Hürriyet'in ve Türkiye'nin gurur günleri farklı mı?

  • GİRİŞ24.04.2011 08:50
  • GÜNCELLEME24.04.2011 08:50

Ama sosyo-politik yaşamınızın takılmış plaktan çıkan sesler gibi aynı nağmeye kuşaklar boyudur mahkûm olmasını nasıl kabul edebiliriz?

Ben bu bıktırıcı tekrara Turgut Özal'ın sağlığında ve ölümünden sonra onun hakkında yazılıp söylenenler dolayısıyla bir kez daha tanık olmuştum.

Turgut Özal Atatürk'ten sonraki en büyük reformcu olarak Cumhuriyet tarihimize sayısız yenilikler getirdi.

Ekonomiyi de siyaseti de yeniden yapılandırdı.

Tabuları yıktı.

12 Eylül askeri rejiminden sivil demokrasiye yumuşak geçişi gerçekleştirdi.

Kronik döviz krizlerini bitirdi.

Onun reformları ile ihracatçı olduk, turizm ekonomimizin lokomotifleri arasına katıldı.

Türk insanının dünya ile rekabet edebileceğine hepimizi inandırdı.

İnanarak "21'inci yüzyıl Türk asrı olacaktır" dedi.

Ne var ki yaşadığı ve icraat yaptığı dönemde Özal, akla gelebilecek her tür aşağılamaya ve hakaretlere hedef oldu.

1980 öncesine döndük

Bürokrasisi, medyası ve sermayesi ile Türkiye'nin statükosunun köşe başlarını tutanlar Özal döneminin sona ermesi için 1980 öncesinin siyasi kalıntılarını pompaladılar.

Sonunda Süleyman Demirel- Erdal İnönü ikilisi iktidar oldu. Sonra da devreye Ecevit girdi.

Ve Türkiye'nin 1990'lı kayıp yılları dramatik ekonomik krizlerle ve post-modern askeri darbelerle sürdü gitti.

Özal'ın ölümü ertesinde ise, onu sağlığında yerden yere vuranlar, onun reformlarını, yenilikçiliğini, dünyaya nasıl açık bir insan olduğunu yazmaya ve söylemeye başladılar.

Ben onun öldüğü gün "Özal'ın arkasından yazmam gerekenleri onun sağlığında zaten yazmıştım" demiştim o günkü makalemde.

Şimdi yine buna benzer bir durum tekrarlanıyor gibi.

Yazının devamını okumak için tıklayınız

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat