Ölmeye ölmeye geldik…

  • GİRİŞ12.09.2014 09:35
  • GÜNCELLEME12.09.2014 09:35

Sizce de ruhsal bir travmanın ve zihniyet arızasının derin izleri yok mu bu ifadelerde? 

Soma’daki akılalmaz maden faciasından Siirt’teki baraj faciasına, Avcılar’daki damper felaketinden Mecidiyeköy’deki asansör cinayetinde kaybettiğimiz işçilere kadar her olayı böyle bir kıyaslamayla izah etmek niyetinde değilim elbette. 
Ama Türkiye’nin son yıllarda yakaladığı ekonomik kalkınmışlığa ve demokrasideki standartların yükselmesine yakışmayan toplumsal bir cinnet halinin ve vicdan yarılmasının ülkenin pırıltısını gölgelediği de bir vakıa. 

Düşünün ki dünya çapında büyük yatırımlara imza atıyoruz, ‘çözüm süreci’ gibi yüz yıllık kanlı bir sorunu bitirmek üzere milli bir adımda sona yaklaşıyoruz ama sonunda gelip bir rezidans inşaatındaki asansörde ortaya çıkan hatalar ve ihmaller yüzünden kahroluyoruz, canımız yanıyor. 
Şu anda yaşadığımız bu acıları bir daha yaşamamak için her türlü tedbiri alma konusunda elimizi tutan var mı? Yok elbette… Eğer yasalarda bir eksiklik varsa hemen düzeltelim, mevzuat yeterli değilse değiştirelim. Ancak ben bizim temel sorunumuzun sadece yasa ve mevzuat eksikliği olduğu kanaatinde değilim. Neredeyse her facianın ardından yeni yasalar çıkarıyoruz, yeni yaptırımlar getiriyoruz ama sonuçta değişen bir şey olmuyor. Galiba esas değiştiremediğimiz şey, alaturka zihniyetimiz… 

Ayrıca hızlı şehirleşme ve modern hayatın insanımızın değerler skalasında oluşturduğu tahribatı da bir tarafa not etmekte yarar var. Çünkü metropollerdeki büyük altüst oluşlar, dünyayı ve Türkiye’yi etkileyen değişim dalgaları toplumda derin travmalara yol açıyor. 
Her felaketin ardından haklı olarak ağlıyoruz, feryat ediyoruz, acılar küllenince de yeniden eski alışkanlıklarımıza devam ediyoruz. Unutmayalım ki bu ülkede trafikle ilgili sayısız yasalar çıkarıldı ama son on yılda trafik kazalarında hayatlarını kaybeden insan sayısı 47 bin… Üstelik de yolların kalitesinin kat kat artmış olmasına rağmen… Daha da düşündürücü olanı, trafikte kendisini solladı diye silahını çekip öldürenler de bizim insanlarımız. 
Yine bu ülkede son on iki yılda kadın haklarına ve kadına yönelik şiddetle ilgili etkili sonuç alıcı yasalar çıkarıldı. Ama buna rağmen her gün bir başka utanç verici kadın cinayetiyle yüz yüze kalıyoruz. Peki bu insanları hangi yasa engelleyecek? Öyle anlaşılıyor ki zihinlerde ve yüreklerde gerçek anlamda bir insani değişimi sağlayamadığımız sürece yeni yasalarla da bir çıkış yolu bulmamız pek mümkün gözükmüyor. 

Bu ülkede şuna kimsenin itirazı olamaz, mesela Mecidiyeköy faciasında şantiye şefinden patronuna, taşeronuna kadar kimin kusuru, hatası varsa gözünün yaşına bakmadan hesap soralım. Yasalar eksikse düzeltilmesi için baskı oluşturalım, eğer bakanlığın denetim eksikliği varsa yüksek sesle eleştirelim. 

yazının devamı için tıklayınız

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat