Soma katliamı ile gelen posttravmatik stresle başetme

  • GİRİŞ21.05.2014 08:36
  • GÜNCELLEME21.05.2014 08:36

Acının dini, dili, cinsiyeti, partisi, takımı olmaz. Acı, kalbi acıtandır, duyguyu inciten... Sarılıp sarmalanması gereken en dipteki yaradır.

Soma'da hayatını kaybeden tün vatandaşlarımıza Allah(cc)'tan rahmet, geride kalan acılı ailelere sabırlar dileyerek başlamak istiyorum.

Bu katliam gibi kaza önemli bir hatırlatma yaptı hepimize: Ülkemizde iş güvenliği yok!

Bir varmış bir yokmuş gibi, en güvenlisi bizdeymiş gibi, herkesin hayatı güvence altındaymış gibi...! Ama aslında yok..!

Kaybedilen canların ardından gelir mi acaba iş güvenliği yasaları? Sadece kağıt üzerinde olmayan, gerçek teftişler ve gerçek gerekçelere dayalı doğru dürüst işleyişler! Elele verirsek gelir elbet.

Soma'da yaşayan ve Soma'da yaşamadığı halde kalbi Soma'da atan herkesin "Travma Sonrası Stres Bozukluğu" yaşama ihtimali yüksek... Gelin bugünkü yazımızda size, travmayla gelen stres bozukluğunuz için birşeyler yazayım.

Deprem ve sel gibi doğal afetler, trafik kazaları, yangınlar, çocuk kaçırılmaları gibi son günlerde ülkemizde bol bol görmeye alıştığımız(!)  travmatik olaylar hepimizin hayatında aklına bile getirmek istemediği durumlar değil mi…? Pek çok kişi bu ve benzeri durumlarla karşı karşıya kalınca dehşete kapılır. Korku, çaresizlik duyguları yaşar. Yaşaması normaldir. Yaşamaması biraz anormaldir belki de…

…son yıllarda sizlerin de sık sık duymaya başladığınız “Ruhsal Travma” deyimi, yaşanılan acı bir olay ve bu olaya verilen duygusal tepkileri içerir. Öyle bir olay yaşarsınız ki etkisi yıllarca sürer… zihninizden onu bir türlü uzak tutamazsınız… en olmadık yerlerde pat diye aklınıza gelip oturur… sizi rahatsız eder… “git” deyince de gitmez ki…!

Travma yaşayan insanlar, yaşadıkları olayları istemedikleri halde ve nedensiz yere sık sık hatırlayabilirler. Bu tür anılar, düşünceler, hayaller, kişide ciddi sıkıntılara neden olabilir. Yaşananlar rüyalara girer… kabuslar… uyku düzeninde bozulmalar… durduk yere sesler duymalar… etrafta görüntüler görmeler…

Yukarıda anlatılanlara ilave olarak titreme nöbetleri, çarpıntı, nefes darlığı, terleme gibi fiziksel zorluklar da devreye girebilir. Örneğin ciddi bir trafik kazasından sonra, her baktığı arabada o enkazı görmek… eşi tarafından aldatılmışsa, her baktığı kadında eşiyle birlikte kendisini kandıran bir kadın görmek… annesini kaybetmişse, onu hatırlatan her olayda eli ayağı dökülmek…vs. Birçok kişi, travmayı hatırlayınca kendisini kötü hisseder. Ve yaşadığı kötü olayı başkalarıyla konuşmaktan bile çekinir. Veya kendilerine o anıyı hatırlatacak ortamlardan uzak tutmaya çalışırlar. Trafik kazası geçirmişse, arabaya binmek istemez… karanlıkta kalmak istemez… yalnız kalmak istemez… eşini kaybetmişse, evindeki eşyaları değiştirmek ister… veya ona ait hiçbir şeyin yerini değiştirtmez… Yani kendisini o olaydan uzak tutacak her türlü yöntem uygulanır.

…kendilerini amaçsız hissetmeye başlar… hayatı kısalmış gibi hisseder… ölüm tarihini kestirmeye başladığını düşünür… eski eğlenceleri, hobileri ona keyif vermemeye başlar… en sevinilecek yerde sevinemez… adeta taşlaşır… uyku düzeni bozulur… uykuya dalmak zorlaşır… uykuyu sürdürmek sorun haline gelir… kolay öfkelenmeye başlar… dikkatini toplamakta zorlanır… unutkan olmaya başlar… hep kötü şeyler olacakmış gibi düşünmeye başlar… ani küçük seslere çok abartı tepkiler verir… kalbi sık sık hızlı hızlı atar…

Travmalardan sonra yaşanan bu ve benzeri durumlar bir süre için normaldir sevgili okurlar… Önemli olan belirli bir süre sonunda yaşanan bu belirtilerin normale dönmesidir. 2-3 ay içinde yavaşlayan bir seyirle hayatınızdan uzaklaşmasını bekleriz. Hadi bir istisna yapalım ve ciddi bir yas veya sevilen kişinin ölümü durumunda toparlanma süresinin 6-7 ay olduğunu düşünelim. Ama her halükarda bu sürenin sonunda artık hayatın yavaş yavaş kendi genel seyrine dönmesi gerekir.

Atlatmak için ne yapmalısınız?

Öncelikle kötü bir olayın arkasından yaşanan belirtilerin son derece “normal insan tepkileri” olduğunu unutmamanız gerekir. Çünkü siz insansızın ve insana dair şeyler yaşıyorsunuz. Daha fazlasını değil. Psikolojik açıdan soruna işaret eden durum, bu belirtilerin bir türlü hayatınızdan çıkıp gitmemesinde saklıdır. …Yani iki insan düşünün… ikisi de travma yaşamış olsun… ikisi de belirli bir süre için yukarıda sıraladığım stres belirtilerini gösterir. Ama sağlıklı olan bir süre sonra toparlanıp hayatına devam ederken; psikolojik olarak sağlığını yitiren kişi bir türlü normal hayatına dönemez. Hep aynı semptomları yaşayıp durur. Bu belirtileri kendinden uzak tutmak için ciddi bir çabanın içine bile girmez. Sihirli bir elin kendisini değiştireceğini zanneder. Bekler durur… o sihirli el de bir türlü gelmez zaten…

Sonuçta? İş biraz size düşüyor sevgili okurlar… yaşanan sıkıntının ardından, öncelikle yaşadıklarınızdan utanmamayı öğrenmelisiniz. Sizin başınıza değil de benim başıma gelseydi, inanın ki aynı şeyleri ben de yaşardım…

Sonra? Yaşadığınız travmadan sonra sizde ortaya çıkan sorunları hiç çekinmeden, utanmadan, sıkılmadan, zayıflık ve eksiklik duygusuna kapılmadan, yakın çevrenizdeki güvendiğiniz insanlarla paylaşmalısınız. Travmatik olayı ne kadar çok konuşursanız, o kadar rahat edersiniz. Üstelik herkesin benzer olaylara, benzer tepkiler verebileceğini de aklınızdan çıkarmadan.

Ancak! Konuşup anlatmanın boyutunu da abartmayın lütfen…! İlk anlatmalar rahatlatır… deşarj eder… zaman içinde sıkmaya başlar sizi… ve tam da unutup rahatlayacakken sürekli aynı şeyleri anlatıp durmak, anıları durup durup tazelemek olacaktır. O nedenle rahatlayana ve boşalana kadar anlatın… artık anlatmaktan rahatsız olduğunuzu hissetmeye başladığınızda da anlatmayı bırakın.

Demek ki! Sizi çok olumsuz etkileyecek travmatik etki yapacak bir olayla karşılaştığınızda, olayın durumuna göre kendinize birkaç şans vermelisiniz… Travma sonrası stres belirtilerinin yaşanmasının kaçınılmaz olduğunu bilmelisiniz… toparlanmak için gerekli olan sürede dostlarınızla ve ailenizle sohbet ederek ve sevdiğiniz faaliyetlerin sayısını artırmaya çalışarak, kendinizi travmatik olayın etkilerinden uzak tutmaya çalışmalısınız…

Ve… Aradan 6-7 ay geçtiği halde hala “eski tas, eski tarak” misali, bir karış ilerleme yaşayamadığınızı ve yaşam kalitenizin epeyce bozulduğunu hissediyorsanız, mutlaka bir psikiyatrist ve psikologdan yardım almalısınız. Çünkü travma sonrasında oluşan stres belirtilerinin, günümüzde ilaç ve psikoterapi ile tedavi edildiğini unutmamanız gerekir.

Mehtap Kayaoğlu (Psikolojik Danışman&Psikoterapist)

Tlf: 02125830023- 05334880600

mehtapkayaoglu@gmail.com

mehtap.kayaoglu@yuzlesme.tv

http://www.facebook.com/psk.mehtapkayaoglu / http://twitter.com/mehtapkayaoglu www.yuzlesme.tv

Yorumlar3

  • Bir Allahın kulu işte 9 yıl önce Şikayet Et
    Verdiğiniz bilgiler için Allah razı olsun hocam !3. Ama elbet imanlı Allahtan korkan kul hakkına riayet eden kadın ve çocuklara bir emanet hassasiyetinde davrananlarda var ama işte onlarda; İSTİSNA.Evet hocam bence bu olayda da yürekden ama sürekli için için yanan koz gibi anaların yüreği sürekli yanacak. Allah sabırlarını arttırsın. Rabbim kolaylaştırsın. Ve şuna inanıyorum hiç bir psikiyatr (ki Allah muhtaç etmesin ama gerektiğinde de eksikliğini vermesin)acıları küllendirmekde. iman takviyesi kadar etkili olamaz . Bu nedenle hocam mesleki bilgileriniz kadar o anaların sizlerin analık şefkatiyle harmanlanmış imani takviyenize ihtiyaçları var. Esirgemeyin lütfen. Selam, dua ve hürmetlerimle ....
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • Bir Allahın kulu işte 9 yıl önce Şikayet Et
    Verdiğiniz bilgiler için Allah razı olsun hocam !2. Başka çaresi yoktu dedikleri zaman aklıma boşandığı eşi evlendiği halde sırf kendisinde kalan çocuğa üvey ana gelmesin diye evlenmeyen babalarda bilirim. Bir çocuklu babayı bırakın 5 çocuğuna evlenmeden sahip çıkan babalarda bilirim. Ama başta bahsettiğim gibi çok çok istisna bir durum. Oysa analar evlatları için boşanma ve ölümün getirdiği bir çok travma dahil bir sürü sıkıntıyı göğüsleyerek, sindirere, tolore ederek evlatlarına adıyor kendisini. Erkeklerde bu tip durumlarda vefa ne kadar istisna ise, kadınlarda da vefasızlık o kadar istisna. Demek ki kadının fitratında var incinse, yitse bile; vefa,sadakat,şefkat,adanış,tahammül...Erkek düşmanlığı olarak algılanmasın sözlerim.Evet son yıllarda yaşanan olaylar genellikle zorbalık tahakküm şiddet saldırı cinayetler erkeklerin hırs, yanlış düşüncelerle sahiplenme, hükmetme, güç, iktidar zaaflarından geldiğini gösteriyor bize ...
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • Bir Allahın kulu işte 9 yıl önce Şikayet Et
    Verdiğiniz bilgiler için Allah razı olsun hocam !. İnanın bekliyordum Mehtap Hanım ne zaman bilgi ve deneyimleriyle psikolojik olarak destek olacak diye . Geciktiniz ama geldiniz Allah razı olsun. Hocam bilmiyorum belki istisnası vardır ama ben genellikle çevremden edindiğim izlenimlerde bahsettiğiniz ağır travmaları kadın yaşıyor hasseten analar yaşıyor gibi geliyor bana.Hani ağlarsa ana ağlar derler ya ne kadar doğrudur bu cümle.O yüzden gidene birde anaya olan oluyor gibi geliyor bana . Gider eğer Allahın mağfiret ve mükafatıyla karşılaşmışsa mutlaka öldüğünden pişmen değil ama yinede arkada kalanların vefasızlıklarını görünce sanırım ruhu sızlıyordur. Allah hissettirmesin.Kaybettiği eşini deliler gibi seven dört çocuk babası bir erkeğin ilk zamanlar yeniden evlenme sözüne şiddetle tepki göstermesine rağmen 1 seneyi bulmadan sözüm ona çevresinin israrı üzerine eh kanı kaynamışmış lütfen de olsa çocukları için evlenmek zorundaymış havalarında evlendiğine bile şahit oldum.
    Cevapla Toplam 1 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat