Cumhuriyet yerinde sayıyor!

  • GİRİŞ31.10.2012 09:35
  • GÜNCELLEME31.10.2012 09:35

Yahut Mustafa Kemal, Atatürk'lüğe özenmeseydi de yine medeni ama ‘halaskar' bir Müslüman lider olmayı tercih etseydi; dindar bir halktan illa da ‘laik bir toplum yaratma'  (daha doğrusu dinde lakayt bir toplum var etme) histerisine tutulmasaydı, yani cumhuriyetin gerçek manasını ve uygulamasını gaye edinseydi, bu ülke nasıl bir ülke olurdu?

Hayal işte!

Ama yazık ki, tarih benim hayal ettiğimin tersine gerçekleşmiş. Çekeceğimiz varmış!

Çekeceğimiz varmış diyorum, çünkü hakikaten, bu toplum (yani Müslümanlar) dindarıyla lakaydıyla, yobazıyla demokratıyla, ilericisiyle gericisiyle hiçbiri, gerçek manada cumhuriyetçi değil ve cumhuriyete inanıyor da değil.

Siyasi liderlerimizden en sıradan insanlarımıza kadar bu böyledir. Toplum olarak, cumhuriyetten anladığımız, “iktidar bize geçince istediğimizi yapabilme keyfiliği”dir. Oysa cumhuriyet her şeyden önce gayrın hukukuna saygıdır. Fert açısından, önce kendi hak ve salahiyetlerini bilmek, sonra da başkalarının da o haktan yararlanma hakkı bulunduğunu vicdanına ve nefsine benimsetmesidir.

İktidar açısından ise cumhuriyet, halkın, kendi arzu ettiği istikamette yönetilmesidir. Toplum açısından cumhuriyet, kendisini idare edecek devlet başkanını doğrudan veya seçtiği meclis vasıtasıyla seçmesi veya iktidardan indirebilmesidir.

Böyle olunca ‘onun cumhiriyeti' ‘şunun cumhuriyeti' olmaz.

Ama görüyorsunuz Türkiye'de birileri cumhuriyeti illa da ‘Kemalist' olmasını istiyor.“Kemal'in Cumhuriyeti”. Kemalist cumhuriyetten siz ne anlıyorsunuz veya Emin Çölaşan, yahut CHP İstanbul il başkanı ne anlıyor bilemiyorum ama bu ifadenin bende yaptığı çağrışım, Mustafa Kemal ile başlatılan ve tek parti döneminde insafsızca sürdürülen ‘dindarları yok etme/ yok sayma' paranoyasının kesintisiz sürdürülmesi histerisi... O kesim kalemşorlarının sık sık halkı aşağılamalarından da anlaşılıyor ki, kafalarındaki cumhuriyet, bildiğimiz cumhuriyet değil, aksine kendileri gibi düşünmeyenleri adamdan sayamama keyfiliğidir.

Türkiye Cumhuriyeti ifadesindeki cumhuriyet lafzından anladıkları böyle bir faşizm olduğu gibi, Türk kelimesinden anladıkları da İslam karşıtı her şeydir. Milli devlet deyip duruyorlar ya külliyen yalan! Türkiye devletinin karakterindeki “milli” ifadesi, gerçek anlamda Türk milletinin seciyesini ve milli değerlerini yansıtmak için değil, “dînî” olana karşı bir duruş ortaya koymak içindir. Nasıl dilde sadeleştirme adı altında dilin içinde bulunan tüm dini kavramları imha ettilerse, milli kavramıyla İslam şemsiyesi altında elde edinilmiş tarihi kazanımların yok edilmesi murat edilmiştir.

Zaten bu devlet hiçbir zaman da milli olmamıştır. Gerçek anlamda milliyetçi ve Türkçü olsaydı, en azından 40'lı yıllarda ortaya çıkan Türkçülüğe darbe vurmazlardı. İslamsız bir Türkçülüğün savunucusu olan Nihal Atsız, yargılanmalardan ve hapislerden kurtulamamıştır…

Öyleyse Türkiye'nin ‘milli devlet' olduğu da yanıltmacıdan başka bir şey değildir. Bu cumhuriyet, başlangıçta, topluma, inançlarında, düşüncesinde serbestiyet getirmekten ziyade, günün muktedirlerine “toplumu zorla adam etme”(!), modernlik(!) uğruna “dinsizleştirme serbestliği” vermekten başka bir şeye hizmet etmemiştir.

Gerçek bir meclis niteliğinde olan Birinci Meclis, çok sesli bir meclisti. Millet adına hareket ettiklerinin bilincinde olan bir yığın vekil vardı. Mustafa Kemal ve arkadaşları bunlardan çok rahatsızdı. Nitekim ilk fırsatta onlardan kurtulmak için meclisi feshetti. 1293 harbindemeclisi tatil etmek zorunda kalan II. Abdülhamid'i yerden yere vuran Mustafa Kemal, Lozan Antlaşmasının inkıtaa uğramasını bahane ederek meclisi kapattı ve sonra, her birini tek tek seçtiği vekillerden müteşekkil bir meclis meydana getirdi. Konuşan, eleştiren, millet adına yapılanları sorgulayan milletvekillerinin hemen hemen hiç biri meclise alınmadı. Alınanlar da ikna edilenlerdi. Böylece TBMM, milletin meclisi olmaktan çıkmış,  Mustafa Kemal'in her istediğini emir telakki eden şakşakçılar güruhu haline getirilmişti. (Yazık ki, iktidara güçlü gelen her lider, buna heves etmiştir. El an da heveslileri var. Şimdi Erdoğan'ı eleştiren Kılaçdaroğlu gelse aynısını yapacak. Çünkü hiç birinin cumhuriyete inancı yok, cumhuriyetten anladıkları kanunda keyfiliktir) İşte o uyumlu(!) meclis, hem Lozan antlaşmasını imzaladı, hem Cumhuriyeti ilan etti, hem de o malum inkılâpları yaptı.

Dolayısıyla cumhuriyeti ilan edenlerin maksadı esasında cumhuriyet filan değildi. Çünkü cumhuriyet;  adalet, cumhurun görüşüne saygı (meşveret) ve gücün kanunda olması halidir. Oysa Mustafa Kemal bizatihi kanundu. Padişahtan çok daha geniş yetkileri vardı. Esasında da Hitler, Mussolini, Stalin ve Lenin gibi seçilmişler, bize göstermişlerdir ki en zalimane dikta, seçilmiş sultanlar tarafından sergilenmiştir. 20. Yüzyılın başında kurulan cumhuriyetler ve onların iş başına getirdiği diktatörler, tarihin en gaddar sultanlarına taş çıkartacak kadar zalim, gaddar ve cani olabilmişlerdir.

Müslümanlar Cumhuriyetten Korkuyor

O yüzden de çağımız Müslümanları, maalesef dinsizlik dayatmacılığının en insafsız haline cumhuriyet namı verildiğini görmekle, esasında islam'ın malı ve imanın bir hassası olan cumhuriyete ve dolayısıyla hürriyete, murdar nazarıyla bakmışlar, soğuk davranmışlardır.

Dinsiz olmaktansa hürriyetsiz olmayı yeğlemişlerdir. Çünkü ona, cumhuriyet adı altında mutlak bir istibdat sunulmuş, cumhuriyet namıyla eski yurtları taksim edilmiş, hürriyet namıyla da gayrı meşru lezzetler sunulmuştur. Öyle ki sonunda bazı inananlar “Hürriyyetun harriyyatun bi'n-nari / Li enneha tahtassu bil kuffâri” (Hürriyet nefsine aldanıp ateşte yanmaktır. Çünkü o küfrün bir nişanesidir) demişler.

Oysa hürriyet, hakiki manada Rahmanın bir mevhibesi, imanın bir hassasıdır. Allaha itaatin zirvesi hürriyet-i meşruadır. Bize cumhuriyet namıyla getirilen şeyin, padişahlık döneminde bile görülmemiş bir baskı ve zulüm, hürriyet diye sunulanın da Rahmani ölçülere başkaldırı olduğunu gören bu güzel halk ona tavır koymuş. CHP'yi o yüzden ilk fırsatta cezalandırmıştır. Hâlâ da o ceza devam ediyor. Çünkü CHP kafası eşittir, zulüm, kahır ve topluma tepeden bakma olduğunu görmüştür.

İşte CHP'nin istediği cumhuriyet o kestiği kestik astığı astık dönemlere ait kanunda keyfiliktir. Onların cumhuriyetten anladığı bu. İlla da Kemalist cumhuriyet istemeleri, ondandır. Mustafa Kemal istedi diye gidip bir şehri bombalayacaksın, masum halkını öldüreceksin kimse sorgu sual etmeyecek. İnkılâp adı altında getirdiğin dayatmalara karşı çakanları, savunmaları sonra alınmak üzere idam edeceksin, kimse itiraz etmeyecek. Dinin şeairini tağyir edeceksin, ses çıkaranları hapishanelere dolduracaksın, hak arayanı mürteci diye lanse edeceksin, alkış alacaksın… İşte Kemalist cumhuriyet! CHP Bunu istiyor. İşin o cephesi öyle..

Bir de bu cephesi var. Bu cepheye gelince, maalesef Müslümanlar hala ne hürriyetin idrakindeler ne de cumhuriyet ve demokrasi ile idare edilmenin kıymetini biliyorlar. Hala cumhuriyeti ve demokrasiyi Kur'an'a ve Kur'an ahkâmına aykırı zanneden zavallılar var. 

Bin yıllık ağır bir istibdat altında yaşadığı, halife, şeyh ve ağa kolaycılığı ile aklını kullanmaktan, hürriyetini bilip sahiplenmekten, kişiliğini aziz bilmekten yoksun bir kitle olarak bu kesimin de cumhuriyetten anladığı, aynıyla karşı tarafın despotluğuna benziyor.

Kim iktidarı ele geçiriyorsa, kendi reyini hâkim kılıyor. Kimse, cumhuriyetin, “kanunda inhisar-ı kuvvet”  olduğunu kabullenmek istemiyor. Muktedir, kanun da adaletin de meşveretin de kendi reyi olduğu fikrine kapılıyor.

Maalesef cumhuriyeti algılamada ve anlamada, iktidar ve çevreleri de en az Sabeteist Türkler (Kemalist cumhuriyetçiler) kadar müstebittir ve tekelcidir. Grup toplantılarını dinledim, nerede ise hepsi monarşizmin temsilcileri gibi fikir serdediyorlar. Biri ötekine sen nasıl o bariyeri yıkarsın diyor, ötekisi, sen kimsin diyor. Hiç birisinin kanun, kural, adalet, meşveret umurunda değil. Toplumun da değil. Toplum ise taraf olarak bu s… yarışında kimin daha uzağa attırdığına bakıyor.

Bir kesim var keyfi, küfri, cebri bir diktayı cumhuriyet biliyor ve onun anısına ağıtlar yakıyor. Çünkü artık eskisi gibi estirip kestiremiyorlar, orduyu tahrik edip darbe yaptıramıyorlar, masum dindarları hapishanelere tıktıramıyorlar.

Berikiler ise onları iktidâren mağlup etmiş olmanın keyfi ve sarhoşluğuyla “Ben iktidarım, halk beni seçti. Ben ne dersem o” diyerek başlangıçta Kemalistlerin yaptığını şimdi kendileri yapıyorlar.

Hayır, arkadaş, cumhuriyet ne o dur, ne budur. Cumhuriyet “ADALET, MEŞVERET VE GÜCÜN KANUN EMRİNDE OLMASIDIR”

Bugün biz Mustafa Kemal'in ve tek parti döneminin yaptıklarını kınıyoruz. Biz de yarın kınanacak işler yapmayalım ki, bizim farkımız ortaya çıksın.

Yaşasın Cumhuriyet, yaşasın meşru hürriyet…

…………………………………

Elim değerse II. Abdülhamit ve Atatürk kıyaslamasını bir de ben yapacağım. Ertuğrul Özkök, büyük bir rejimin tüm çamurlarını üzerine boca ettiği savunmasız bir İslam kahramanı olan II. Abdülhamid'i karalıyor, Atatürk'ü yüceltmek için.

Sayın Özkök! Sen itibarı kanunla korunmuş kaç lider biliyorsun yeryüzünde? Bu ülkede Hz. Muhhammed'(asv)e hakaret edebilirsin ama Mustafa Kemal'e bir şey diyemezsin. Çünkü o kanunla korunuyor. Ta temelinden itibaren kurgulanmış bir kişilik olmasa kanunla korunmasına ihtiyaç olur muydu? Mağlup olduğu için savunmasız kalmış ve üstelik Siyonistlerin oyununu bozduğu için tüm batı medyasının ve senin gibi yerli iş birlikçilerinin iftiralarına uğramış bir zatı nasıl kıyaslayabilirsin kendisini kanunla millettin atası saydıran biriyle?

İlla bir şey yapacaksan, II. Abdülhamit dönemi ile Atatürk ve Tek Parti döneminin olaylarını, siyasi cinayetlerini, zulüm ve imhalarını karşılaştır da bir bak. Seni o dönemin vesikalarına, arşivlerine bile yaklaştırmazlar -ki çoğu da yok edildi-. Çünkü yasak.

Cumhuriyetin güzelliklerini anlatmak, Mustafa Kemal'in yaptıklarını yüceltmek için neden illa bir öcü yaratmaya ihtiyaç duyarsınız bilmiyorum.

Mehmet Ali Bulut - Haber 7

mabulut@gmail.com

Yorumlar13

  • turgut1 13 yıl önce Şikayet Et
    heykelcilik ve sayın hasan seyre 2. günümüzün dünyaya hakim devletleri bu güç kuvvetlerini heykele borçlu değiller ve ülkelerinde heykel yapımı için seferber olmuş hiç değiller..fakat robot teknolojisi ile gezegenlerin resimleri çekilmektedir (dikkat edin resimleri yapılmıyor çekiliyor),yani resimde elle resim yapalım diye seferber olmuş hakim devlet göremezsininiz fakat dijital resimler çeken,kızıl ötesi görüntüler alıp resimler çeken teknolojiye sahipler..hasankardeşim sen elle resim ve heykel yapmak istersen kimse seni taşlamaz fakat bu ülke halkı heykelizme kendini kurbanda etmez, sevmez.
    Cevapla Toplam 5 beğeni
  • turgut1 13 yıl önce Şikayet Et
    heykelcilik ve sayın hasan seyre. bir milletin karekterini anlamak için;o milletin dilden dile anlatılan yazın türlerine (hikayeleri,masalları) bakacaksınız,teolojik olarak dini öğretilerin içeriğine bakacaksınız...islama sahip çıkan milletlere baktığınız zaman heykelizmi göremezsiniz ve ülkelerin gelişmişliklerinin göstergesi de "ne kadar çok heykel o kadar gelişmiştir" gibi bir yargı ve kural yoktur..fakat mimaride yani konut ve iş yerlerinin mimarisinde ki üstünlük o bölgenin zenginliğini ve muasırlığını gösterir..günümüzde gökdelen sayılarının fazla olduğu,görsel anlamda güzel ve dikkat çekici mimariye sahip ülkeler,milli gelir seviyesi yüksek olan ülkelerdir..müslüman halklar genel anlamda stilize bitki ve hayvan motiflerini kumaş ve el dokumalarına çizip işlemişlerdir..heykelcilik ile heykel yapabilme farklı şeylerdir.heykelin ticareti ve ülkeye katkısı olmayacağından ayrıca boş uğraştır.
    Cevapla Toplam 5 beğeni
  • mai katre 13 yıl önce Şikayet Et
    alerji /hayranlık!. tefsiri makul ile mümkin olmayan bir serzeniş olmuş sanat düşmanlığı:) bir toplumu yukarıdan aşağıya metazori değiştirme ve dönüştürme projesinin bir enstrumanı olan heykel anlaşılan birileri için sadece görsel sanatların bir elemanı! aslında heykeli anlarım da heykelciliği hiç anlayamam..sanat ise mesele o vakit dünyada eşine sık rastlanılmayacak bu sosyal,ictimai,teolojik kıyım makinalarının 100 yılda üretebildiklerine bir bakalım,ahanda baktım ama yok,hani nerde? 100 yılın hesabını varsın malum çevreler versin 100 den öncesini biz vermeye razıyız! eskiler heykelini/putunu helvadan yapar çöl yolculuğunda acıktıklarında yerlermiş şimdikiler ise putlarına/heykellerine on yıulda 15 milyonu kurban ettiler lakin bu da onları kesmedi..eee öyledir,ayet öyle der;''eğer onları iş başına getirirseniz ekinleri ve nesilleri helak ederler'' sanat ta bunun içerisinde..
    Cevapla Toplam 11 beğeni
  • Hasan Seyre 13 yıl önce Şikayet Et
    heykel alerjisi olan bir millet.... hocam.sen beraber yetiştiğin müslümanları çok iyi tanıyorsun. açık konuşmak gerekirse.bu insanlar elleriyle heykel yapabilirmi. yada onu geç basit kağıda bir aslan yada ceylan resmi çizebilirlermi. hadi bırak atatürk heykellerini. o biraz abartılı kaçtığı doğrudur. sen namaz kılan bir müslümanın kendi eliyle heykel yapabildiğine hiç şahit oldunmu. ya milyon tane değil. bir tane örnek gösterin bana. yok..olduğunada inanmıyorum. kabiliyetlerini bu kadar sınırlayan ve sanatlara bu kadar soğuk bir dine inanan müminler.canlı insanı nasıl inceleyecek. onu nasıl anotomik atlaslarda resmedecek. organların birer benzerini yapacak ve geliştirecek deneylere imza atacak. öğrendikleri şudur. ruh üflemek ALLAHa mahsustur. ruhunu üfleyemediğin bir şekli yapmak şirktir. cehennemde yanarsın. bu öğretiyle yetişen halk bu çağda ne yapabilirki. ancak cumhuriyet hakkında laiklerin aşırı davranışlarında haklısın.
    Cevapla Toplam 4 beğeni
  • İbrahim Dursun 13 yıl önce Şikayet Et
    cumhuriyet ve keyfi/cebri dikta idare...-2. ibrahim dursun cumhuriyet ve keyfi/cebri dikta idare...-1 31 ekim 2012 11:08 - toplam 1 kişi beğendi. tamam içerdeki olanları anladık..birde dışardaki cebri/dikta ve baskılardan bahsetseydiniz..mesela 1919 yılında toplanan ve bugünki bm nin temelini oluşturan cemiyeti akvam/milletler cemiyeti heyeti.ki ,33 kurucu üye ve 13 davetli devlet..milletler cemiyeti 10 ocak 1920 de versay anlaşmasıyla faliyete geçti..bundan sonra başta lozan olmak üzere her fırsatta başta türkiye ve diğer müslüman toplulukları yönetmeye çalıştılar..mesela lozanda türk heyetinin karşısına çıkan ingiliz heyeti başkanı lord curzon un dayatmaları..vs...anlaşılan o ki; bugün nasıl bm dünyayı yönetmeye çalışıyorsa o zamanda milletler cemiyeti heyeti aynı görevi görüyordu.içerdeki anormalliklerin çoğu onların korku ve baskısıyla yapılıyor/yaptırılmaya çalışılıyordu.dışardan gelen bu baskı hala devam ediyor..vesselam
    Cevapla Toplam 6 beğeni
Daha fazla yorum görüntüle
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat