Monotonluğa karşı şavaş açmak
- GİRİŞ10.07.2011 07:14
- GÜNCELLEME10.07.2011 07:14
Mutluluk yazarı, bir sırrın peşinde koşarken geldiği Konya’dan ertesi gün dönmek niyetindeydi. Ne var ki uçağı kaçırınca Konya’da kalmaya ve Mevlana’yı tanımaya karar vermişti. Havalimanından çıktığında hava kararmak üzereydi. Yorgundu ve dinlenmek istiyordu.Kaldığı otele döndü. Yatağına uzandı. Çantasının içinden Mevlevi dervişinden aldığı Sırr-ı Sürür tablosunu çıkardı.
Bu tabloyu uzun uzun inceledi. Sonra çantasından dizüstü bilgisayarını çıkardı. İnterneti açtı. Mevlana yazıp “Ara” tuşuna bastı. Ancak karşısına pek bir site çıkmadı. Çünkü Mevlana batıda daha çok Rumi mahlası ile biliniyordu. Aramasını Rumi kelimesi ile yapınca karşısına yüzlerce site çıktı. Bu siteleri bir arı gibi dolaşarak, Rumi’yi tanımaya başladı.
Bu kadar meşhur bir kişiyi şu ana kadar tanımadığı için kendine kızdı. Siteler arasında biraz inceleme yapınca, Rumi’nin ruha dokunan sözleri ve şiirleri olduğunu fark etti. Bu şiirler ve sözler onun meşhur kitabı Mesnevi’detoplanmıştı. ‘Yarın ilk işim bu kitabı almak’ diye düşündü ve uykuya daldı.
Kahvaltısını otelde yaptı. Otelin ayarladığı tercümanlardan biri ile birlikte erkenden yola çıktı. Mevlana Müzesini bir mevlevi sükûneti içinde gezdi. Rumi hakkında yayımlanmış kitaplardan satın aldı. Akşam bir mevlevi ayinine katıldı.
Rumi’den ve Konya’dan oldukça etkilenmişti. Otele döndüğünde ‘Acaba bu büyük mütefekkir, mutluluk üzerine neler söylemiştir?’ düşüncesi ile elindeki kitapları karıştırmaya başladı.
‘How wonderful tomigrate from on eplace to another every day…’ cümlesi ile başlayan söz oldukça dikkatini çekti. O söz diyordu ki:
Her gün bir yerden göçmek ne iyi,
Her gün bir yere konmak ne güzel.
Bulanmadan, donmadan akmak ne hoş!
Dünle beraber gitti cancağızım,
Ne kadar söz varsa düne ait.
Şimdi yeni şeyler söylemek lazım.
İnsanı en çok sıkan, bunaltan şeyin monotonluk olduğunu çok iyi biliyordu yazar. Bu konuda hayli okuma da yapmıştı. Modern insanın en büyük problemlerinden biri, bir ilçeye, bölgeye sıkışıp hayatını monoton bir şekilde geçirmesi değil miydi? Mevlana’nın bu sözü zihninde yeni bir ufuk açtı. Kendisi sürekli insanlara mutluluk formülleri anlatıyordu. Ancak bu sözü okuyunca daha iyi fark etti ki, mutluluğun önündeki en büyük engellerden biri monotonluktu.
Monoton bir insan, ne kadar mutluluk sırrı öğrenirse öğrensin, ne kadar mutlu olabilirdi ki? Kendisi hayatından oldukça memnundu. Bu memnuniyette yeniliğin, değişimin payının büyük olduğunu fark etti. ‘Eğer her gün gidip geldiği sabit bir işim olsa, hayatımda yaptıklarım pek değişmese bu kadar mutlu olur muydum?’ sorusunu sordu kendine. Kolay kolay ‘Evet’ cevabını veremiyordu.
‘İnsan aynı işi yapsa da aynı şekilde yapmamalı, aynı yere gitse de aynı yoldan gitmemeli, insan sürekli hareket ve yenilik halinde olmalı’ diye düşündü.
Yazar, birkaç gününü bu konuya ayırmaya karar verdi. Konya’da, gerek kitaplar gerekse arif insanlar eşliğinde monotonluk konusunu araştırdı. Özellikle Konya Müftüsü Rasim Bey’inkendisine bir hayli yardımı dokunmuştu. Yaptıkları sohbetlerle kendisine yeni ufuklar açmıştı.
Yazar, araştırmalarına devam ettikçe, İslam Kültürü’nde monotonluğu kıran pek çok söz ile karşılaştı. Örneğin İslam Peygamberi “İki günü eşit olan zarardadır” diyerek adeta Rumi’ye ilham kaynağı olmuştu. “Harekette bereket vardır” sözü Türklerin oldukça kullandığı bir sözdü mesela. Yine İslam Peygamberi’nin mescide giderken ve gelirken farklı yollar kullandığını Rasim Bey’den öğrenmişti. Yine o kutlu Peygamber, mescitte hep aynı yerde namaz kılmaktan ümmetini men etmişti.
Modern dünyanın yeni keşfettiği değişim, inovasyon,yenilik gibi kavramlar çok çok önceleri bu büyük kültür tarafından kullanılmıştı aslında. Yazar Konya’da geçirdiği birkaç gün içinde mutluluğun önemli basamaklarından birini yakalamıştı. Değişim, yenilik ve hareket. Ya da tersten söylemek gerekirse monotonluğu kırmak… Değişim ve yeniliğin bir riski vardı, o da bulanmak ve karışmak. Rumi bu riske çok ustaca değinmiş ve bir yandan monotonluğu kırmaktan bahsederken öte yandan “Bulanmadan, donmadan akmak” ne hoş diyerek yeniliğin nasıl olması gerektiğini de özetlemişti. ‘Donmadan akmak’, hareketi ve ilerlemeyi çağrıştırırken, ‘bulanmadan akmak’ kendinden taviz vermeden, özünü koruyarak hareket etmenin ve yenilenmenin gerekliğini vurguluyordu.
Kendi kendine söz verdi. “Artık bu günden itibaren, hayatıma daha fazla yenilik katacağım. Farklı yollar, farklı yöntemler deneyeceğim. Kahvemi her seferinde farklı mekânlarda içeceğim. Çocuklarımı, her seferinde bir başka parka götürmeye çalışacağım. Hep tadını bildiğim yemekleri değil, tadını bilmediklerimi de yiyeceğim. Aynı tarz kitapları ve aynı yazarları değil, farklı yazarları ve kitapları okuyacağım.”
Yazar, düşüncesini olgunlaştırdıktan sonra Müftü Rasim Bey’in ziyaretine gitti. Onunla sohbeti çok seviyordu. Monotonluk üzerine olan mütalaalarını paylaştı ve yeni keşfettiği mutluluk esasını açıkladı:
Mutluluk güneşi ancak monotonluk perdesi kaldırıldığında görülebilir.
Psikolojik Danışman & Pedagog Mehmet Teber
www.mehmetteber.com – m.teber@yahoo.com
Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol