Kendini asan çocuk tutuklu 'rapor'u
- GİRİŞ28.10.2010 17:26
- GÜNCELLEME28.10.2010 17:26
Sebebi ne olursa olsun; alındığı/ kapatıldığı / tutuklu bulundurulduğu/ cezasını çekmek üzere demir parmaklıklar ardına konulduğu yer; kendisini gözden geçirmesi, suçu üzerine düşünmesi ve hatta içinde sanatın edebiyatın, insan ilişkilerinin de bulunduğu iyi bir eğitimden geçerek, topluma faydalı olmasına olanak sağlayacak bir sistem şeklinde organize edilseydi, yine de “suçlu” ama “çocuk” olan canına kıyabilir miydi acaba?
“Başmemur bu dilekçeye binaen kendisi ile öngörüşme yapmış, Kudret Koçaklı bu görüşmede üç kişilik görüş hakkı ile ilgili görüşmek istediğini beyan etmiştir. Bu sorunun basit ve izah edilebilir nitelikte olması ve sorumlu başmemurluk düzeyini aşan konular olmaması nedeni ile görüştürülmesine gerek olmadığı kanaati sorumlu başmemurlukta oluştuğundan müdür ile görüştürülmemiştir.” (Haber detayı için bakınız http://www.haber7.com/haber/20101024/Kendini-asan-cocuk-tutuklunun-raporu.php)
Resmi rapor bu! Ama gayri resmi rapor bu değil!
Gayri resmi rapor şu:
Bu ülke insanlarının cahilce yaklaşımları, eğitim konusundaki ciddi hataları neticesinde gençler –maalesef- zayi olmaktadır. Çocuk kalpleri ve büyümüş bedenleri içindeki olgunlaşmamış ruhları, kendi seçim ve tercihleri dışında, ailevi/sosyal ve devletin eğitim politikalarındaki zafiyetlerden dolayı zarar görmektedir.
Başlarına gelen olumsuzlukların bedelini, çocuk yaşlarında işledikleri suçlarla yine kendileri ödemek zorunda kalmaktadırlar.
“Suçlu çocuk yoktur! Eğitim hataları nedeniyle, suç işlemek zorunda kalarak, günah keçisi haline gelmiş çocuklar vardır!” ilkesinin unutulduğu diyarlarda, vatandaşlık haklarını bilmediği gibi, tutuklu olma haklarını da bilmeyerek, üstesinden gelemediği durumu kendi canına kıyarak noktalamaya çalışan gençler vardır. Hatta bu gençler artık yoktur! Çünkü ulaşabildikleri en kolay yoldan, kendi küçük kıyametlerine doğru yol almışlardır bile!
Onları “suç” kavramıyla tanıştırmayan anne/babaları, kötü örnek olmayan sosyal çevreleri, geleceklerini doğru bir şekilde yönlendirmelerine yardım edecek sosyal devlet politikaları olsaydı ölmek zorunda kalmayacaklardı!
Mehtap Kayaoğlu’nun raporuna gelince:
Bu tür haberleri duyunca fena halde sinirim bozuluyor benim. Boğazıma bir şeyler düğümleniyor… Ve gözlerimi kapattığımda o çocukların her şeye rağmen melek olarak yaşadıklarına inanmaya çalışıyorum.
Melek(!) gibi yaşatmayı beceremiyorsak, hiç olmazsa melek gibi ölüler olduklarına inanmak istiyorum sanırım.
Mehtap KAYAOĞLU (Dn.Psikolog&Psikoterapist)
mehtap.kayaoglu@yuzlesme.tv
Yorumlar2