Medeniyet ve Modernizm-3

  • GİRİŞ23.02.2019 09:53
  • GÜNCELLEME25.02.2019 09:13

Cumhuriyet dönemi ideolojisi, İslam’a karşı bir hesaplaşma ve intikam üzerine kurulduğu için, yönetimde; şeffaflık, tarafsızlık ve objektiflik söz konusu olmamıştır. Yaşadığımız, okuduğumuz ve büyüklerimizden dinlediğimiz pratikler bunu açık bir şekilde ifade etmektedir. Bırakın geçmiş tarihi fazla değil daha altmış yıl önce vefat eden dedemizin mezar taşını okuyamıyorsak tarihi bir hafızadan bahsetmek mümkün mü? İslam dünyasında ve ülkemizde bazı akademisyenler, yazarlar, sanatçılar ve politikacılar oryantalizm ve batı taklitçiliği tesiriyle sakat bir trajedinin ağına düştüler. Batıcı imtiyazlı sınıf yanında hüsnü kabul göreceklerini, saygın bir yere sahip olacaklarını zannettiler. Sahip oldukları o ‘mümtaz’ elbiselerini çıkardılar ve zihinsel bir mahkûmiyete duçar oldular. ‘Fannon’un dediği gibi, “Doğu ülkelerini Avrupa’nın izleyicisi yapmak ve bir maymun gibi taklit ettirmek için, onlara Avrupalı olmayanların, Avrupalıların sahip olduğu nitelikte insani değerlere sahip olmadıkları ispat edilmeliydi. Tarih, edebiyat, din ve sanatlarından uzaklaştırmaları için bütün bunlar küçümsenmeli.” Aynen öyle yapıldığını da görüyoruz.  Şiddet ve nefret ile düşünceyi ayırt edemeyen türedi bir sınıf meydana getirildi ki; kültürünü, tarihini, medeniyetini bilmez ama onu aşağılamaya ve lanetlemeye kalkar. Dininden zerre kadar haberi yoktur, fakat onu kötülemeye kalkar. Diğer yandan Avrupa’ya hayranlığını ifade edecek kelime bulamaz. Batı karşısında şaşırtıcı bir aşağılık duygusu sergiler. Amerika, Avrupa ve İsrail denildiğinde adeta bayılır. Şimdi söyler misiniz? Yüz yıla yakın bir zamandır modernleşme adına kendimizi içinde bulduğumuz batılılaşma; sosyal, ekonomik, kültürel ve siyasi hangi derdimize deva oldu? Batı için ideal olan tarihsel tercih, bizim için sorunun kaynağı olmuştur. Örneğin, Ayasofya’nın kilise olması batı için, cami olması bizim için stratejik hedeftir.

 

 

Müslümanların düşünce hayatındaki erozyonu önlemenin yolu, kendi tarihi ve kültürel değerlerimize dönülmesi ve İslam’ın zengin düşünce hazinesinden faydalanılmasıdır. Küresel kolonyalist zihniyete karşı, İslam’ın evrensel kültür-kimlik bilincini geliştirecek, iradesini, hassasiyetini ve sorumluluğunu arttıracak çalışmalara hız verilmeli, karşılığı olmayan boş işlerle zaman,  berhava edilmemelidir.  Artık AB’nin ölçülerini koyduğu sosyo-politik matris içinde yer alamayacağımız bilincinde olmalıyız. Sömürgeci Avrupa, işgal ettikleri yerleri terk ederken arkalarında oranın yerlisi elitist politik, imtiyazlı güçlü bir sınıf bıraktılar. Bugün İslam coğrafyasının yaşadığı en büyük sorunlarından birisi budur. Bu seküler kapitalist sınıf, İslam’a karşı şu ya da bu adlar altında tehdit aracı olarak durmaktadırlar. Her fırsatta Müslümanları siyasi, ekonomik, kültürel ve sosyal alandan silmek için “Laikliği” demoklesin kılıcı gibi başımızın üzerinde salladılar ve darbelerle terbiye yoluna gittiler. Üniversiteler, yargı, bir takım sivil toplum kuruluşları, İslam’a karşı pozisyon alarak darbenin yanında oldular. Batı hayat tarzının ve zihinsel sömürüsünün devamı için ruhunu bile satmaya hazır olan grupların dönemi yavaş yavaş kapanmaktadır. Marksizm ve sosyalizm 70’li yılların sıkı modasıydı. Bizi ve İslam dünyasını bayağı sarmaladı. Hatta bazı gelenekçi Müslüman aydınlar! “İslam Sosyalizmini” kurtuluş reçetesi olarak sunmaya başladılar. Tabi bir hazan mevsimiydi geldi geçti. Ancak dünün Marksistleri bu günün sıkı Amerikancı, Batıcı ve hatta darbecileri oldular. Marksizm,  teoride kapitalizme karşı olduğunu vurgularken, vahşi kapitalizmin bir paket programı haline gelmiştir. Toplumun taleplerine bir aspirin dahi olamadı. Marks ve Darwin İslam toplumlarına bir mitoloji sundu, hepsi o kadar. “Hz. Ali’ye, Hz. Âdem’den önce neyin var olduğu sorulmuş; O da Peygamberin öğütleri uyarınca,  ‘Âdem’ cevabını vermişti.  Soru tekrar edildiğinde,  yine, Âdem, diye yanıtlamış ve eğer bu soruya kıyamete kadar cevap verecek olsa,  yine  ‘Âdem’ diyeceğini ilave etmişti”  ilmin kapısı Hz. Ali (r.a.).  Bu sözün muhtevasında yatan anlam, insanın temel gerçekliği içinde insanın bir evrimden geçmediği, kendisinden önce bir insanın bulunmadığıydı. Bu bakımdan Müslüman, uydurulmuş doğmalara teslim olmayacak kadar akıl, fikir, irfan ve izan sahibidir.

Batı, zihinsel bir yorgunluk sürecine girmiştir. ABD ve Batı’da çok az sayıda ilim adamı,  yazar ve sanatçı hariç, kendi fikirlerini ve eylemlerini yargılamıyorlar. Üstelik zulüm ve sömürü üzerine bina edilmiş savaşları umut olarak görmekteler. Bu da çöküşün en önemli öznesidir. Çünkü zulüm ile abad olunmaz. Bizde, batıda olup biten her şeyin dikkatli bir incelemesi, araştırılması ve eleştirilmesi eksiği vardır. Ciddi ve bilimsel verilere dayalı eleştirel geleneği oluşturmalıyız.  Batı ve ABD’nin bunca işgal, savaş ve sömürüsü karşısında,  bizdeki bazı kolonyalistlerin savunmacı ve özür dileyici tavrı, aşağılık bir ruh halini yansıtmaktadır. İslam dünyası ABD ve Batı’yı askeri, politik ve ekonomik anlamada tehdit edecek konumda değilken ve üstelik İslam ülkelerinin yaşam kaynaklarını ellerinde tutarlarken geçen hafta Berlin’de yapılan bir toplantıda ABD’li Cumhuriyetçi Senatör Graham “Erdoğan, Suriye’ye girecek, bunu engellenmesi için Asker ve mühimmat vererek ABD ile birlikte hareket etmeniz gerekir,”  diyerek Avrupa’yı Türkiye’ye karşı birlikte hareket etmeye ve koalisyon güçleriyle birlikte yeni bir “Çekiç Güç” kurmaya davet ediyor.  ABD ve Batı PKK/PYD’yi kullanarak kendi siyasi ve ekonomik çıkarlarına uygun “Seküler bir Kürt Kantonu” oluşturmaya çalışıyorlar.

 

 

Yıllardır bu topraklarda, insanları ezen, horlayan, aşağılayan, zulüm, istibdat ve sömürü avcısı kapitalizmi değiştirmeliyiz. Şiddet ve nefret üreten, fikre tahammül terbiyesi olmayan, dili argo, salgın hastalığı nobranlık olan zihniyete son vermeliyiz.  Batının sahici, ciddi ve evrensel bir seçenek olmadığını göstermeliyiz. Ama nasıl? En yüce ve en büyük düşünce olan Tevhid akidesi bilincine sahip olduğumuz zaman.  Allah’ın yeryüzünde varisliğine layık olduğumuz vakit. Rabbimiz Taala: “Biz yeryüzünde ezilen, horlanan ve zulme uğrayanları öncüler kılmak istedik” (Kasas-5).  “Öyleyse gevşemeyin, üzülmeyin. Eğer gerçekten inanmışsanız, mutlaka en üstün sizsiniz.”(Âli İmran-139).  “Hak geldi, batıl zail oldu (yok olup gitti.) Batıl her zaman yok olmaya mahkûmdur.”(İsra-81). Bütün sa’y ve gayretimiz; güler yüzlü, adaletli kadim medeniyetimizi hayata hâkim kılmaktır. O takdirde Allah bizimledir.

Vesselam.

Yorumlar12

  • Serap Arık 5 yıl önce Şikayet Et
    Kaleminize ve yüreğinize sağlık Hocam.
    Cevapla
  • Ekrem Ekici 5 yıl önce Şikayet Et
    Medeniyet ve modernizm başlıklı yazı dizinizi zevkle okuyup müstefid oldum. Umuyorum ki bu harika anlatımı okuyanların hepside istifade ederler! Millilik ve maneviyat değerleriyle birlikte moderinliği birleştirip ,bize yabancılaşmış olarak anlatılan modernizm den uzak olan bir anlayışa sahip olmamıza ışık tutan bu muhteşem yazılarınızdan dolayı sizi kutluyor devamlarını bekliyorum. Selam ve dua ile...
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • Lokman 5 yıl önce Şikayet Et
    Kaleminize ve Yüreğinize sağlık Müdürüm. Yazılarınızı bir solukta okuyoruz okutuyoruz. Allah razı olsun.
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • Ismek serkan 5 yıl önce Şikayet Et
    Hocam yüreğinize,elinize sağlık yeni yazılarınızda okumaktan büyük mutluluk duyarız
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • Onr KARACA 5 yıl önce Şikayet Et
    Hocam yüreğinize,elinize sağlık yeni yazılarınızda okumaktan büyük mutluluk duyarız.
    Cevapla Toplam 2 beğeni
Daha fazla yorum görüntüle
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat