Küresel güçlerin çok yönlü baskı ve algı yöntemlerine karşı 23 Haziran’da İstanbul’da bir seçime gidiyoruz. ABD, “meşru başkan İmamoğlu’dur” dedikten sonra İstanbul’da bir yerel seçimin yenilenmesinden ziyade olayın yönü uluslararası bir boyuta taşındı. Küresel emperyalist iradenin bu beyanını müteakip Fransa, Almanya, Hollanda ve İsrail hemen sıraya girerek görüşlerini aynı yönde beyan ettiler. Emperyalizmin yurtdışı ve içi tetikçileri PKK, FETÖ ve DHKP-C sürece dâhil oldular. Tabi CHP de bu küresel diktatörün kıyağına karşı hemen “S-400’lerin konumu ile ilgili komisyon kurulmasını” ileri sürerek karşılığını çam sakızı çoban armağanı vermeye çalıştı.

Bu yazının kaleme alındığı gün orta yaşın üzerinde “her şey çok güzel olacak” tişörtlü iki bayan kapımıza geldi. Elime iki broşür uzattılar. Böylece İmamoğlu’nun İstanbullulara vaatlerini okuma imkânını bulmuş oldum. Birisi YSK’nın güya “hak gaspı” ile ilgili. Gerçekte yazılanlara kendilerinin de inanmadıkları bir broşür. Zira İmamoğlu’nun “başkanlığı elinden alınmış mağdur bir siyasetçi” algısının hukuki ve toplumsal bir karşılığı yoktur. Diğeri ise projeler(!) “Halk Süt” hariç hemen hepsi ya uygulanan yahut geçmişte uygulanmış hizmetlerin birkaç kelime değişikliği ve bir iki makyajla alelacele hazırlanmış A-4 kâğıdının arkalı önlü yarısı resimli yazılmış broşür. Mega metropol dünya şehri bir İstanbul ve İstanbullular, işte böyle ciddiye alınmış(!) Şimdi anlıyorum “seçmen proje dinlemek istemiyor” ifadesinin ne anlama geldiğini. Bu bir kanaat izharıdır. Bunlardan bir iki örnek vereceğim:

“75 bin üniversite öğrencisine karşılıksız burs vereceğiz”, deniyor. Büyükşehir ve diğer Belediyeler 5216 ve 5393 sayılı mevcut yasaya göre “burs veremezler” ancak “eğitim yardımları” yaparlar. Yani burs adı altında bir destek sağlanamaz. Kaldı ki CHP Anayasa Mahkemesine başvurarak 10 binlerce Üniversite öğrencisinin, ilk ve orta öğretimde okuyan “şehit çocuğu, yetim ve öksüz binlerce öğrencinin” eğitim yardımlarını iptal ettirerek daha öncesinde görüşünü ortaya koymuştur. Ayrıca İBB, Boğaziçi Üniversitesi işbirliğinde TOEFL kursunu da vermiştir. Daha baştan 16 kişilik bir aile üyesiyle bir kapitalistin uçağına binerek Karadeniz turuna çıkan bir aday, İstanbullulara ‘mutlu ve güzel bir gelecek vadedeceğine israfla, yoksullukla mücadele edeceğine’ inanmak zor, hatta imkânsız. Zira bu âlemde böyle bir durum yok. Sözüm ona emekten yana antikapitalist solcuların iki çift laf etmeye mecalleri ya kalmadı, ya da baştan bu tarafa sermaye sınıfının uşaklığını yapıyorlardı da “Gezi Olayları”na kadar biz bu işin farkında varamadık mı? Tabi şapka düştü kel göründü. Ayrıca,  ‘16 milyon İstanbullu ile birlikte bu şehri yöneteceğim’ demesinin dünyada modern şehir yönetiminde bir örneği yoktur. Bir topluluk hem yöneten hem de yönetilen olamaz. Peki, böyle bir irade, “çözümün adresi olabilir mi?”

Yarın akşam saat 21: 00’de Lütfi Kırdar Kongre Merkezi’nde AK Parti ve CHP yetkililerinin üzerinde ittifak ettikleri FOX TV’den İsmail Küçükkaya’nın moderatörlüğünde İstanbul ve İstanbulluların geleceği ile ilgili Sayın Binali Yıldırım ve Sayın Ekrem İmamoğlu’nun katılacakları canlı yayın programını izleyeceğiz. Daha önce İmamoğlu tarafından televizyonda canlı yayına davet edilen Binali Yıldırım’ın bu işe yanaşamayacağını hesap ederlerken, Binali Bey’in bu teklifi kabulü, moderatör olarak kendisine ve partisine muhalif Uğur Dündar’ı teklifi müthiş bir ataktı. Muazzam bir özgüvenin ifadesiydi ve sonucu etkileyiciydi. Bu cenahı fena halde sarstı. Gerçek sebebini bilemediğimiz sadece “Demokrasi ve adaylar zarar görür” gerekçesiyle programı yönetmek istemediğini açıkladı Uğur Dündar. Karşı tarafta şok hali tavan yaptı. Garip bir bahane ve tam bir şaşkınlık(!) Linç medyası dilini yuttu adeta. Binali Bey, işine olan vukufiyeti, dirayeti ve cesareti, kendisine olan güveni, pozitif bir profil ortaya koydu. “Kutuplaşma ve germe” edebiyatını sildi süpürdü. Reytingi yükseldi. İstanbul’u kucaklayacak bir vizyona sahip olduğunu ve farkını ortaya koydu. İsmail Küçükkaya için de aynı olumsuz algı şimdiden bazı yazar, gazeteciler tarafından tedavüle sokuldu. Bütün bu gelişmelerden sonra İsmail Küçükkaya’da vaz geçebilir mi? Diye sormadan edemiyoruz. Çünkü şimdiden “CHP, Ekrem İmamoğlu ve FOX kanalına kurulan büyük bir komplo” diyenler var.

Her iki adaya 15’er soru, 3’er dakika süre tanınacak. İsmail Küçükkaya’dan beklentimiz; her iki adaya eşit mesafede adaletli, hakkaniyetli, ölçülü, duyarlı, tutarlı, dengeli, kantarın topuzunu kaçırmadan bir yönetim sergilemesidir. Son hafta bu programın değerlendirmesiyle geçecektir. Son sözü 23 Haziran’da İstanbul halkı söyleyecektir. Bu seçimin İstanbul halkına ve şehrimize hayırlı olmasını Cenab-ı Allah’tan niyaz ederim.

Ayrıca; yazılarıma işlerimin yoğunluğu sebebiyle kısa bir süre ara vereceğimi okuyucularıma arz ederim. Hürmet, muhabbet ve saygıyla…

Vesselam.