Sandıkta mıntıka temizliği

  • GİRİŞ11.08.2014 09:17
  • GÜNCELLEME11.08.2014 09:17

Aslında Erdoğan’ın vizyonunu okuyabilenler için siyaset tam da o gün sıfırdan başlıyordu. Çünkü Erdoğan’ın yaptığı sadece günü kurtarmak için siyasette bir ıslahat hareketi değil, doğrudan siyasetin genlerindeki kansere müdahaleydi. Zira Türk siyasetini iki binlerin başında duvara toslatan, gelip geçici bir bahar nezlesi değil, bütün hücrelerine sirayet etmiş vesayet kanseriydi. 

Bu hastalık lokal müdahalelerle tedavi edilebilecek evreyi çoktan geçmişti. Nitekim toplum, siyasetin bu iflah olmaz halini keşfetmiş ve 2002 3 Kasım’ında bütün partileri sandığa gömmüştür. 
Eğer AK Parti dışındaki siyaset sınıfı o gün milletin mesajını doğru okuyabilseydi herhalde bugünkü trajik hali yaşıyor olmazdı. Ancak kabul edelim ki muhalefetteki siyasi partiler dâhil bütün muhalif aktörler, yeni dönemin siyasi kodlarını hiçbir şekilde okuyamadılar, hatta okumak bile istemediler. 
Açıkçası AK Parti’nin iktidar oluşunu geçici bir yanlışlık olarak görüp imtiyazlı konforlarına devam ettiler. Ama hiçbir zaman toplumun beklentileri istikametinde değişime yanaşmadılar. Daha da dramatik olanı, Tayyip Erdoğan her seçimden zaferle çıktıkça topluma inat, millet iradesine tuzak kuran bütün siyaset dışı projelere ortak olmaktan çekinmediler. 
Oysa Tayyip Erdoğan ilk günden 10 Ağustos’a kadar içeriden ve dışarıdan gelen bütün acımasız saldırılara, iftiralara, kumpaslara rağmen, milletle birlikte çizdiği demokrasi rotasından asla taviz vermedi, istikametini değiştirmedi. 
Ve sonunda yine kazanan Erdoğan oldu. Bu zaferin gelişini, kelimenin tam anlamıyla ideolojik bir körlük yaşayan, Erdoğan düşmanlığı ile malul ve de örümcek kafalı iflah olmaz imtiyazlı azınlık hariç herkes görmüştü. Onlar her seçimde, oylarıyla yeni Türkiye’nin istikametini çizen büyük halk kesimlerini “Makarnacı, göbeğini kaşıyan adam, dindar” diye aşağılamayı bir meziyet olarak gördüler. Bu da yetmedi, tehdit ettiler ama millet her seferinde bütün bu vesayet girişimlerini püskürtmeyi başardı. 
Ve son kez öyle bir mıntıka temizliği yaptı ki siyaseti adeta yok sayarak millete numara çeken çatı mucidi Kılıçdaroğlu ve Bahçeli'yi sandıkta mahkûm etti, Ekmel'i de çatıdan indirip evine gönderdi. 
Şu bir gerçek, 17-25 Aralık’ta millet iradesine tuzak kuran paralel vesayetin varlığı milleti Tayyip Erdoğan’ın etrafında daha da güçlü bir şekilde birleştirdi. Ama birileri bunu anlamadı. Özellikle de CHP ve MHP anlamadı. Israrla millete inat Pensilvanya’dan, vesayet odaklarından yardım dilenerek vesayeti tercih ettiler. Şimdi sandığın sonuçları önlerinde, bir kez daha milleti ve siyaseti aşağılamanın ağır hezimetiyle karşı karşıyalar. Artık ya millete teslim olacaklar ya da Pensilvanyalı ortaklarıyla birlikte arkalarına bakmadan ortadan kaybolacaklar… 
Bu seçim aynı zamanda gazetelerinde, televizyonlarında topluca millete söven gazeteci ve yazar tayfasının ne kadar zelil bir durumda olduğunu bir kez daha tescillemiştir. Bugün itibarıyla, devletin kozmik odalarını dinleyip tüm dünyaya servis eden, devletin harem-i ismetine girmekten çekinmeyen casusluk çetesi de, bunlara destek veren kullanma tarihi çoktan geçmiş Kemalist kalemler de, Neocon kılıklı liberaller de, hayatları boyunca hiçbir baltaya sap olamamış ezik devrimciler de bir kez daha acınası halleriyle ortada kaldılar.

Yazının tamamı için tıklayınız

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat