Körfez krizinin sebepleri -1-
- GİRİŞ07.06.2017 10:18
- GÜNCELLEME07.06.2017 10:18
Suudi Arabistan öncülüğündeki Arap ülkeleri, Katar’la tüm diplomatik ilişkilerini sonlandırma kararı aldı.
Karar, Katar’a karşı bir takım yaptırımları da içeriyor.
S. Arabistan’ın öncülüğünde alınan bu karara Birleşik Arap Emirlikleri (BAE)’nin yanında Bahreyn ve Mısır daha sonra ise Yemen, Maldivler ve Libya’nın doğusundaki hükümet de katıldı.
Şimdi dünya kamuoyu doğalgaz ve petrol zengini bu küçük Körfez ülkesine neden cephe aldığının sebeplerini merak ediyor.
Körfez ülkeleri arasındaki husumet aslında yeni değil.
Katar, tarihin her döneminde kendine özgü farklı politikalarıyla öne çıkmaya çalışmaktadır.
Körfez ülkeleri diğer bölge ülkelerine nazaran demografik bakımından daha kırılgandır.
Diğer bir ifadeyle, Körfez’de güç odaklı ve aşiretlerden oluşan bir toplumsal yapı söz konusudur.
Körfez krizi, bu gerçekler nazarı dikkate alınırsa daha kolay anlaşılabilir.
BİR GÜN SIRA BİZE GELİR KORKUSU
Bu diplomatik abluka, aslında Körfez’in tek hâkimi olmak isteyen S.Arabistan’ın Körfez’in yaramaz ve uyumsuz çocuğu tabiriyle anılan Katar’ı hizaya getirmek için yapılmıştır.
Tabiri caizse onu terbiye etme girişimidir.
Çünkü Katar, son yıllarda farklı politikalarının yanında Sünni Arap dünyasındaki İslamcı akımlara ciddi destek sağlıyor.
İsrail’e karşı Filistin’in özgürlük mücadelesi veren HAMAS’a, Mısır’da silahsız mücadeleyi benimseyen Müslüman Kardeşler Teşkilatı, (İhvan Hareketi) başta olmak üzere diktatörlerden kurtulmak amacıyla Tunus, Libya ve Suriye’de iç savaşlara taraf olmuştur.
Dış destekli diktatörleri devirme amacıyla mücadele başlatan muhalefet güçleri ile yakın ilişkiler içindedir.
Suudi Arabistan ve diktatörlükle yönetilen diğer Arap ülke rejimlerinin Katar’ı hedef almasının asıl sebebi budur.
Bir gün kendi iktidarlarının da hedef alınacağı korkusudur.
Mısır, Libya ve Suriye’deki rolü nedeniyle Katar hanedanlığı suçlanmaktadır.
Katar’ın mağrip ülkelerinde etkili olan Arap Baharı ile rejimlerin değişmesine mali desteğiyle öncülük ettiği gizli değildir.
Suçlamalar arasında DEAŞ ve El Kaide gibi terör örgütlerine destek verdiği iddiaları ise doğru değildir.
Katar, eylemleriyle İslam’a ve Müslümanlara büyük zarar veren bu iki örgüte destek konusunda şimdiye kadar hiçbir bilgi ve belge yok.
KRİZ’DE İRAN FAKTÖRÜ
S. Arabistan öncülüğündeki bu karşı Arap cephesi, Katar’dan iki şey istiyor.
Birincisi; İslam dünyasındaki rejim değişikliklerine yayınlarıyla destek veren Katar’ın finanse ettiği El Cezire Televizyon kanalının kapatılması.
İkincisi, diktatörleri devirme ve onların rejimlerini değiştirmek amaçlı mücadele eden muhalefet güçlerine verdiği desteği durdurmasıdır.
S. Arabistan ve diğer Arap ülkeleriyle Katar, İsrail’e karşı ve Suriye ile Irak’taki Sünni direniş gruplarının desteklenmesinde aynı fikirdeler.
Arap Baharı bağlamında Mısır ve Körfez’deki siyasi hareketlenmelerin desteklenmesinde ters görüşlere sahipler.
Bütün bu karşı tepkilerin asıl sebebi aşılamayan korkulardır.
Bu korkuların biri İran’ın bölge ve İslam coğrafyasını tehdit eden girişimleridir.
Bir diğer sebep ise Katar’ın desteklediği ve Arap dünyasında rejim değişikliklerine sebep olan desteğidir.
İran ve Katar’ın mezhepsel ve ideolojik farklılıklarına rağmen, değişime zorlayan politikalarının benzerlikleri vardır.
Hem Katar ve İran’a karşı cephenin oluşması hem de Suudilerin aşırı şekilde silahlanması işte bundandır.
TÜRKİYE’NİN ROLÜ ÖNEMLİ
Kriz’in aşılmasında en etkin ülke ise Türkiye’dir.
Taraflar, uzlaşma konusunda Türkiye’nin yardımına ihtiyaçları var.
Tarihi bağlar ve her iki taraf ile iyi ilişkileri bakımından Türkiye bu sorunun çözümünde arabulucu olarak üzerine düşeni yapmak için devrededir.
Krizin büyümeden aşılacağına inanıyorum.
yeniakit
Yorumlar1