Çözüm sürecinin bozguncuları
- GİRİŞ10.06.2014 09:29
- GÜNCELLEME10.06.2014 09:29
AK Parti'nin Diyarbakır'da düzenlediği çalıştayı izlediğimde bir kez daha şunu anladım ki birileri için 'Kürt meselesi' de, 'PKK meselesi' de çözülmesi istenen bir mesele değildir.
Düne kadar 'Kürt meselesi'ni bir 'inkar meselesi' olarak takdim edenler bugün hala sorunun çözülmediği varsayımı üzerinden sekter eleştirilerde bulunmayı sürdürüyorlar.
Ezberler ve beylik laflar gırla...
Tek bildikleri şey, AK Parti hükümetini suçlamak...
O birilerinin dili eski Türkiye'ye ait ve ziyadesiyle sorunlu...
Türkiye Efkan Ala'nın deyimiyle artık sorun üreten bir sistemden çözüm üreten bir sisteme geçerken o birileri hala sorunu derinleştirecek bir anlayış hattı üzerinden çözüm üreten sistemin sahibi olan AK Parti'ye derin bir düşmanlık sergiliyorlar.
'PKK mahallesinde' baş konumunda olan ve sözü dinlenir bu zevatın varlığı çözüm sürecinin bir handikabıdır.
***
O birilerinin konuşmalarını dinlerken aklıma takıldı.
-Acaba bu toplantıyı 12 yıl önce düzenlemiş olsaydık bu zevat sorunun çözümü için hangi önerileri dillendirirlerdi?
Bu tür toplantıları en eski zamanlardan beri izleyen birisi olarak hemen cevabını verdim kendi içimde.
Şöyle diyeceklerdi mesela:
-Kürt kimliği kabul edilsin
-Kürtçe radyo, televizyon ve gazete açılsın.
-Kürdoloji enstitülerine izin verilsin.
-Devlet okullarında Kürtçe seçmeli dil olarak öğretilsin.
İlk anda sıralayacakları şeyler bunlar olacaktı.
Çünkü bu talepler o tarihlerde hayli devrimci ve radikal taleplerdi.
Bu taleplerin telaffuzu bile yürek isterdi çoğu zaman.
Daha hızlıları ve cesurları ise bu talep listesine şunu eklerdi:
-Anadilde eğitim hakkı tanınsın..
O gün Diyarbakır'daki toplantıda o birilerinin hâlâ Kürt meselesi bahsinde hiçbir şey yapılmamış gibi konuşması manidardı.
Oysa bizzat kendilerinin 12 yıl önce sıraladıkları bütün bu taleplerin hepsi, hatta daha fazlası Ak Parti hükümeti tarafından hayata geçirildi.
Bugün Kürt kimliğini inkar eden bir devlet paradigması yok.
Kürtçe'nin önündeki bütün engeller de fiilen ve resmen kaldırılmış durumda.
Kürt dilinde eğitimin de öğretimin de önünü ardına kadar açık.
Özel okullarda Türkçe'nin dışındaki diller için tanınan eğitim hakkı başlıbaşına bir devrim niteliğinde.
Ama o birileri için değişen hiçbir şey yok!
İnkarı, asimilasyonu ve cebir politikalarını büyük bir inanç ve cesaretle tarihe uğurlayan AK Parti'yi ve lideri Recep Tayyip Erdoğan'ı düşman gibi görmeye devam ediyorlar.
***
'Kürt meselesi çözülmedi' diyenler doğru bir denklem üzerinden yürümüyorlar.
'Kürt meselesi' ile 'PKK meselesi'ni birbirinin aynıymış gibi gösterenler de PKK tarihini doğru okumuyorlar.
Tarihi gerçek şudur:
-PKK münhasıran 'Kürt meselesini çözmek' amacıyla dağa çıkmış bir örgüt değildir.
Bugünün gerçeği de şudur:
-'Kürt meselesi' çözülmediği için PKK dağda bulunmuyor ve Kürt gençlerini dağa çağırmıyor.
Peki nedir asıl gerçeklik?
Şudur:
PKK'nın bir iktidar talebi var.
Sadece Türkiye'de değil, Suriye'de de....
O talep karşılanmadığı sürece 'Kürt meselesi' çözülmüş olsa bile dağ sorununun çözüleceğini varsaymak ham hayalden ibarettir.
***
'Daralan demokrasi' söylemi bu zevatın en hafif eleştirilerinden birini oluşturuyordu.
12 yıl önce telaffuzunda dahi sorun olan taleplerin tümünün bugün hayata geçirilmiş olmasına rağmen demokrasi darlığından söz edenler asıl durdukları yeri de göstermiş oluyorlar.
Sorunu çözen AK Parti'nin ve Recep Tayyip Erdoğan'ın 'dindar' kimliği o sosyalist-laikçi zevat için ciddi bir sorun oluşturuyor besbelli.
Başbakanın üslubu üzerinden laf edenler ne hikmetse Başbakana yönelik ağır suçlamalar karşısında tek kelime etmeyi akıllarına dahi getirmiyorlar.
Dahası, gerilimin tırmanmasını Başbakanın üslubuna bağlayanlar nedense kendi üsluplarıyla sadece gerilimi değil, çözümsüzlüğü de tırmandırdıklarını görmüyorlar.
***
'Güven sorunu' deyip durdular hâbire...
Ve bunun sorumlusu olarak da pek tabii Başbakanı ve hükümeti gösterdiler...
PKK'nın çözüm sürecini sabote etmeye dönük söylemleri ve eylemleri onların umurlarında değildi.
Varsa yoksa Başbakan ve hükümet...
Kürt gövdesi üzerinden kendilerini yaşatmaya çalışan bu Türk orjinli sosyalist-laikçi-ulusalcı zevatın görünen o ki PKK'nın silahlarına ihtiyaçları var.
'O çözülmedi dediğiniz Kürt sorunu nedir?' diye sormak geçti içimden.
O birileri bir tanım getirse de biz de bu sorunun çözülüp çözülmediğini anlasak artık.
Dedim ya, hala sorunlu bir anlayış ve ezberler üzerinden sorundan nemalananlar var.
'Kürt sorunu çözülmedi!' iddiası, bence sorunlu bir anlayışın ürünü.
Çözüm sürecinin taraflarını sayarken 'AK Parti tarafı' ve 'Kürt tarafı' gibi nitelendirmelere yaslanan anlayış ziyadesiyle sorunlu.
PKK eşittir Kürt denklemi tam bir algı operasyonudur.
Aynı zamanda çözüm sürecinin ruhuna uygun düşmeyen bir yakıştırmadır.
'Kürt siyaseti' veya 'Kürt siyasi tarafı' gibi tanımlamalar da bu algı operasyonun bir diğer parçasıdır.
***
Çözüm süreci PKK'nın elindeki silahları siyaset karşılığında tasfiye etmeyi amaçlayan, ölüm yerine hayatı ikame etmeye çalışan bir sürecin adıdır.
Bu süreç ne PKK'nın Kürtlerin temsilcisi konumuna oturtulduğu, ne de Kürtlerin geleceğinin PKK ile müzakere edildiği bir sürecin adıdır...
Çözüm sürecinin bu 'PKKsever' bozguncuları eminim ki KCK'nın Kürt gençlerini dağa çağıran açıklamasından derin bir memnuniyet duymuşlardır.
Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol