İletişim Bir Süreçtir, Ama Nasıl?

  • GİRİŞ06.04.2025 10:28
  • GÜNCELLEME11.04.2025 10:09

İletişim, insan yaşamının ayrılmaz bir parçasıdır; ancak bu kavramın tam olarak neyi ifade ettiği çoğu zaman yüzeysel bir biçimde algılanmaktadır. Oysa iletişim, yalnızca “konuşmak” ya da “mesaj göndermek” eylemiyle sınırlı olmayan, çok boyutlu ve sistematik bir süreci ifade eder. Özellikle iletişim fakültelerinde, halkla ilişkiler gibi uygulamaya dönük disiplinlerde bu sürecin anlaşılması, hem teorik hem de pratik başarı için temel bir gerekliliktir.

Peki, “iletişim süreçleri” dendiğinde aslında ne anlamalıyız?

İletişim süreçleri, bir mesajın kaynaktan hedef kitleye ulaşmasına kadar geçen aşamaları ifade eder. Bu süreç, belirli ögeler arasında karşılıklı etkileşime dayalıdır. En klasik tanımıyla; kaynak, mesaj, kanal, alıcı, geri bildirim ve gürültü kavramları, iletişim sürecinin temel yapı taşlarını oluşturur. Bu ögelerden herhangi birinin işlevini yerine getirememesi, iletişimde kopukluklara ya da yanlış anlamalara neden olabilir.

İletişim süreci her şeyden önce bir kodlama ve kod çözme faaliyetidir. Kaynak, iletmek istediği düşünce ya da bilgiyi semboller aracılığıyla kodlar; alıcı ise bu sembolleri kendi bilgi birikimi ve deneyimleri doğrultusunda çözümler. Bu aşamada, gönderici ile alıcının kültürel altyapısı, dil düzeyi ve bağlamı paylaşma derecesi, iletişimin etkinliğini doğrudan etkiler. Örneğin, halkla ilişkiler kampanyalarında hedef kitlenin diline hitap edemeyen bir mesajın başarılı olması oldukça zordur.

Bir diğer önemli kavram geri bildirimdir (feedback). İletişim yalnızca tek yönlü bir aktarım değil, karşılıklı bir etkileşimdir. Alıcının mesajı nasıl yorumladığı, bu mesajın onda ne tür bir davranışsal ya da duygusal tepki oluşturduğu, iletişimin kalitesini belirleyen önemli göstergelerdendir. Bu nedenle halkla ilişkiler uygulamalarında hedef kitle analizleri ve etkileşim ölçümleri, iletişim sürecinin başarısını anlamak için hayati öneme sahiptir.

İletişim süreci, aynı zamanda çeşitli engelleyici faktörlere (gürültü – noise) de açıktır. Bu gürültü fiziksel olabileceği gibi (örneğin bir ses karmaşası), psikolojik ya da semantik (anlam karmaşası) düzeyde de olabilir. Kaynağın mesajı açık ve anlaşılır iletememesi ya da alıcının dikkatinin dağınık olması gibi durumlar, iletişimi işlevsiz hale getirebilir.

Ancak iletişim süreci yalnızca teknik bir aktarım değil; aynı zamanda ilişkisel, kültürel ve toplumsal bağlamlarda anlam kazanan bir olgudur. Özellikle halkla ilişkiler uygulamalarında iletişim süreci, yalnızca bireyler arasında değil; kurumlar ile hedef kitleleri, markalar ile kamuoyu arasında da gerçekleşen çok katmanlı bir etkileşimdir. Dolayısıyla iletişimi değerlendirirken yalnızca “ne söylendiğine” değil, “kime, nasıl ve hangi koşullarda söylendiğine” de odaklanmak gerekir.

Sonuç olarak, iletişim süreçleri, yalnızca mesaj alışverişinden ibaret olmayan; içinde kodlama, anlamlandırma, bağlam ve etkileşimi barındıran bütüncül bir sistemdir. Bu süreci doğru analiz edebilen halkla ilişkiler profesyonelleri, yalnızca mesaj üreten değil; aynı zamanda hedef kitlesiyle gerçek bir bağ kurabilen iletişim uzmanları olurlar. İletişimi bir süreç olarak görmek, bizi daha derinlikli, daha stratejik ve daha etkili uygulamalara yönlendirir.

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat