Babaları siyaseten katledilen siyasetçilerin demokrasisi

  • GİRİŞ25.12.2011 07:24
  • GÜNCELLEME25.12.2011 07:24

Bir darbe ile devrilip tutuklanan babanızın idam edildiğini radyo haberlerinden öğreniyorsunuz bir gün.
Toprağa verdiğimiz Aydın Menderes'in gerek bireysel gerekse siyasal yaşamını bu trajik olayın etkilememiş olması mümkün müdür?
Osmanlı'dan Cumhuriyet'e de aktarılan "Siyaseten Katl" geleneğinin tek örneği devlette başbakan ve bakan olarak görev almış Adnan Menderes, Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan'ın Yassıada Divanı kararı ile idam edilmeleri değil ki.
İzmir Suikastı Davası'nda İstiklal Mahkemesi kararı ile idam edilen Maliyeci Cavit Bey de, eski Dahiliye Nazırı İsmail Canbulat da "Siyaseten Katl" geleneğinin kurbanları değiller miydi mesela?
Yahut başbakanlık ve bakanlık yapan Nihat Erim'in bir suikast sonucu hayatını yitirmesi, yazar Sabahattin Ali'nin hunharca katledilmesi siyaset dışı olaylar mıdır ki?

İdamlık ve bayramlık giysiler
Veya kamu görevlilerinin de isimlerinin karıştığı "Faili meçhul cinayetler" siyaset dışı gelişmeler miydi?
Farklı dönemlerde iktidar olan siyasetçilerin "Bir idamlık bir de bayramlık giysim var" demelerini bu gerçekleri bildiğimiz için yadırgamayız.
Padişahların oğullarını, kardeşlerini, sadrazamlarını boğdurmalarını o dönemin insanları nasıl "Hikmet-i Devlet" olarak doğal karşılamışlarsa, Cumhuriyet'in ilk dönemindeki siyaseten katiller de böyle algılanmadı mı?
Neticede siyasi sözlüğümüzdeki "Siyaset Meydanı" kavramı, idam sehpasının kurulduğu mekânı ifade etmiyor mu?
Bu uğursuz geleneğin sona erdiğini galiba söylemek durumundayız bugün.
"Ya devlet başa ya kuzgun leşe" benzeri ata sözlerinin artık bir anlam taşımadıkları bir yeni dönem var önümüzde.
Bu dönemin kalıcı olması için "Tarihimizle yüzleşmek"ten hiç çekinmememiz gerekiyor.

 Yazının devamı için bu linki tıklayabilirsiniz

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat