Kürt anne ve Türk babanın çocukları!
- GİRİŞ22.11.2009 07:50
- GÜNCELLEME22.11.2009 07:50
Her bakımdan önemli ve ibretamiz çünkü...
Belki de bu soruya verilecek doğru yanıtlar, hepimize etnik sorunların çözümünde doğru bir kalkış noktası oluşturabilir diye düşünüyorum.
O yüzden böyle bir örneklik temelinde bu soruyu tartışmaya açan Faruk Bal’a kendi adıma teşekkür ediyorum.
***
Bu örnek tam da beni ilgilendiriyor.
Şöyle ki; kızım Kürt, damadım Kayserili bir Türk. Doğacak torunuma şimdi ben ne diyeceğim sahi? Veya torunum annesinden dolayı kendini Kürt olarak kabul ederse asıl biz ona ne diyeceğiz?
Denilebilir ki, baba Türk ise doğacak çocukları da Türk’tür. Peki annenin hiç mi hakkı yok? Doğacak torunum, “Ana dilim Kürtçedir!” derse ve dahası ana dilini de öğrenmek isterse bölücülük mü yapmış olur?
Şimdi tersinden düşünelim...
Kürt baba ve Türk annenin çocuklarına Türk mü diyeceğiz, Kürt mü?
Buradaki ölçümüz yalnızca babanın kökeni ise o zaman pek tabii ki Kürt diyeceğiz. Tıpkı Kürt annenin çocuğuna Türk dediğimiz gibi.
Bu mantığı bir de şöyle bir örneklik üzerinden sürdürelim isterseniz...
Baba Kürt, anne Kürt... Babanın babası da, annenin annesi de Kürt. Tıpkı benim gibi. Peki Kürt baba ve anneden doğacak çocuklara ne diyeceğiz? Sadece Kürt mü diyeceğiz, yoksa Kürt oğlu Kürt mü?
Yoksa “Siz Kürt değilsiniz, Türksünüz!” mü diyeceğiz? Veya daha yumuşatılmış bir tabirle, “Siz Kürt asıllı Türksünüz!” gibi hilkat garibesi bir tanımlama mı getireceğiz?
Asıl sorun bir tarafı Türk, bir tarafı Kürt olan çocuklarımızın tanımlamalarıyla ilgili.
İsterseniz onlar için de şöyle bir formül üretebiliriz ha ne dersiniz?
Baba Kürt, anne Türk ise, doğan çocukları, “Türk asıllı Kürt!”, Türk baba ve Kürt anneden doğan çocukları da, “Kürt asıllı Türk” diye tanımlayalım, olsun bitsin.
***
Özünde dibine kadar ciddiyet yatan, ama üslup itibariyle bir o kadar da ironi kokan bir tanımlama yaptığımın elbette farkında olmalısınız.
Görmenizi istediğim şey, etnik milliyetçilik üzerinden yapılan tanımlamaların ne kadar sorunlu olduğudur.
Doğan çocuklarımızı etnik milliyetçilikle zehirlediğimiz yetmiyormuş gibi doğacak çocuklarımızı da bu zehirli tartışmaların tam orta yerine atıyoruz.
Benim doğacak torunumun geleceğini bu etnik tartışmalarla karartmaya, zihnini zehirlemeye kimin ne hakkı var söyler misiniz?
Sorunu, “Türk müsün, Kürt müsün?” dayatması ekseninde çözebileceklerini sananlar yanılıyorlar.
Onlar bu ülkenin gerçekliğinden uzak yaşıyorlar.
Bu ülke insanlarını kendi hallerine bıraksalar, eminim ki hiçbirinin aklına Türk müyüm, Kürt müyüm sorusu bile gelmez.
Hatta bir insanın durup dururken Türküm veya Kürdüm demesi, Aleviyim veya Sünniyim demesi de bile ayıp karşılanır.
***
Faruk Bal etle tırnak olduğumuzu söylüyor.
Oysa etle tırnak dışsal bir tanımlamadır. Eksik ve yetersizdir.
Biz aynı damarda dolaşan kan gibiyiz.
Ama bilinsin ki kan üzerinden yapılan tanımlamalar, ırk ve soy sop davası, dinen caiz değildir.
Bırakalım da biz birbirimizin içinde akmaya devam edelim.
***
Bal ve onun gibi düşünenler biliyorum hemen şu yanıtı vereceklerdir: Türk, bir vatandaşlık ve millet tanımıdır.
Eğer öyleyse verilen örnek doğru değil.
Eğer öyleyse o zaman sormazlar mı: Kürtler niçin etnik kimlikleriyle tanınma ve anadillerinde kendilerini özgürce geliştirebilme talebinde bulunduklarında “bölücü” ve “hain” diye suçlanıyorlar?
Pratikte eşitlik sağlandığında “Türk”ün bir vatandaşlık tanımı olmasına Kürtlerin kahir ekseriyetinin bir itirazı olmaz, biliyorum.
Sayın Bal Türkler için, sözgelimi, “Siz Kürt milletinin parçasısınız!” veya “Alman ulusunun parçasısınız!” denmesini doğru kabul eder, içine sindirir mi acaba?
Kendimize yapılmasını istemediğimiz bir şeyi bir başkasına yapmamak gerektiğine inanmak, dinin de, demokrasinin de, insanlığın da bir gereğidir.
Etnik milliyetçi bakış açılarıyla kardeşliğimizi ve birliğimizi bozduğumuzu görelim artık.
NOT: Bugün saat 12’de Kanal Türk’te “Pazar Politika” adlı programda Dersim ve Alevilik meselesini tartışacağız.
Mehmet METİNER / Star
Yorumlar9