Batman’da Gazeteciler Cemiyeti’nin o güzel bahçesinde yaptığımız sohbette bir kez daha anladım ki bölgede herkes kalıcı bir barışa her zamankinden daha fazla susamış.

Cumhurbaşkanı Gül’ün sözleri büyük bir umut doğurmuş.

Yaz sıcaklığı, çözüm umudunu bir kor haline dönüştürmüş yüreklerde.

Dağlarda silahların susması, kaçınılmaz olarak şehirlerde tansiyonu düşürmüş.

Esnaf memnun.

Diyarbakır’da konuştuğum bir esnaf, her Allah’ın günü ortaya çıkan gerginlikten dolayı çok ciddi sıkıntılar yaşadıklarına dikkati çekerek, ‘Şimdi gönül huzuruyla işimizin başındayız!’ diyor. ‘İstiyoruz ki bu huzur daim olsun ve bu sorun artık çözülsün!’

Diyarbakır Valisi Hüseyin Avni Mutlu’yu ve Emniyet Müdürü Mustafa Sağlam’ı dinlerken geleceğe dönük umutlarım artıyor.

Sorunu bir bütün olarak gören ve çözümün de nerelerden geçtiğini çok iyi bilen bir yönetici profili karşısında umutlarım artıyor.

Batman’da kendisiyle konuştuğum Emniyet Müdür Yardımcısı Dr. Samih Teymur, soruna çok boyutluluğu içinde bakmasını bilen yeni emniyetçi kuşağının temsilcilerinden biri.

Teymur, PKK, terör ve Kürt sorunu konusunda doktorası olan bir emniyet müdürü. Sorunun tarihsel kökenini biliyor. Herkes resmin görünen kısmıyla ilgilenirken o asıl görünmeyen kısmıyla ilgileniyor. O görünmeyen kısmıyla ilgili analizleri, ‘anlamaya ve çözmeye dönük’ bir bakış açısına yaslanıyor.

Sorunu yalnızca ‘asayiş’ veya ‘terör’ sorunu olarak gören o gelenekselci bakış açısının çözümsüzlüğü nasıl çoğalttığını en iyi bilenlerden biri. Dünyadaki örnekleri çok iyi biliyor. Yurtdışında aldığı eğitim dolayısıyla perspektifi klasik polisçiliğin ötesine taşan Teymur’un ‘Sosyal Barış Projesi’ ve ‘Sosyal Etüdler Merkezi’ gibi çözüm üreten projelerin sahibi olduğunu görmek sevindirici.

Teymur’un özellikle vakit geçirilmeden kurulmasını arzuladığı ‘Sosyal Etüdler Merkezi’ çok önemli. Cumhurbaşkanlığı veya Başbakanlık düzeyinde mutlaka desteklenerek realize edilmesi gereken bir proje bu diye düşünüyorum.

Tüm ayrıntıları üzerinde iyice düşünülmüş bu proje ete kemiğe büründüğünde eminim ki bölgeye dönük siyasaların ayakları yere daha sağlam ve kalıcı bir biçimde basmış olacak. Bu merkez bünyesinde ortak bir akılla oluşturulacak önerilerin uygun siyasalara dönüştürülmesinin de önü açılmış olacak. Ankara’da kurulan yeni birimin bölgesel ayağını oluşturacak böylesi bir merkez projesi, Ankara ile bölgenin ortak siyasalar belirlenmesi sürecinde birbirine eklemlenmesini de beraberinde getirecek.

Batman’da Gazeteciler Cemiyeti’nde her kesimden ve çok sayıda yerel gazeteci dostlarla konuştuğumda çözüme dair hissettiğim heyecanın bölgede devleti temsil eden kurumlarımızda bir karşılığının olduğunu görmekten büyük bir mutluluk duyduğumu belirtmeliyim.

‘Şimdi Barış Zamanı’ sloganıyla yol yürümenin ve ses yükseltmenin vaktidir.

Cumhurbaşkanı Gül’un birkaç cümlelik sözlerinin bölgede yarattığı o olağanüstü güven duygusunu sarsmadan sonuca emin adımlarla yürümenin tam vaktidir.

‘Şimdi Barış Zamanı’ adıyla her türlü politik çıkarcılıktan ve hamasetten uzak paneller ve toplantılar düzenlenmeli.

Küçük adımlarla, güven arttırıcı önlemlerle kalıcı barışa giden yolu hep birlikte örmeliyiz.

‘Barışın dili’ni hep birlikte yeniden nasıl kuracağımızı konuşmalıyız birbirimizle.

Önümüzü kesen, bizi birbirimize yanlış tanıtan ve çözüme giden yolun önünde bariyer oluşturan kelimelerden hep uzak durmalıyız.

Kavram fetişizmine karşı durmalıyız.

‘Genel af’ gibi, dile getirildiğinde peşinen çözüme giden yolu tıkayan kavramsallaştırmalar yerine, hepimizi yürekten ortaklaştıracak kelimeler ve kavramlar bulmalıyız. ‘Eve dönüş’ gibi. Veya Teymur’un ifadesiyle, ‘Evine kazandırma’ gibi. Başkaca kelimeler de bulunabilir pekala.

‘Özerklik’ kelimesi daha konuşmaya oturmadan kavgaya neden oluyorsa, oturup düşünmemiz gerekmez mi?

Hepimizi ortaklaştıracak yeni bir dile ihtiyacımız var.

Bölge halkının çözüme dair umutları bu kez de karşılıksız kalırsa, korkarım ki her şey eskisinden daha kötü olur.

Kalıcı barış için vakit bu vakittir.

Bu ‘tarihsel fırsat’ kaçırılmamalıdır.


Mehmet METİNER / Star