Tahran Zirvesi’nin düşündürdükleri

  • GİRİŞ23.07.2022 10:34
  • GÜNCELLEME23.07.2022 10:58

Dünyanın gözü, kulağı, Türkiye, Rusya ve İran liderlerinin, iki yıllık bir aranın ardından kısa bir zaman önce ilk kez bir araya geldikleri Tahran’a çevrildi.

Çünkütüm eksiklikleri ve üye ülkelerin çelişkili ilişkilerine rağmen, Astana Platformu, etkin çözümler üretebilen ve bunların hayata geçirilmesi amacıyla somut adımlar atabilen bir girişim olması hasebiyle dünya ülkelerinin dikkatini çekmektedir.

Zirveyi dikkate değer kılan diğer bir konu ise ABD’nin desteğiyle bölgede terör örgütlerinden oluşan ‘Özerk Bölgeler’ adı altındaki terör devletçiği oluşturma yapılanmalarının varlığıdır.

Tahran’da 3’lü Zirve’de ABD destekli Batılı ülkelerin işbirliği içinde olduğu terör tandanslı yasadışı ‘’özerk bölgeler oluşturma’’ girişimleri ile DEAŞ, PKK ve uzantıları YPG-SDG gibi Suriye’deki ‘teröristleri etkisiz hale getirmede iş birliği’ kararı, bölge barışı ve huzuru ile güvenliği bakımından çok olumlu ve önemli bir gelişmedir. 

Ancak, asıl sorun bu konuda imzalanan ortak bildiriye imza koyan ülkelerin samimiyetlerindeki ölçüdür.

Çünkü daha önceden ABD ile yapılan bir mutabakatın bir benzeri Rusya ile yapılmıştı. ABD gibi Rusya da mutabakatın gereğini yapmadığı bir gerçektir.

Şimdi Rusya ve İran, Tahran zirvesinde ‘Teröre karşı ortak mücadele’’ konusunda alınan karara imza attılar.

Ancak şu bir gerçek ki, hem Rusya hem de İran, Şam diktatörü Beşşar Esad ve rejimine muhalif olan herkesi terörist olarak kabul ediyorlar.

…Ve bu terör örgütleri zaman zaman Şam yönetimiyle anlaşabilmektedir.

Türkiye ise DEAŞ ve PKK ile farklı isimler altındaki uzantılarını terör örgütü kabul ediyor. 

Yine Türkiye, Esed’i diktatör ve Şam rejimini ise kendi halkına yönelik katliamlar gerçekleştiren bir ‘terör rejimi’ olarak görüyor.

Diğer bir ifadeyle Rusya ve İran, Esed rejiminin yanında yer alırken, Türkiye, Esed ve rejimine karşı.

Bu gerçekler dikkate alındığında; Tahran zirvesinde imzalanan ortak bildiride, Ankara’nın Suriye’nin kuzeyine olası bir askeri operasyon başlatma tehdidi çerçevesinde Suriye’deki ‘teröristleri etkisiz hale getirme’ konusunda Rusya ve İran’ın samimi olmadıkları açıktır.

Türkiye bu gerçekleri dikkate alarak hesaplarını yapmalıdır.

Bilinmeli ki; ‘’bölgenin güvenliğini tehdit eden terör örgütleri kadar bu örgütleri silahlandırıp kullanan ve yasadışı ‘’özerk bölgeler’’in oluşumuna destek veren ABD ve yandaşı ülkeler, hem sorumlu hem de suçludur’’ ibaresinin yer aldığı ortak bildiriye göre Rusya ve İran’ın bu terör örgütleriyle bağlantıları nedeniyle suçlu oldukları bir diğer gerçektir.

Yani Tahran’daki zirve sonrası yayınlanan ortak bildiri çelişkilerle dolu. 

Herkesin terör örgütü tanımı farklı ve siyasi çıkar politikalarından dolayı ise yaklaşımları birbiri ile bağdaşmamaktadır.

Unutulmasın ki; Suriye’nin toprak bütünlüğünü tehdit eden bölücü faaliyetler, Suriye için önemli olduğu kadar bölge ülkeleri için de o kadar önemlidir.

Eğer Astana Garantörü Üç Ülke terör örgütleriyle ilişkilerini keser ve aldıkları bu kararı uygular iseler, hem terör örgütlerine silah sağlayıp kullanan ABD öncülüğündeki Batılı ülkelere gereken cevap verilmiş olacak hem de Suriye’nin egemenliğini ve toprak bütünlüğünü baltalamayı amaçlayan ve komşu ülkelerin ulusal güvenliğini tehdit eden PKK ve uzantısı PYD/YPG ve SDG gibi bölücü terör örgütleri kısa zamanda bertaraf edilmiş olur.

Yeter ki; Türkiye, Rusya ve İran, bu terör örgütleriyle var olan ilişkilerini sonlandırsınlar ve ‘teröristleri ve terör gruplarını tamamen etkisiz hale getirmeye yönelik ortak mücadele edilecek’’  konusundaki taahhütlerinde samimi olsunlar… 

YENİAKİT

Yorumlar1

  • Ahmet 3 yıl önce Şikayet Et
    Kaleminize sağlık...
    Cevapla
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat