IŞİD’in yükselişi

  • GİRİŞ07.12.2014 09:00
  • GÜNCELLEME08.12.2014 09:44

Suriyeli kasap Beşar Esad, bu hafta bir Fransız dergisine verdiği röportajda ABD’nin başını çektiği IŞİD karşıtı koalisyonun hava saldırılarının hiçbir işe yaramadığını ve karasal harekâtın gerekli olduğunu söyledi. Suriye rejiminin Dışişleri Bakanı Velid Muallim de geçen hafta, benzer pişkinlikle koalisyon saldırılarını Lübnan’ın El Mayadeen televizyonuna yorumlamış ve hava saldırılarının IŞİD’e karşı başarısız olduğunu belirtmişti.
Bu gerçeği önemli-önemsiz yüzlerce kişi söylediğinde IŞİD destekçisi ilan ediliyordu malumunuz. Obama yönetimine yapılan en büyük eleştirilerden biri de IŞİD’le mücadele planının üstünkörü hazırlanmış olması ve amaç IŞİD’le gerçekten mücadele etmekse, bu şekilde bir sonuç alınamayacak olması gerçeğiydi. Ama bunları, ülkesini kanlı bir mezhep savaşına sürüklemekte hiçbir sakınca görmemiş ve sözüm ona Batı tarafından desteklenmeyen Esad’dan duymak, normalde utanç verici bir durum olmalıydı. Şüphesiz pişkin pişkin konuşmasına bakılırsa Esad ve Suriye rejimi için böyle değil. Ama Obama için de durum bundan farklı olmasa gerek. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin dahi, bir dostun dostuna yapıcı eleştirisinde bulunmuyorsa şayet, Beşar Esad’ın yaptığı kadar açık dalga geçmemişti herhalde Amerikan Başkanıyla.
IŞİD karşıtı koalisyonun hava saldırılarının en çok rejimin işine yaradığını belirten ifadelerinden bir süre sonra ‘bir şekilde’ istifa eden Amerikan Savunma Bakanı Chuck Hagel gibi pek çok kişi herhalde Obama’yı sık sık uyarıyordur. Sadece hava saldırılarının sahada rejimi beslemesi değil, Esad’ın bunu reklam kampanyasına dönüştürebiliyor olması, sıradan bir yöneticiyi dahi, ‘Aman Allahım, ben ne yapıyorum?’ noktasına sürükleyebilir. Tam da bu yüzden ABD’nin bu kadar kör göze parmak tutumu,  komplo teorilerine yer bırakmayacak kadar dikkat çekici. Bu noktada, dün koalisyonun Deyr ez Zor’da IŞİD saldırısı karşısında sıkışan rejimin yardımına koşması dikkatlerden kaçmamalı. Rejim kontrolündeki Deyr ez Zor havaalanında sıkışan ve büyük kayıplar veren beceriksiz rejim güçleri, koalisyonun hava saldırılarıyla rahat bir nefes almış oldu. Bu durum dolaylı yardımın direkt yardıma dönüşebileceği sinyalini veren ilk somut gelişme. Rakka’da sözüm ona IŞİD’le mücadele ediyorum diye doğrudan sivilleri bombalayan ve 200’den fazlasının ölümüne yol açan rejim hava saldırılarını lafta ‘kınıyoruz’ icraatta ‘destekliyoruz’un en önemli delilidir aslında bu.
300’den fazla hava saldırısının sonucunda, bırakın IŞİD’i geriletmeyi, durdurabildiğini koalisyonun ortak bir deklarasyonuyla ancak söylenebiliyor ve fakat bunun gerçekte bir karşılığı yok. Yukarıda bahsettiğimiz türde saldırılar, bir yandan Irak’ta ve Suriye’de IŞİD popülaritesinin artmasına, öte yandan Beşar Esad’ın Suriye’de rahat nefes almasına yol açıyor ve Suriye’de tabloyu bir tarafta IŞİD’in bir tarafta Esad’ın olduğu bir savaşa doğru hızla sürüklüyor.
***
Geçenlerde Frontline’ın yayınladığı ‘IŞİD’in yükselişi (The rise of ISIS)’ isimli belgeseli izledim. İngilizce bilen okuyuculara vakit ayırıp izlemelerini tavsiye ederim. ABD’nin önceki Suriye Büyükelçisi Robert Ford’dan Sünni Arap İşadamı Khamis el Khanjar’a, Tarik Haşimi’den Hoşyar Zebari’ye, Dexter Filkins, Martin Smith, Ali Soufan, Leon Panetta ve Ken Pollack gibi pek çok bilindik ismin yorumlarıyla yer aldığı belgesel, Irak’ta Maliki rejiminin gözü dönmüş mezhepçiliğini, Obama yönetiminin buna nasıl göz yumduğunu ve kaçınılmaz olanın bu iki tarafın çabalarıyla Irak el Kaidesi’nin küllerinden nasıl doğduğunu gözler önüne seriyor.  Amerikan askerlerinin Aralık 2011’de Irak’tan ayrılmasının ardından Maliki’nin Sünni liderleri yönetimden tasfiye edişi ve Sünnilere yönelik her gün ardı arkası kesilmeyen zulmün, IŞİD’in kısa sürede bir ‘hiç’ten dünyanın en tehlikeli grubuna dönüşmesindeki rolünün anlatıldığı yapım, dönüm noktasının Nisan 2013’teki Havica’daki protestoda yüzlerce Sünni’nin korkunç şekilde katledilmesi olduğunu vurguluyor. Halkın üzerindeki paronayak Maliki zulmünü görünce, belgeselde de belirtilen, seküler bir yaşam sürenlerin dahi, kurtarıcı olarak IŞİD’i nasıl seçtiğinin cevabını buluyorsunuz. Irak’ın işgali sırasında Amerikan işkenceleriyle meşhur olan ve sonrasında içeride uygulanan Şii işkencelerinin dilden dile gezdiği Ebu Garip’e Temmuz 2013’te düzenlenen baskında tutuklu ve mahkûmların kurtarılışı ise, IŞİD’i parlatan ilk büyük başarı oluyor. Devamı çorap söküğü…
ABD’nin Irak’ta desteklediği Sünnilere yönelik Şii zulmü, IŞİD’i bugüne getiren temel nedenken, Suriye’de desteklenen Baasçı Alevi zulüm nereye götürecek, varın siz tahmin edin. Yani bu kadar kaldıraç varken, illa CIA’in, Mossad’ın IŞİD gibi vahşi bir örgüt kurmasına veya desteklemesine gerek yok, zulmü desteklemek zaten bunu doğal yollardan yapıyor.

Yazının tamamı için tıklayınız

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat