Faili meçhullerin aydınlanmasını istemiyor musunuz?
- GİRİŞ19.07.2008 08:17
- GÜNCELLEME19.07.2008 08:17
Hatırlayacaksınız Ergun Özbudun'un hazırladığı yeni anayasa tartışmalarında bu çalışmaya en çok karşı çıkanlar 12 Eylül askerî darbesinden en çok mağdur olanlardı. 12 Eylül'ün o şiddetli günlerinde hapishanelerde işkence görenler, '1402' gerekçesiyle üniversiteden atılan, aylarca işsiz kalan akademisyenler, aydınlar, ki bazıları daha sonra gazeteci ve köşe yazarı oldu- yeni anayasaya şiddetle karşı çıktı. Ergun Özbudun'un başkanlığında yapılan yeni anayasa çalışmalarına muhteva ve şekil yönünden itiraz etmek başka, daha fazla özgürlük geleceğinden kaygı duyarak karşı çıkmak başka bir şey. Yıllar sonra, 'dokunmayın 12 Eylül anayasamıza' demeye başladılar.
Aynı ironik tartışmayı Ergenekon soruşturmasında yaşıyoruz. Türkiye'nin yakın tarihine küçük bir gezinti yapmamız bizi yüzlerce faili meçhul olayla karşı karşıya bırakacak. Sadece hafızalarımızın hatırlamakta zorlanacağı, 1 Mayıs 1977'deki Taksim faciası, Kahramanmaraş ve Çorum olayları, Kemal Türkler'in katledilmesi gibi 12 Eylül öncesindeki binlerce faili meçhulden bahsetmiyorum. 90'lı yıllardaki Muammer Aksoy, Çetin Emeç, Turan Dursun, Bahriye Üçok, Musa Anter, Ahmet Taner Kışlalı, Uğur Mumcu cinayetlerinin gerçek failleri de hâlâ bulunmuş değil. Kimlerin yaptığı veya yaptırdığı bilinmiyor. Cinayetler tam olarak aydınlatılamadı; faili meçhul olarak duruyor. Üstelik katledilen insanların büyük bir kısmı solculuğuyla bilinen, CHP'ye yakın olduğu düşünülen isimler. Burada sadece Onat Kutlar, Necip Hablemitoğlu gibi isimlerin öldürülmelerini de saymıyorum. Madımak Oteli'nin yanmasıyla sonuçlanan olayları, Gazi Mahallesi olaylarını, Cumhuriyet Gazetesi'ne atılan bombaları, Güneydoğu'daki binlerce faili meçhul kalmış cinayeti vs. unutmamak lazım. Tabii ki hepsi bu kadar değil. Türkiye'deki bütün faili meçhulleri sıralamaya çalışsak onlarca ciltlik kitaplar yazmak gerekirdi.
Yıllar sonra birkaç cesur yürek savcı çıkıyor ve diyor ki: "Bu cinayetlerin ve faili meçhullerin en azından bir kısmını aydınlatacak ipuçları buldum. Ve bu bulduklarımı da 2.500 sayfalık bir çalışmayla mahkemeye sundum. Mahkeme kabul ederse bunu kamuoyunun bilgisine de açacağım." Böyle bir durumda nasıl bir tepki beklersiniz? Hele de en yakın arkadaşlarını, yoldaşlarını, sevdiklerini, yol arkadaşlarını faili meçhul cinayetlerde kaybetmiş kişilerin, böyle bir çalışmaya büyük bir destek vermesini beklersiniz. Bu insanların çığlık atmasa da en azından iddiaların kamuoyuna açıklanmasını büyük bir ciddiyetle bekleyeceğini düşünürsünüz öyle değil mi? İddiaları dinledikten sonra eğer kayda değer bir şey olmadığı anlaşılırsa da ona göre bir tavır takınacaklarını tahmin edersiniz.
Türkiye'de öyle olmuyor işte. Başta CHP olmak üzere, birçok yazar-çizer feryat figan, "Nasıl olur da bu faili meçhul olayların üzerine gidersiniz?" diyor. 7 Mart 1990 tarihinde genel yayın yönetmeni hâlâ faili meçhul olan bir cinayete kurban gitmiş gazete bile olayı olabildiğince sulandırmaya ve yok saymaya çalışıyor. CHP Genel Başkanı, bir terör çetesi olmakla suçlanan böyle bir oluşumun hemen avukatlığına soyunuyor ve bunu da açıkça deklare ediyor. Savcının iddialarının ne olduğunu dinlemedi bile. Bu soruşturmaya, iddiaları dikkate almadan şiddetle karşı çıkanlar hakkında insan ister istemez şüpheye düşüyor.
Yorumlar4