Mümin toplum oluşturmak için ne yapmalı?

  • GİRİŞ13.07.2011 10:57
  • GÜNCELLEME13.07.2011 10:57

Son birkaç yıldır toplumun fizikî ve siyasî yapılanmasıyla gereğinden fazla meşgul olduğumuzun farkındayım.  Kendimi o fasit daireden çekip, doğrudan insana; onun ruh ve inanç boyutuna bakmak için biri iki deneme yaptıysam da başaramadım.  

Esasında okur kitlesi de ciddi meselelerden ziyada ‘fast food türü yazılara daha fazla ilgi göstererek, yazarı pragmatik olmaya –günceli yazmaya-  zorluyor. Öyle olunca da siyasette  ‘kim ne dedi’,  ‘ne demek istedi’ , ‘bununla nereye varmak istedi’  gibi konular daha cazip oluyor.  

Oysa her şeyin özünde insanın kendisi var.

İnsan kendisini düzeltmedikçe, ruh dünyasını ve hayat algısını İslamileştirmedikçe, refahı ve dünyası için yapılan tüm çalışmalar, sadece onun daha çok dünyevileşmesine; ilahî merkezli bir algıdan nefsi odaklı bir atmosfere sürüklenmesine; Âdemiyetten beşeriyete, beşeriyetten nefsaniyete düşmesine hizmet etmekten öteye gidemiyor.

Batı, bu işi -insanı refah içinde yaşatma işini- bizden çok daha iyi ve çok daha başarılı bir şekilde gerçekleştirdi. Bir refah toplumu var etti. İnsanların refahı, maddi imkânları arttı. Adeta yalancı bir cennet ortamı var edildi. Fakat insanın ıslah edilmesi, inanç değerlerinin beslenmesi hep ihmal edildi. Sonuç ne oldu?

Bir Amerikalı bir Avrupalının en az iki katı, bir Avrupalı bir Ortadoğulunun en az dört, bir Afrikalının en az sekiz katı gıda tüketen bir öğütme kutusu haline geldi… Bugünkü Batılı tip, tüketim imkânları artmış, refah düzeyi yüksek, ama mutsuz, ama yalnız, ama bencil bir mahlûk oluverip çıktı…

* * *

Son yıllarda dikkatimi çekmeye başladı;  muhafazakâr ve İslamcı kesim,  iktidarın ‘kendilerinden olması’nın getirdiği rahatlık hissiyle, inanç ve ibadetler konusunda eskisi kadar ‘müteyakkız’ davranmıyorlar.  Paranın verdiği yeni imkânlar, onları daha seküler bir yaşam tarzına itiyor. Kutsala karşı tuhaf bir ‘lakaytlık’ içindeler. 

Dinin,’mekruh’ diye tanımladığı alanlar, artık nerede ise ‘ruhsat alanı’ olarak kullanılıyor. Çokça takıldıkları kafe benzeri yerlerde kahve dışında içecekler de sunuluyor. Gençlerdeki marka tutkusu hatta yeni giyim kuşam ve yaşam tarzı tercihleri bir yere kadar kabul edilebilir. Tabii ki iman ve ubudiyet bilincinin korunması şartıyla! Benim tehlikeye girdiğini sezdiğim alan da tam bu nokta!

Elbette insan için günahsızlık söz konusu değildir. Ari ırk yaratmak gibi günahsız toplum var etme çabam hiç olmadı. Ama iman ve İslam adına kazanılmış alanların ve ruhların kaybedilmesi insanlık için de bir kayıptır.

İslamcı anne-babaların içine düştükleri yanılgı, kendi imanlarının çocuklarına da yetebileceği zannıdır. “Biz mümin ve Müslüman’ız, çocuklarımız da mümin ve Müslüman olur.” diye düşünüyorlar. Oysa iman tevarüs etmiyor. Nasıl ki fıstık ağacı, her seferinde sakız ağacının aşılanmasıyla elde edilebiliyor. Aynen öyle de her bir insan ancak iman aşısı ile insaniyetten Âdemiyete çıkarılabilir. Babası mümin olana iman otomatik intikal etmez. Dolayısıyla her bir çocuk yeniden iman ile buluşturulmadıkça mümin olmaz.

Hem bir insanın Müslüman olması, onun mümin olduğunun delili olmaz. Çünkü iman ve İslam şartları bile birbirinden farklı iki ayrı kategoridir.  Üstelik iman ettikten sonra da büyük bir cehd ve gayret göstermek gerekiyor ki kalpte karar kılan iman orada durabilsin. Bir kere inanınca her şey hallolup bitmiyor anlayacağınız!

 Eski mutasavvıflar “İnsan küçük bir kâinat, kâinat büyük bir insandır.” demişler. Böyle olunca demek ki evrende geçerli kuralların tamamı insan için de geçerlidir.  Kainatta sürekli bir değişim var. Eğer bir akl-ı küll ve muhit bir kudret, onu sürekli bir mihver etrafında tutmasa, kainat ne şeklini ne de varlığını koruyabilir. Yok olup gider.

İnsan için de aynı kanun geçerlidir. Sürekli bir teyakkuz ve cehd lazımdır ki seyyal ve değişken kâinatında imanını muhafaza edebilsin. Çünkü fizikî kâinatın sahip olduğu kabiliyetler insanda da mevcuttur. Veya başka bir deyişle evrende var olan zıtlıklar, çatışmalar, yıkılışlar, oluşum ve enerjilerin hepsi insan tabiatında da vardır.

Böyle olunca da tam ve muhit bir irade lazımdır ki onda istikrar ve bütünlük devam etsin.

Oysa insan çok değişik tesirlere açıktır. Hem şeytan ve nefs gibi muazzam iki hilekârın oyunlarına karşı Rabbine sığınmaktan başka çaresi de yoktur.

Eğer insan, kutsala intisap etmekle –İslam ahlakı çerçevesinde yaşamak- elde ettiği kuvveti kaybetse kısa sürede şeytan ve nefs elinde oyuncak olur. Bu her mümin için geçerli olduğu gibi gençler için çok daha geçerlidir.

Dolayısıyla, ehl-i himmetin şu meseleye mesailerini yeniden teksif etmeleri gerekiyor. İktidarın düzgün ellerde olması, sizin imanınızın da garanti altında olduğu anlamına gelmez.

Acaba şu mesele, asıl görevleri iman ve ihya olan cemaatlerin gözünden kaçıyor mudur ki göremiyorlar.

Toplumun ‘moral’ değerlerinin korunup geliştirilmesi, iktidar açısından, eğer siyaset alanının yeniden düzenlenmesi veya toplumun refah seviyesinin yükseltilmesi kadar önem arz etmiyorsa toplum için tehlike çanları çalıyor demektir.

Hz. Peygamber’in, cahil ve basit bir toplumdan ‘eshab’ dediğimiz yıldız insanları var etme cehd ve gayretini asla göz ardı edemeyiz.  Mümin bir toplum var etmek ve onun içinde yaşayabileceği bir hayatı sürdürülebilir kılmak, ciddi bir cehd, gayret ve ihtimam gerektiriyor.

Ruhunu tanzim edemediğiniz bir insana verdiğiniz her maddi imkân sadece onu daha çok azdırır ve insanlık sıfatlarından uzaklaştırır.

İktidarın dindar insanların elinde olması, toplumda böyle düşünen insanların dininin ve imanının da otomatik olarak selamette olmasını gerektirmez. İman ve istikamet her birimizin bireysel dünyasındaki her daim en ciddi meselesi olmadıkça şeytan ve nefis her seferinde her birimizi teker teker avlar ve yoldan çıkarır da biz kendimizi hâlâ doğru istikamet üstünde zannederiz…

Aman dikkat!

M. Ali Bulut - Haber 7
mabulut@gmail.com

Yorumlar15

  • Önder Demir 14 yıl önce Şikayet Et
    Mümin bir Toplum. Mümin bir Toplum öncelikle manevi degerlerin maddi degerlerden daha üstün görüldügü bir ortamda yeşerebilir. Bazen öyle insanlar görüyoruzki dini imanı para olmuş ve dünyaya tapıyorlar ve halen kendilerini müslüman zannediyorlar.
    Cevapla
  • Göktuğ HİLAL 14 yıl önce Şikayet Et
    Aşk-Aşk ve Yine Aşk.. Günümüz vahşi kapitalist,ruhsuz sosyalist ve ikisinin evliliğinden doğan liberalizmin insanları ulaştırdığı tek nokta materyalizmdir.Efendim ben materyalizmden nefret ediyorum!Ama sen tam bir materyalist hayat yaşıyorsun.Hayır zekatımıda veriyorum. %2,5 ile materyalistliğin kalkmıyor ortadan.Pazarlama dersinin tanımında hocamızın kullandığı"Sınırsız ihtiyaçlar"tabiri hala kulaklarımda çınlar.Ev-Araba-Yazlık-Helikopter-Uçak-Ay-Mars en son yerin MEZAR. İnsanlardaki Madde merakı AŞK'I katlediyor. Aşk olmayan hiçbir şeyinde tadı tuzu lezzeti olmuyor ama bugün insanların AŞK'I MADDE olmuş beyim. AŞK AŞK ve illede AŞK.Asrı Saadetteki herkes Mecnunun nokta nokta sonsuz üssü AŞIKTI.Namazlar AŞKSIZ,ZEKATLAR AŞKSIZ,Şükürler AŞKSIZ,Aileler AŞKSIZ herşey aşksız olmuş.Şükür mevzusunda ne yaparsınız demiş tasavvuf aşığı diğerine Bulunca şükreder bulamayınca sabrederiz.demiş Bunu Horasanın köpekleride yapar demiş ya siz? Bulunca dağıtır bulamayınca şükrederiz.İşte maddenin ölçüsü kim uyar buna?
    Cevapla Toplam 3 beğeni
  • Göktuğ HİLAL 14 yıl önce Şikayet Et
    Mümin Toplum!. Şeklen bizlere benzeyen çocuklarımız aslında mizaç olarakta bize benzer "armut dibine düşer" hesabı Fakat biz çocuklarımızı bizden koparırsak başka yerlere meyletmeleri kadar daha doğal bir durum olamaz çünkü "Tabiatta boşluğa yer yoktur" Mümin toplum oluşturmanın temeli neslin eğitimidir.Bir çok anne baba eğitim yükünü üzerinden çevre,tv,internet,okullara bırakmaktadır. Oysa başt okullar olmak üzere diğer aile dışındaki kurumlar çocuğa eğitim değil anck öğretim verir.İster kuran kursu olsun, ister amerikan koleji bunların çocuklara verdiği en önemli şey öğretimdir. Eğer eğitimi anne baba üzerinden atıp ilgili başka kurumlara bırakıyorsa teslim ettiği yer bu eğitim boşluğunuda dilediği gibi doldurur. Hangi eğitim kurumu anne babanın yerini tutabilirki? Mümin bir toplum oluşturmanın temeli mümin bir aile ve mümin bir ailenin eğittiği mümin bir nesille mümkündür. gerisi bana göre teferruat.
    Cevapla
  • Üsame-i kurdi 14 yıl önce Şikayet Et
    mehmet ali bey üstad bir kelime dedi. üstadın talebeleri seçimde ne dediler "Üstadımızın işaret buyurduğu Ahrar (özgürlükçü) ve demokrat mana bu partide tecelli etmektedir." ne kadar dehşetli bir söz.yazık yazık şunu unutmasınlarki imam hanifi,şafii,hambeli dini islamdan zerre kadar taviz vermedikleri için zindanlarda öldürüldüler.bediüzzamanın ömrü zindanlarda geçti.uyuyun uyuyun
    Cevapla
  • Üsame-i kurdi 14 yıl önce Şikayet Et
    Mümin toplum oluşturmak. ... cenaze böylemi olsun yok şöylemi olsun. Soruyorum hocam,Bunlar yarın mahkeme-i kübrada ne cevap vercekler Allah(cc)orada tecelli etti.Hz resuli ekremde (asm)orda hazır oldu sizden sorsalar ey alimler,ey müftüler,ey hocalar kur'an elden gittiği zaman sizler ne ile meşgul oldunuz. Ne CEVAP VERCEKSİNİZ.
    Cevapla
Daha fazla yorum görüntüle
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat