Yaşadığımız insani duygular yoksa hastalık mı?

  • GİRİŞ06.05.2015 08:02
  • GÜNCELLEME08.05.2015 08:02

Dikkatimi çeken nokta, yaşanılanların ardından geliştirilen duygular. Pek çok okuyucu ciddi ve travmatik olay yaşamış… doğal olarak da bu yaşanılanların ardından, gayet normal olarak bir çöküntü haline girmiş. Daha sonra bu çöküntüyü sorguluyor…

“Niçin böyle kötü oldum…?”
“Neden atlatamıyorum…?”
“Ben güçsüz müyüm…?”
 “Düğün evinden oynanır, cenaze evinde ağlanır.” demiş atalarımız. Çok da doğru ve yerinde bir tespit yapmışlar aslına bakarsanız.
…Çünkü insanı, diğer canlılardan ayıran en önemli yanı “aklı”nın ve “duyguları”nın olması.
Diğer canlılarda olduğu gibi, tüm bedensel faaliyetlerini yöneten “beyni” var. Bu beyin aynı zamanda düşünüyor, düşünmekle de yetinmeyip “akletme” sürecini yaşıyor. Üzülünce ağlıyor, sevinince gülüyor, ani olaylar yaşayınca heyecanlanıyor…
İnsan bu! Yaşadığı müddetçe başına türlü türlü işler gelecek, bu türlü türlü işlerle BAŞETMEYİ öğrenecek.
İnsanoğlu yaşadığı müddetçe her şey gelir başına ve bunlarla baş edebilecek donanımda yaratılmıştır zaten.
Genel anlamda duygularımız hangi durumda ne şekilde ortaya çıkacağını biliyor.  Biyo-psikolojik sistem, insanın iç dinamiklerine yani duygusal yapısına uygun davranış biçimleri geliştirmesini sağlıyor. Hal böyle olunca, ruhsal ihtiyaçlarımız doğrultusunda bedensel tepkimeler verirken; bedensel tepkimelerimizin getirisi olan ruhsal süreçleri yaşıyoruz.
Ama öyle zamanlar var ki, ciddi bir travmadan sonra uzun süre toparlanamaz kişi. Dönüp dolaşıp o olaya takılır,  an sıkıcı olayı hatırlar, hayatına devam edemez bir türlü.
İşte hayatınıza devam edemediğiniz bu durumlar, içinde psikolojik zorlukların ve belki de bir rahatsızlığın işaret verdiği durumlardır. Ve psikolojik danışmanlardan, terapistlerden yardım almayı gerektirir. Zaman kaybetmeden… gecikmeden… “yarın” demeden.
Çünkü... Yaşadığınız insani duyguların, üzerinizde gereğinden kalıp hastalık haline almasına izin vermemek gerekir.
Düşünmek, özellikle sesli düşünmek insan hayatında bazı şeyleri kolaylaştırıyor.
Sesli düşünüyorum. Böylece gelen bir mail cevaplanmış olacak.
Bir okuyucumuz merak etmiş:
“Yaşadığmız günlük sıkıntılarda kendimizi ne zaman hasta kabul edeceğiz? Yaşanan sıkıntının teşhis edilmesi gerekir mi?”

Öncelikle belirtmek gerekir ki, iyi bir teşhis, iyi bir danışmanlık hizmeti alacaksınız demektir. Yapılan birçok yanlışın, yolunda gitmeyen hayatların ardında, genellikle hatalı tespitler yatıyor.
İnsan neyi nasıl değerlendireceğini şaşırıyor, hangisi doğru hangisi gerçek bilemiyor ki insan! Çünkü bizler daha taa çocukluk dönemlerimizde yetiştirilirken, kendi duygularımızı tanımayarak kurgulanıyoruz.
Bizler daha çocukken, kendimiz için neyin iyi, neyin kötü, neyin istenilir, neyin istenilmez olduğuna, onların yönlendirmeleriyle inanıyoruz.
Ruhsal bünyemizin temelini oluşturan egomuz, tam da bu anlarda oluşmaya başlıyor işte.
Sağlıklı ego için gereken “Ben ne istiyorum”un anlaşılmasıyken, yanlış yönlendirmeler ve ebeveynin devreye giren hayalleri nedeniyle, ego “öteki ne istiyor”a dönmeye başlıyor.
Öteki…"
Öteki çok önemlidir psikolojik süreçler açısından.
"Ben”den başkasını temsil eder. “Ben”in dışındaki her şeyi temsil eder.
“Ben”in istekleri yerine gelmedikten sonra, “öteki”nin kim olduğu çok da fazla önemli değildir aslında.

Çözüm üretmek önemli olmaya başlıyor bu durumda. Çözüm üretmek, çok köklü düzenlemeler yapmamızı da beraberinde getiriyor.
Çünkü zihniyetler değişmediği müddetçe, kişilerin isimleri değişiyor o kadar.
Kim olduğu, nerede olduğu, ne iş yaptığı, kaç yaşında olduğu, hiç birinin bir önemi yok, sorun aynı. Sadece sorunu dile getiren kişinin dış görünüşü ve genetik yapısı birbirinden farklı oluyor, bunun dışında yaşanılanlar üç aşağı beş yukarı hep aynı.

İşin aslına bakılırsa, “Ne istiyorum”un cevabının en iyi bulunduğu yerler, terapi ortamları.
İnsanın kendi geçmişini araştırması, kendini görmesi, içgörü kazanması, geçmişindeki zorlukları fark edebilmesi işini, terapi yapıyor.
Terapi, kişilerin geçmişlerini değiştirmiyor, yaşadıklarınızı unutturmuyor, geçmişteki hatalarınızı düzelttirmiyor. Ama daha önemli bir iş yapıyor, bizi geçmişimizle barıştırıyor, geçmişteki zorluk, sıkıntı, üzüntü, baskı, zorlamalara rağmen, yaşamımıza atılan tüm çelmelere rağmen, hatta hayatta kendi kendimize attığımız çelmelere rağmen, tüm olumsuzlukların ortasında “Bir iyilik hali” oluşturmaya çalışıyor…
Sıkıntı veya sorun yaşadığınızda kendi günlük pratiğinizle üstesinden gelirsiniz elbet. Zorluğun aşılmadığını, sizde ruhsal sıkıntı oluşturduğunu hissettiğiniz yerde “Yaşam kalitenizi yükseltmek ve huzurlu olmak için” psikolojik destek almanızda fayda var.
Soruya dönersek, günlük zorluk ne zaman psikolojik soruna döner demişti okuyucumuz. Üstesinden gelemediğinizde, biliyorum ama bir türlü engel olamıyorum duygusuna kapıldığınız anlarda.
Profesyonel eğitim alan kişiler bile, gerekli hissettikleri durumlarda uzman yardımına başvuruyorlarsa, herkes rahatlıkla bu anlamda yardım alabilir bence. Çünkü artık uzmanlara gitmek için elle tutulur, gözle görülür sorunların olmasını beklemek gerekmiyor.
“Ben iyiyim… keyfim yerinde… yediğim önümde, yemediğim arkamda… ama neden bir türlü mutlu olamıyorum…” duygusu, tam da psikoterapi ihtiyacının başladığı yeri işaret eder. Oysa bir çok insan son noktada, kriz anında geliyor. Böyle olunca da tedavilerin süreleri bile uzuyor.

Ayrıca “Herkes kendisi için bir şey yapabilir mi…? Günlük hayatta uygulanabilecek bir şeylar var mı?” diye bir soru daha gelmişti.
Elbette günlük hayatta yapabileceğimiz şeyler var… kendimize güvenerek işe başlamak önemli… kendimizden yola çıkarak yaşamayı bilmemiz önemli. Başkalarına iyi davranmaya gayret ederken, kendimize de iyilik yapmayı öğrenmemiz gerekli. Yaptığımız iyi ve güzel davranışların, önce bize iyi geldiğini, önce bizi tedavi ettiğini görmemiz gerekli. Çünkü iyilik ve güzellik dolu davranışlar, kişinin kendisine iyi geliyor önce. Sonra diğerlerine…

Çevresine gülümseyen kişi, önce kendisine gülümsemiş oluyor da farkında değil. Birilerine iyilik yapan kişi, önce kendisine hediye veriyor da yine farkında değil. Sevmek, insanı sevmek tedavi ediyor sevgili okurlar.
Her yapılana kusur bulmak, her yapılan işe -eleştiriyorum zannederek- kulp takmaya çalışmak, insanların hep olumsuz ve kötü taraflarını görmek, insanlara öfke ve nefret duyguları beslemek…vs... tüm bunlar insanı çok hızlı yaşlandırıyor! Yıkıyor… adeta yakıyor bedeninizi ve ruhunuzu…
O nedenle iyiliğin sınırını ayarlarken, olumsuz duygularımızın sınırlarını da iyi belirlemek, insanların kendilerine gün içinde hediye ettikleri çikolatalarıdır bence.

Mehtap KAYAOĞLU (Psikolojik Danışman &Psikoterapist)
Tlf: 0212 583 00 22- 0533 488 06 00
mehtap.kayaoglu@yuzlesme.tv
mehtapkayaoglu@gmail.com
http://www.facebook.com/psk.mehtapkayaoglu
htttp://www.twitter.com/mehtapkayaoglu

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat