Ankara Tandoğan’da “Cumhuriyet” mitingi yapılacak Pazar günü.

Sloganlar atılacak “Türkiye laiktir laik kalacak” diye.

Marşlar söylenecek 86. yılını kutlayacağımız Cumhuriyetin 10. yılında yazılan dizeleriyle. Nice on yıllar geçmemiş gibi...

Mustafa Kemal Atatürk’ün posterleri taşınacak ellerde Atatürk’ün şapka kanunu ile kaldırdığı kalpaklar takılacak kafaların üstüne...

Anıtkabir’e fazla uzak olmayan bir noktadan sloganlar yükselecek.

Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) organize edecek.

Yine Ankara’nın göbeğinde bağıracaklar..

Bakalım bu kez yüreği yetecek mi Ergenekon sanığı ADD genel başkanının. Çıkıp kürsüye haykıracak mı? Bana haksızlık ettiniz diyecek mi?

Yoksa suçüstü yakalanmışlar gibi yüzünü yere eğip, susmayı mı tercih edecek?

Yine geriden izlemekle mi yetinecek.?

“Perde” arkasından. Sütrenin gerisine mi çekilecek?

“Gölgesiyle” mi yönetecek.?

Miting bu kez geçmişten daha farklı olacak. Eski müdavimlerin birçoğu gelmeyecek Ankara’ya... Belki de gelecekler ama el altından destek verecekler sadece.

Göstermeyecekler kendilerini. Gizleyecekler.

Bazıları için bu fiziki olarak da mümkün olmayacak. Kalpleri orada olacak ama kendileri gelemeyecek.. Mitingi demir parmaklıklar ardından izlemek zorunda kalacaklar. Taaa Silivri’den...

Tandoğan meydanında ise, mitinge katılım çağrısı yapan sayın Ahmet Hakan’ın kalbini arayacak birileri.. Tüm kalbiyle mitinge katılırken kimbilir tüm vücuduyla Nişantaşı’nın hangi kafesinde çayını yudumlayacak, rahatına bakacak sayın Hakan.

Madem bu kadar hevesli niye gelmiyor da sadece kalbini yoluyor Tandoğan’a. Acaba onun da mı yüreği yetmiyor.?

Yoksa sadece polemik olsun torba dolsun hesabına mı söyledi onca sözü.?

Zaten torbasında sözden başka ne var ki.?

Korkuyor musun?. Cumhuriyet gazetesi yazarı Mustafa Balbay örneğini yaşadıktan sonra, yine aynı duruma düşerim diye mi tırsıyorsun.?

Öte yandan...

Aynı gün, miting alanında kalabalık, Ergenekon sanığı genel başkanlarına methiyeler düzerken; hemen ileride, Danıştay saldırısında hayatını kaybeden Mustafa Yücel Özbilgin anılacak. Önce Anıtkabir’e yürünecek ardından Karşıya’daki kabrine..

Belki o zaman hatırlayacak birileri Ergenekon ile Danıştay davalarının birleştirildiğini.

Danıştay’da merhum Özbilgin’i öldüren elin aslında Ergenekon’la diplerden bağlantılı olduğunu belki o zaman farkedecekler.

Ergenekon sanığına methiyeler düzüp sloganlar atarken Tandoğan’daki kalabalık, Danıştay’da başka bir kalabalık gözyaşları dökecek, Ergenekon’un başka bir sanığına öfke ile dolu konuşmalar eşliğinde.

Kimse bu tesadüfü aklına bile getirmeyecek.

Neden 17 Mayıs’ta Ankara’da birileri Cumhuriyet mitingi düzenledi diye sormayacak.

Bakalım Özbilgin’in arkasından gözyaşı döktükten sonra kimler Tandoğan’a gidip slogan atacak..?

Ya da önce Tandoğan’da Ergenekon sanığı genel başkanlarıyla birlikte kimler slogan attıktan sonra Danıştay’a giderek Özbilgin için gözyaşları dökecek...?