Kılıçdaroğlu CHP'ye genel başkan olur mu?
- GİRİŞ08.04.2009 09:55
- GÜNCELLEME08.04.2009 09:55
Her ne kadar Obama'nın Türkiye'ye gelişi 29 Mart seçimlerinin yansımalarını gölgede bırakmış olsa da, daha uzun süre tartışılacağı kesin. Bu seçimlerin en büyük yansımasının AK Parti'den çok CHP'de yaşanacağını tahmin etmek güç değil. CHP'nin iç dinamiklerini tetiklediği ve ileriki günlerde daha çok tetikleyeceği ortada.
Uzun zamandır CHP'nin başına hem daha karizmatik hem daha çok söz dinleyecek bir aday arayan medya aradığı ismi nihayet buldu. Daha seçimler bitmeden, İstanbul'daki oy oranını artırdığını fark edenler, seçimlerin sonucu belli olmadan onu CHP'nin genel başkanlığına hazırlamıştı bile. Kemal Kılıçdaroğlu da 'sakin güç' söylemiyle seçim gecesinden itibaren Ankara'ya göz kırpmaya başladı.
Kazanamamış olsa da şüphesiz CHP İstanbul'da başarılı oldu. Oy oranını bir hayli artırdı. Ancak bu başarı kimin, onu iyi değerlendirmek lazım. Kemal Kılıçdaroğlu'nun mu Gürsel Tekin'in mi yoksa her ikisinin mi? Bu soruya en kesin cevap olarak, "Tek başına Kemal Kılıçdaroğlu değil." diyebiliriz. Kemal Kılıçdaroğlu'nda, CHP gibi, rüzgarların çok sert estiği, çok farklı fraksiyonların var olduğu, iç kavgaların şiddetli yaşandığı bir partiye genel başkan olacak karizmanın bulunduğunu sanmıyorum. Halis ve iyi niyetli olabilir ama liderlik için bunlar yeterli midir? Bilemiyorum... Medyada onu Gandhi'ye benzetenler bile var. Fiziken çağrışım yapabilir ama Gandhi, bir eylem adamı olmasından öte büyük bir fikir adamıydı. Eylemlerinin arkasında çok derin bir bilgi birikimi ve felsefik bir arka plan vardı. Hindistan gibi yüzlerce çeşit din, dil ve etnik yapıdaki insanları bilgeliğiyle tesiri altına alabilmiş büyük bir karizmaydı.
İstanbul seçimlerinde yaptığı çok önemli işler var tabii ki Kılıdaroğlu'nun... Her şeyden önce bir sosyal demokrat partiye yeniden kendini hatırlattı. İstanbul'un bütün varoşlarına gitti. Buraları ev ev, dükkan dükkan dolaştı. CHP'nin bir zengin partisi olmadığını seçmene anlatmaya çalıştı. Siyasi hırslar ve entrikalar içinde olmayan dürüst bir politikacı izlenimi verdi. Ancak İstanbul'daki seçim sürecinde arkasından Gürsel Tekin'i çıkarsaydık bu denli başarılı olur muydu, onu tartışabiliriz. CHP'nin İstanbul'da oylarını büyük oranda artırmasının altında Gürsel Tekin'in ve onun önayak olduğu düşüncelerin yattığına inanıyorum.
Halkın tamamını kucaklamaya çalışan, örtülü örtüsüz herkesin partisi olduğunu söyleyen bir seçim stratejisi izlediler. Kimlik siyasetine girmekten özenle kaçındılar, din düşmanı parti olmadıklarını anlatmaya çalıştılar. Rejim krizlerine asla oynamadılar. Bu politikanın arkasında da Gürsel Tekin vardı.
Bu seçim stratejisini CHP Genel Merkezi'nin enine boyuna düşünmesinde büyük yarar var. 22 Temmuz seçimlerinde, rejim krizleri üzerinden politika yapmasının bedelini büyük bir hezimetle ödemişlerdi. 29 Mart seçimleri rejim krizi siyasetinin büyük bir yanlış olduğunu bir kere daha gösterdi.
Hasılı; Türkiye her geçen gün değişiyor ve büyüyor. Amerikan Başkanı Barack Obama bütün dünyaya mesajını Türkiye üzerinden verirken, İslam ve Batı dünyasına buradan yeni bir sayfa açtı. Türkiye bölgesel etkinliğini her geçen gün artırıyor. Kuzey Irak'la, Suriye ile bütün Ortadoğu, Kafkaslar ve Balkanlar ile ilişkilerini yeniden yapılandırıyor. Böyle bir ülkede, iktidara alternatif anamuhalefet partisinin başında Kılıçdaroğlu'nun zayıf kalacağını düşünüyorum.
Mehmet Kamış - Zaman
m.kamis@zaman.com.tr
Yorumlar4