Sen gelme Özkök
- GİRİŞ31.08.2014 10:41
- GÜNCELLEME31.08.2014 11:13
Taleplerini ve arzularını biliyorum" şeklindeki sözlerini "takdir" etmiş. Cuma günkü "İşte böyle harbi olalım" başlıklı yazısında "Sen Kasımpaşalı hissiyatıyla söyledin ben kahraman hissiyatıyla anladım" demiş.
Erdoğan'ın pek çok miting-grup konuşmasında ve beş balkon konuşmasının tamamında tekrar ettiği bu sözleri Özkök'ün niçin şimdi "anladığını" merak bile etmiyorum. Daha dün Ahmet Davutoğlu'nun Orta Doğu politikalarına "AK Parti musibetinin alameti farikası" türünden eleştiriler getirirken, bugün "hocadaki lider kumaşını" keşfedenlerin tavrı kafamı netleştiriyor.
Dolaysıyla beni ilgilendiren, Çözüm Süreci'ne karşı tavrı Cemaat'ten hallice olan Özkök'ün, Beşir Atalay'ın kabine dışı kalmasına "Ya barış ne olacak kuzum" şeklinde verdiği tepki, klasik goygoyculuğu değil. Devletlülerle ilişkisini nasıl kurarsa kursun. Derdim, yeni dönemde kendisini "dışlanmış" hisseden vatandaşların kaygılarını gidermek için atılan adımın muhatabı kendisiymiş gibi devreye girip onu değersizleştirmesi. Kurulacak sağlıklı bir diyaloğu kişiselleştirerek heba etmesi.
Açıkça söyleyeyim, Özkök'ün Erdoğan'ın endişeli vatandaşlarla kurmaya çalıştığı diyaloğa değil katılması, izlemesi bile müşterek zeminin dinamitlenmesi anlamına gelir. Zira Özkök'ün söz konusu kutuplaşmadaki yegane rolü bir kısım vatandaşın AK Parti karşıtlığının şizofrenik boyuta taşınmasındaki katalizörlükten ibarettir. Yani bu ayrışmanın tepkileri yönlendirilen edilgen bir öznesi değil, aktif azmettiricisidir.
Yetenekli Bay Ripley ve çetesi, AK Parti iktidarı boyunca, dükalıklarına zarar vereceklerini düşündükleri her türlü reform adımını ustalıkla muhalif seçmene mal etmeyi başardılar. Gazete ve TV'lerini takip eden yüz binlerce insanın asgari mantık sınırları içindeki muhalifliğini envaiçeşit manipülasyonla iflah olmaz bir düşmanlığa çevirdiler. İnsanları âdeta "delirttiler!"
Açık siyaset kanalları vasıtasıyla değiştirilebilecek, politikaları ve icraatları sandıkta tolere edilebilecek hükümetten ve onun başındaki isimden bir nefret objesi oluşturdular.
Şimdi kalkmış Cumhurbaşkanı'nın sorumlu olduğu endişeli kesimlere uzattığı eli çekiştiriyorlar. Taleplerinin karşılanmasından ziyade sistemle çelişkilerinin keskinleşmesi için çabaladıkları, yani aleyhine iş tuttukları, hassasiyetlerini kullandıkları muhaliflerin sözcülüğüne soyunuyorlar. "İkna olursak ikna ederiz" deyip Erdoğan'ın uzattığı zeytin dalından yağ çıkarmaya çalışıyorlar.
Devamı için tıklayın >>>
Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol