Demirtaş’tan geç kalmış paralel güzelleme

  • GİRİŞ18.07.2014 11:16
  • GÜNCELLEME18.07.2014 11:16

Bir dönem Kürt milletvekillerinin yaka paça parlamentodan alınarak tutuklandığı ‘eski Türkiye’yi hafızalarımızda canlandırdığımızda, Tayyip Erdoğan’ın inşa mücadelesi verdiği ‘yeni Türkiye’nin nasıl bir değer ifade ettiğini sanırım daha iyi anlarız. 
Sadece Kürtler için değil elbette, daha yedi yıl önce ‘dindar’ bir cumhurbaşkanının Çankaya’ya çıkmaması için ne tür karanlık senaryoların devreye sokulduğunu da çok iyi biliyoruz. Daha doğrusu uğruna 2007 yılında Danıştay ve Hrant Dink cinayetlerinin, provokasyonların gerçekleştirildiği ve nihayet 367 gibi hukuk cinayetlerinin işlendiği cumhurbaşkanlığı makamına eşi başörtülü olan Abdullah Gül’ün seçilmesinin ardından bugün Demirtaş’ın bir Kürt siyasetçi olarak Çankaya adayı olması demokrasimiz adına bir başarı hikâyesidir. 
Ancak Türkiye demokratikleşmede her gün yeni mesafeler alırken, Demirtaş’ın seçim bildirgesini açıkladığı toplantıda ortaya koyduğu fotoğraf endişe vericidir. Türkiye yüzyıllık kanlı bir sorunun çözümünde ‘barış baharı’ yaşarken önce Gezi ile vurdular ama demokrasiyi yıkamadılar. Sonra 17 Aralık’ta devletin kılcal damarlarına kadar sirayet eden paralel yapıyla bu ülkeye ve millete inanılmaz kötülükler yaşattılar. 

Şimdi Demirtaş, tam da seçim bildirgesini açıkladığı gün Gezi ve paralel güzellemesi yapıyor. Paralel yapı ile ilgili bir soruya verdiği cevapta diyor ki: “Sadece bir cemaatin sempatizanı olmak, bir kişinin suçlu olduğu anlamına gelmez.” Elbette bir insan cemaat mensubu olduğu için suçlu değildir. Demirtaş aslında bu sözleriyle ‘paralel sempati gösterisi’ne bir ambalaj oluşturmaya çalışıyor. İsterseniz 17 Aralık’tan sonra yaşananları hatırlayalım; aydınlar, gazeteciler, siyasetçiler, cemaatler, sivil toplum örgütleri, siyasi partiler, işadamları, bakanlar, başbakan ve cumhurbaşkanı yasal olmayan yollarla dinlenmiş, insanların mahremiyetine tecavüz edilmiş, şantaj kasetleriyle bütün Türkiye’ye kirli bir dönem yaşatılmıştır. İşte paralel tehlike budur, yoksa kimsenin cemaatlerle filan bir derdi yok bu ülkede. 

Nedense Selahattin Demirtaş ‘darbe’ bahsini tümden taca atarak ‘Paralel’e gül göndermeyi tercih ediyor. Belirtmek gerekiyor ki Demirtaş’ın 17 Aralık sorusu karşısında ‘darbe’ ifadesini kullanamaması Kürt siyaseti adına bir talihsizliktir. Çünkü Kürtler ve Türkler 30 Mart seçimlerinde 17 Aralık’ın Türkiye’nin demokrasi hamlelerine, ekonomideki başarı hikâyelerine ve çözüm sürecine karşı açık bir darbe girişimi olduğunu çok net bir ifadeyle ortaya koydular. Öcalan’ın bile PKK’yı 17 Aralık darbe girişiminden uzak tuttuğu bir Türkiye’de Demirtaş’ın paralel bir coşkuya kapılması, doğrusu bana pek anlaşılır gelmiyor. 

YAZININ DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat