4+4+4 üzerinden ideolojik tartışmalar

  • GİRİŞ02.03.2012 09:58
  • GÜNCELLEME02.03.2012 09:58

Zorunlu eğitimin 12 yıla çıkacağını ilk defa AK Parti’nin seçim beyannamesinde görmüştük. Sonrasında Ocak 2012’nin ilk haftasında haber bültenlerine bu eğitimin 4+4+4 olacağı şeklinde haberler düştü. Ocak ayında bu konuda kimse laf etmedi. Ne karşı çıkanlar oldu, ne de savunanlar. 12 yıldan ve 4’lü yapıdan herkes memnun görünüyordu. Ne zamanki geçtiğimiz haftalarda haberlere bu dörtlü sistemde ilk dörtten sonra açıköğretim olacağı haberi düştü, işte o zaman ortalık karıştı. Çünkü ilk çıkan haberlerde ÖNDER, Başbakan’dan bu teminatı aldıklarını belirtmişti. Bu sayede ergenlik dönemine gelip de başını kapatacak olanlar için sorun ortadan kalkacak, hafız yetiştiren mekanizmalar rahatlayacaktı. 

Olaya sadece bu açıdan bakan bazı çevreler şiddetle rahatsız oldular ve hızla konuda hazırlık yaptılar. İlk çıkışı TÜSİAD yaptı. Ardından CHP ve birçok STK geldi. ERG’nin (Eğitim Reformu Girişimi) hazırladığı dokümanlar ve gerekçeler ana kaynak olarak kullanıldı. Bu yoğun tepki bombardımanı sonrasında hükümet, tam da 28 Şubat’ın 15. yıldönümünde geri adım attı ve açık öğretimi ikinci dörtten sonraya aldığını açıkladı. 

Zorunlu Eğitim Başarı Getirmiyor

İlk olarak zorunlu eğitimden başlamak istiyorum. Bir eğitimci olarak zorunlu eğitimin başarı getirmediğini çok iyi biliyorum. Yani zorunlu eğitimin 12 yıla çıkarılmış olması daha kaliteli eğitim vereceğimiz anlamına gelmiyor. Eğitimde 15 yıldır, 8 yıl zorunlu eğitim uygulanıyor. 2011 SBS’de öğrenciler 20 Matematik sorusundan kaçını doğru cevapladırlar biliyor musunuz? Sadece 3’ünü. 15 yıldır 8 yılık zorunlu eğitim var, sonuç ortada. Şunu vurgulamam gerekir ki, herkesin memnun olduğu 12 yıl zorunlu eğitim beni heveslendirmiyor. Çünkü öğrenciyi okulda zorla tutarak yapılan eğitim daha iyi bir eğitim anlamına kesinlikle gelmiyor.   

Müslüman Halk, Devletle Dini Arasında Kalıyor

Dinimize göre ergenlik çağına gelen bir genç kızın başını örtmesi gerekiyor. Bu da yaklaşık 11-13 yaş arasına denk geliyor. Ne var ki, bu yaş grubundaki kızlar halen okulda oluyor ve okula kapalı girmeleri yasak. Veliler çocuklarını okuldan alamıyorlar çünkü okul zorunlu. Bu durumda çocuklarına dini inançlarını aktarmak isteyen aileler iki arada kalıyor. Bir yanda çocuklarına eğitim aldırmak istiyorlar, diğer yandan da dini vecibelerini yerine getirmek istiyorlar. Dolayısı ile hükümetten bu soruna çözüm bulmasını bekliyorlar. İşte açıköğretimin ilk dörtten sonra olması bu inanan kesime çocuklarını evde okutma imkanı sunmuştu ki, çok geçmeden bu imkan geri çekilmiş oldu. Bence devlet, kendi halkı ile arasına mesafe koyan bu sorunu çözmeli. Çözmek istedikten sonra, yol bulunur diye düşünüyorum.

4+4+4’e Kim Neden Karşı Çıkıyor?

Bu yeni yapıya karşı çıkanların bir kısmı, Müslüman halkın dinini yaşamasına karşı çıkıyor. Onların karşı çıktığı dörtlü sistem değil, halkın dinini yaşaması. Devletin dinlerini yaşama konusundaki özgürlükleri genişletmesi. Bu kesim 28 Şubat’ın varisçileri aslında. O zaman irticadan korkuyorlardı. Hâlâ da korkuyorlar. Yaklaşımları pedagojik değil, ideolojik. Onları dikkate bile almamak lazım. Çünkü dünyanın geldiği yeri, özgürlüklerin genişlemesi gerektiğini göremiyorlar ve göremezler de.  

Diğer bir kesim var, onların kaygısı da ideolojik ama bu kaygılarını açıkça dile getirmedikleri için pedagojik gerekçelerin ardına saklanıyorlar. Temel gerekçeleri şu: ilk 4 yıldan sonra açıköğretim olursa kızlar okula gönderilemeyecek, çocuk gelinlerin sayısı artacak, çocuk işçi sayısı çoğalacak. Evet, dedikleri risk gerçekten var, bu inkâr edilemez. Ancak onlar bu riski ortadan kaldırmanın yolunu, sistemi ortadan kaldırmak olarak görüyorlar. Yani “Bu risklerin olmaması için sistem de olmasın.” diyorlar. Ben bu kesime şunu sormak istiyorum: Siz eğitimcisiniz, çocuk gelin sayısını ve çocuk işçi sayısını azaltmanın yolu, onları zorla okula göndermek midir? Eğitimci olarak öneriniz bu mu? Başka yolu yok mu yani? Bu kılıf altında aslında halkın dinini yaşamasına karşı çıkıyorlar. Derenin akacağı yerdeki canlıların zarar görmesini öne çıkarıp maksatları derenin önüne set çektirmek. “Bu dere bu canlılara zarar vermeden de akamaz mı?” diye sormuyorlar bile. Çünkü amaçları çözüm bulmak değil, bağcıyı vurmak. Görünen o ki, bu kesim hedefine ulaşmış görünüyor.

Çok az bir kısım sadece pedagojik nedenlerle sisteme karşı çıkıyor. Onların karşı çıktığı konu, ilk 4 yılın sonrasında çocukları mesleğe yönlendirmek. “Çocuklar 11 yaşında mesleğe yönlendirilmemeli.” diyorlar ki, bu konu bence de ciddi bir şekilde tartışılmalı. Evet, 11 yaş bana da erken görünüyor. Öte yandan ikinci dördün sonu 15 yaşa denk geliyor ki, o da geç görünüyor. 15 yaşından sonra bir gencin çırak olmasını beklemek zor. Bu durumda berberler, küçük atölyeler çırak bulmakta zorlanıyorlar. İşte bence temel sorun bu ve bu sorunun ciddi bir şekilde tartışılması gerekiyor. Velakin mesele ideoloji noktasında tıkandığı için buraya dikkat eden de pek yok.

Bir de Ev Okulu İsteyenler Var

Açık öğretim sistemi ile ev okulu farklı. Ev okulu bizde yok ama gelişmiş her ülkede aşağı yukarı var. Açık öğretim her öğrenciye uygulanabilirken, ev okulu uygulanamayabiliyor. Kimi ülkelerde çocuğun ev okuluna alınması için anne-babaya çeşitli mezuniyet şartları koyuluyor. Öğrencilerin bir okula kayıtlı görünüp, o okulun sınavlarına girmesi ve ailelerden çocuklarına aldırdıkları okul derslerini belgelendirmeleri istenebiliyor. Yani açık öğretim gibi senede bir sınavla halledilecek bir iş değil ev okulu.

Ev okuluna çocuklarını veren ailelerin gerekçeleri dini gerekçelerden çok şunlar: Okul çevreleri bozuk. Çeteler ve kötü niyetli kişiler tarafından yönetiliyor. Okul çocuklara bir şey öğretmiyor. Okul yaratıcılığı öldürüyor ve tek tip insan yetiştiriyor. Okul yetenekleri köreltip sadece kişileri sınava odaklıyor. Çocuklar birçok ahlaksızlığı okulda öğreniyor.

Gelişmiş ülkelerde ev okulu, bu gerekçelerle hızla yaygınlaşıyor. Amerika’da ve Avrupa’da ev okulu uygulaması hızla yaygınlaşırken, ülkemizde bu sistem henüz yok, maalesef. ABD’de 2007 verilerine göre 1,5 milyon öğrenci ev okulunda okuyor. Biz ilk 4 yıldan sonra çocukların evde okumasını tartışırken ABD ve Avrupa’da aileler çocuklarını ilkokul birinci sınıftan itibaren evlerinde okutabiliyorlar. Demokrasiden ve özgürlükten söz ettiğimiz bir dönemde insanları eğitimi illa da okulda almaya zorlamayı açıkçası doğru bulmuyorum. Çünkü okulda zorla gerçekleştirilen eğitim sanatkar ve zanaatkar yeteneği olan öğrencilere, çocuklarının bu konuda önünü açmak isteyen ailelere fırsat vermiyor.

Sürekli Avrupa’yı örnek gösteren bazı eğitim grupları ise ev okulunun kenarından bile geçmiyor. Neden, çünkü bu sistem de açık öğretim gibi, insanlara dinini yaşama hakkı tanıyor da ondan. İşte sadece okul ortamından ve okulun zararlarından çocuklarını uzak tutmak isteyen aileler ise bu tartışmaların arasında kaynayıp gidiyor.

İşte bu noktada hükümete düşen, doğru eğitim adımlarını atmak. Amerika’yı yeniden keşfetmeye gerek yok. Özgürlükler, mesleğe yönlendirme, dini taleplere yaklaşım, ev okulu gibi konularda çevremizde ne olup bittiğine bakalım yeter. Önemli olan ideoloji tellallarına prim bırakmadan doğru pedagojik adımları atmak değil mi? Öyleyse geri adıma da, ileri adıma da gerek yok. Pedagojik, doğru eğitim adımlarına gerek var.

Mehmet Teber - Haber 7

Psikolojik Danışman & Pedagog

www.mehmetteber.com – m.teber@yahoo.com

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat