye artık projektörler çevirmeli. Tamamen bu işlerden sorumlu bir müdürlük mü olur bir devlet bakanlığı veya –bilmiyorum laiklik ona da mani midir- bir hac müsteşarlığı veya bakanlığı mı olur… bir teşkilat kursalar da diyanet teşkilatını asıl hizmetine döndürseler.

Belki Diyanet Vakfı’nın çalışanları yahut Diyanet İşleri Başkanlığı’nın idarecileri kızacaklar ama onlar da kabul etmeli ki, Diyanet teşkilatı, sabık dönemin en karakteristik yüzüdür.  Artık o da ıslah edilmeli ve aslî vazifesine dönmeli.

Sizi temin ederim diyanet teşkilatının ıslahı, en az anayasa’yı düzeltmek kadar önemlidir. Yargıtay’ı düzeltmek kadar mühimdir oradaki saklı istibdatlara neşter vurmak!

Hem, o teşkilatın içindeki saklı dukalıklar dağıtılmadan Ergenekonculuğu sesleyen ana damarlardan biri hep ber hayat olacaktır. Çünkü demokrasi ve insan haklarının hürriyet ve hukukun nüfuz edemediği en sarp teşkilatlardan ikincisidir diyanet teşkilatı! Ben az söyleyeyim siz çok anlayın.

Mehmet Ali Bulut - Haber 7
mabulut@gmail.com

Yorumlar30

  • xkelebekx 14 yıl önce Şikayet Et
    illede oyun olsun. şimdi işlemciyi zorla hemen bir simülasyon yap.istersen harb oyunu.düşün ki iktidar değişmiş.yeni hükümet girişecekte nasıl giriş bulacak.asacak kesecekte neyi kimlere yıkacak.kimleri sürgün edecek.nasıl örtpas edecek.kadro kadranını nasıl kökleyecek.pos bıyıklı devlet düşmanını bile şirin kadrosundan nasıl atayacak.gibi.zorla fakat yakma.daha lazım olacak.birlikten guvvet doğarmış...lale devri çocuklarıyız biz...
    Cevapla
  • xkelebekx 14 yıl önce Şikayet Et
    jöndür bizim türklerimiz.. zemanında iktidara giden yolları temizlemiş angara tarlasının mayınlarını işaretlemişti.yazılarıyla yol açtı bedeniyle yol verdi.dönemin dönercileri için yüzdeyüz faydalıydı.genelde bu zihniyetin toprak altına girmesiyle dış algısı bozulur.denizde (gezmiş) iyi çocuktu.ve diğerleri ya ölünce yada kuşak değiştirince demokrat olduklarını öğreniveririz.duruma göre devrimciydide.ulusalcılıkta vardı.konjonktür neyi gerektiriyorsa o anlayacağınız.yirmi yıl geçince habbeler kubbe mi oldu.yok yarım elma gönül alma.
    Cevapla
  • mustafa demir 14 yıl önce Şikayet Et
    arif olan anlar!. yazdiklarimi kitabin ortasindan olarak direk yazamadim sayin yazar kadar cesaretli degilim ama anlayan anlamistir sanirim.
    Cevapla
  • mustafa demir 14 yıl önce Şikayet Et
    bir sorum olacak nacizane.. acaba diyorum hong kong gibi olsaydik yazimiz bir gecede degistirilirmiydi ?yillardir dedem ac babam ac ben ac cocuklar ac torun ac ve kemer sikmaya devam mi ederdik?okuma yazma bilmeyen annem babam su anda ingilizceyi super konusup internette onlarla chet yapabilirmiydim ?ezan susmamis bayrak inmemis turkce okuma zorunlu yaparlarmiydi acaba? sadece soruyorum.....
    Cevapla
  • mustafa demir 14 yıl önce Şikayet Et
    .....oh bee!. sayin yazarin uc yada dort yazisini okudum. dusundugum seylerin aynisini yaziya dokturmus.%100 yazilariniza imzami atarim.Basi konularda benim gibi dusunen birini buldum sonunda.saygilar...
    Cevapla
Daha fazla yorum görüntüle
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat