Kılıçdaroğlu mu yoksa HSYK’mı?
- GİRİŞ03.07.2010 18:15
- GÜNCELLEME03.07.2010 18:15
Muhtemelen ilk toplantıda bir karar verilmeyecek ama sonucu kestirmek aslında hiç de zor değil.
Paketin demokratik olması, insan haklarını ön plana çıkarması, hukukun üstünlüğünü savunması vs... Hepimizde biliyoruz ki bunların hiçbiri mahkemenin karar vermesinde etkili olmayacak. Mahkeme üyelerinin mevcut siyasi görüşleri, eğilimleri, ilişkileri veya ideolojileri kararı oluşturacak. Kararı verdikten sonra da buna Anayasa içinde hukuki gerekçeler bulunacak. Eğer anayasa içinde bu hukuki zemin yoksa “oluşturulacak”.
Bu şimdiye kadar böyle olmuştur. Bundan sonra da böyle olacaktır.
Tıpkı parti kapatmalarında olduğu gibi.
Tıpkı başörtüsü kararında olduğu gibi.
Bu girişten sonra başlıktaki soruyu tekrar yazarak başlayalım.
Kılıçdaroğlu’mu yoksa HSYK’mı?
Anayasa mahkemesi aslında bu temel soruya cevap arıyor. Birini diğerine tercih etmek istemiyor. Her iki şıkkı birden işaretleyecek bir “ara cevap” bulmak için uğraşıyor. Bu söylenti Ankara’da birçok kesimde alttan alta dillendiriliyor.
İddiaya göre Anayasa Mahkemesi, ne Akpartiyi sevindirmek ne de “karşı” tarafı üzmek istemiyor. Kararı öyle formüle etmeye çalışıyor ki Akparti kazanım elde ettiğini düşünerek “hiç yoktan iyidir” derken “karşı” taraf alttan alta sevinmeli, “işlem tamam” demeli.
İşte burada o sorunun cevabı yatıyor aslında. Ne yardan geçerim ne serden zihniyeti ile Kılıçdaroğlu ve HSYK’nın bu süreci zararsız atlatması isteniyor.
Peki, neden böyle diyorum.
Çünkü CHP genel başkanlığına gelişiyle birlikte iyi bir rüzgâr yakalayan Kemal Kılıçdaroğlu’nun aynı rüzgarı hız kesmeden seçime kadar taşıması isteniyor. Ancak olası bir iptal kararı rüzgarın yön değiştirmesine neden olabilir. Yani demokrasi dışı bir “zorlama”, tıpkı cumhurbaşkanlığı seçiminde olduğu gibi Akpartiye tepki oylarını toplayabilir. Bir anlamda kaş yaparken göz çıkabilir. Bu ise 2011’de Akparti’yi iktidardan indirip “CHP-MHP koalisyonunu” iktidara getirmeye çalışanların hiç işine gelmez.
Paketin tümünü iptal mantıklı değil. Ama sadece iki madde iptal edilebilir. Anayasa mahkemesinin ve HSYK’nın yapısını düzenleyen maddeler. Fakat Burada “karşı” taraf, herhangi bir kazayı göze alamıyor. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi’nin yapısını düzenleyen maddeyi “yem” olarak paket içinde bırakmayı düşünüyor.
Cumhurbaşkanlığı makamında Abdullah Gül’ün olması nedeniyle her halükarda Anayasa Mahkemesi’nin yapısı kısa süre sonra değişecek. Bu nedenle fazladan bir tepki çekmeye gerek yok. Anayasa Mahkemesiyle ilgili düzenleme pakette bırakılarak sanki demokrasiden yanaymış tavrı ile göz boyanabilir. AB’nden gelecek tepkiler de böylece azaltılabilir. Ayrıca Anayasa Mahkemesi, kendi hakkındaki maddeye “ellemediği” için gelecek tepkilere rahatlıkla karşı durabilir. “Bak kendi hakkımdaki maddeye bile ellemedim” der.
Ama HSYK böyle değil.
Onun feda edilmesi mümkün değil.
Cumhurbaşkanı dahil kimsenin zaten elini sürmesi mümkün olmadığı için bu maddenin kesinlikle paketten çıkması gerekiyor. Üstelik tek bir madde paketten çıkarılırsa fazla göze batma da yaşanmaz.
Ancak burada da başka bir “sorun” var.
Akparti’nin (özelde ise Tayyip Erdoğan’ın) geri adım atmama ihtimali var. TSK’nın 27
Nisan e muhtırasına karşı gösterilen bir tepki gelebilir. Bunun zeminini de Anayasa mahkemesi raportörlerinden Doç.Dr Osman Can oluşturdu.
TBMM, Anayasa Mahkemesinin verdiği iptal kararını, anayasaya aykırı olduğu gerekçesi ile “yok hükmünde sayabilir”
Bu bir yönden kaos gibi görünse de Meclis’in vereceği bu karara kim nasıl karşı çıkacak. Kapatma davası mı açacaklar? Yoksa darbe mi yapacaklar? Bunlardan daha önemlisi onların arkasından kimler bunu destekler. Osman Can birilerinin kulağına kar suyu kaçırdı.
Şimdi Anayasa Mahkemesinde 6-3 lük bir “dengenin” oluştuğu dile getiriliyor. 6 üye iptal isterken 3 üye pakete dokunulmasın diyor. Geriye kalan 2 üye ise şu an için çekimser. İşte herşey o iki üyede düğümleniyor. Bu senaryolar da o “iki üye” üzerinden sahnelenmeye çalışılıyor.
Eğer “karşı” taraf Kılıçdaroğlu’nun rüzgarının seçime kadar gideceğinden emin olurlarsa paket tek satırına dokunulmadan referanduma gidecek.
Böylece “karşı taraf” referandumda pakete hayır çıkacağını düşünüyor. O “darbenin” ardından yapılacak seçimde de Akparti iktidardan uzaklaştırılacak ve “eski, mutlu günlere” geri dönülecek. Akparti’nin “yıktığı” ne varsa tekrar inşa edilecek.
Ama tüm bu senaryoların zayıf bir tarafı var.
Kılıçdaroğlu’nun kendisine biçilen “halkçı, sıcak, samimi, demokrat” rolü daha ne kadar oynayabileceği. Çünkü daha ilk günden itibaren çuvallamaya başladı. Kürt sorunu ve başörtüsü sadece başlangıç.
Ya saat gece yarısı 12’yi geçtiğinde büyü bozulursa?
Mehmet KIVANÇ
Yorumlar4