Vahhhhh vah!

  • GİRİŞ02.09.2022 08:11
  • GÜNCELLEME02.09.2022 08:11

Yaşlanmak mukadder…
Yaşlanmak hayatı, hatıraları, sıkıntı ve zorlukları, üzüntü ve kederleri sırtlamak, yıl yıl artan biyolojik sıkıntılara göğüs germek ve her geçen gün bunca yükün ağırlığı altında yürüyemez hâle gelmektir bir bakıma…
Bunları niye söylüyorum?
 
Tam yirmi yıl önce oturduğumuz evin babaannesiydi... 10 dönüm, büyükçe bir bahçenin içinde aynı aileye ait üç müstakil evden birinde oturmuş, oturduğumuz süre zarfında o güzel aileyi, ailemiz kabul etmiş ve öylece de kabul görmüştük…
Sonra kendi evimizi satın aldık, aradan uzunca zaman geçti…
 
Hediye Teyze'yi neredeyse unuttuk... Geçen gün bir taziyede bu ailenin damadının vefat ettiğini öğrenince çocuklarımızı da alıp taziyeye gittik. Her zamanki gibi o iyice genişleyen ailenin neredeyse bütün fertleri halı gibi uzayıp giden çimlerin üzerine attıkları masalarda akşam çaylarını içiyorlardı.
 
Hoşbeş faslından sonra Hediye Teyze’nin ne kadar yaşlanmış olduğunu fark ettim. Aradan tam 20 yıl geçmiş ve doğal olarak bizleri tanıyamıyor. Bir süre sonra bana dönüp, "sen kimsin?" diyor. Kendimi tanıtıyorum. Oturduğumuz semti soruyor sonra.
 
O semtin adını verdiğim an dudaklarından öyle bir ah düşüyor ki içim titriyor. Korkuyorum da:
-Vahhhhh vahhh…
Bir süre uyukluyor ve sonra bana dönüp:
-Bunlar çay vermediler mi size? Diye soruyor. Az önce birlikte içtik ya diyorum. Bu kez:
-Kafa gitti benden, kafa gitti benden! Diyor. Boş ver kafayı Hediye Teyze, sen varsın ya diyecek oluyorum, bu kez uzunca süre kendi içine dönüyor duymuyor beni âdeta derin bir düşünceye dalıyor ve az sonra;
-Yarın gündüz gel de aydınlıkta tanışalım, diyor, ben seni tanıyamadım. Sen nerede oturuyordun?
Oturduğumuz semtin adını tekrarlıyorum yine aynı “Vahhhhh vahhh” düşüyor dilinden. Hediye Teyze tam 96 yaşında imiş. İçim burkuluyor. Yirmi sene önce ne kadar gençti oysa. Genç diyorsam da 20 sene önce bile 76 yaşındaymış!  O büyükçe bahçede bostan eker, sabahtan akşama kadar bitkileriyle haşır neşir olurdu. Değişik otlardan yaptığı gözlemeleri ise muhteşem ötesiydi...
 
Bugün o yaşa gelenlerin hiçbiri bağ bahçe işlerinde çalışamıyor. Ve akli melekeleri problemli. Önceki gün 76 yaşındaki sanatçı Musa Eroğlu, öyle bir gaf yaptı ki bütün sanat hayatını bitirdi. Yaşlanmak insanı ürkütse de normal şartlarda insanın kemale ermesi, daha çok uhrevi hayatı düşünüp tefekkür etmesi gereken bir süreçtir. Lakin modernizm belli bir yaşa gelmiş insana bu hakkı bile tanımıyor ne yazık ki!..
 
Hediye Teyze bütün gün ve gece aklımdan çıkmıyor. Gidip dizlerinin dibinde oturmak bütün hatıralarını bana anlat demek istiyorum. Sonra aklıma geliyor ki insan dediğin varlık yaşlandıkça en başa dönüyor, en başa… Takvim yaşının büyüdüğü ama aklının gitgide flulaştığı, çocuk gibi çaresiz, yalnız ve birilerine muhtaç hâle geldiği bir zaman dilimi başlıyor.
-Bereket büyüklerle beraberdir…
 
Bugün Hediye Teyze kabilinden sayısız büyüğümüz var. Ve bu tablo günden güne artış gösteriyor. Kabul etsek de etmesek de zaman geçiyor!  Yaşlılık böyle bir şey. Hiç kimse yaşlanmayı kabul etmez. İnsanoğlu, her daim genç kalacağını, hiç ölmeyeceğini sanıyor. Bu yanılgı içinde dünya malına tamah etmede yarışıyor. Yaşlılık ve akabinde ölüm mukadder! Her fâni, genç yaşta ölmezse şayet bu duyguyu mutlaka yaşayacak.
 
Günlerdir düşünüyorum. Anlamaya çalışıyorum. Acaba Hediye Teyze, bu kadar neye içerlemiş, neye üzülmüş, neye hayıflanmış olabilir? Yapamadıklarına mı, geçen zamana mı, bir asrı geride bırakmış olmaya mı? Her iki üç dakikada bir:
-Vahhhhh vahhh! Diye inliyor?
Bir anlayabilseydim seni! Ahhhhhh ahhhhh Hediye Teyze!

TÜRKİYE GAZETESİ
 

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat