İsrail’in asıl hedefi Türkiye mi?
- GİRİŞ20.06.2025 09:59
- GÜNCELLEME20.06.2025 09:59
İsrail’in İran’dan bir sonraki hedefi Türkiye ve Türk dünyası olabilir mi?
İran sonrası senaryolar, İsrail’in sadece Tahran’la yetinmeyeceğini düşündürüyor. Türkiye’nin, son yıllarda bölgesel bir güç olarak yükselişi, Filistin meselesindeki net tavrı ve Türk dünyasıyla kurduğu güçlü bağlarla İsrail’in radarında olduğunu söyleyelim.
Türk Devletleri Teşkilatı’nın artan etkisi, Orta Asya’dan Kafkasya’ya uzanan güçlü dayanışma ağı ve enerji kaynakları üzerindeki kontrolü, İsrail’in stratejik hesaplarında bir tehdit ve engel olarak görülüyor. Türk dünyasının birleşik bir güç olarak yükselişi, İsrail’in bölgedeki hegemonya arayışını gölgelediği gibi ürkütüyor da! Bu nedenle, İsrail’in bir sonraki adımda Türkiye’yi ve Türk dünyasını hedef alma ihtimali, masada duran güçlü bir ihtimal...
Azerbaycan, İsrail’le enerji ve savunma alanındaki iş birliğiyle biliniyor. İsrail’in Azerbaycan üzerinden İran’a yönelik operasyonlar yaptığına dair iddialar, sosyal medyada sıkça dillendirilse de bu resmî kaynaklarla hiçbir zaman doğrulanmadı. Ancak bu iddialar, Azerbaycan’ın jeopolitik önemini ve risklerini gözler önüne seriyor.
Eğer İsrail, İran sonrası Türkiye’ye veya Türk dünyasına yönelik bir hamle yapmayı planlarsa, Azerbaycan’ın tutumu belirleyici olur. Bakü, bir yandan İsrail’le ilişkilerini korurken, diğer yandan Türkiye’yle “bir millet, iki devlet” ilkesine bağlılığını sürdürüyor.
İsrail’in Suriye’deki hava saldırıları, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin üs olarak kullanmayı planladığı tesisleri hedef alınca, iki ülke arasında çatışmasızlık mekanizması kurulması için Azerbaycan devreye girmişti. Bu kardeş Azerbaycan’ın önemli sınavlarından biriydi.
İsrail’in Azerbaycan’ı bir üs olarak kullanması veya Güney Azerbaycan’daki etnik kartı oynaması, İran’ın misillemesiyle Azerbaycan’ı hedef hâline getirebilir. Burada Azerbaycan’ın çok temkinli olmasında yarar var.
İsrail’in Türkiye ve Türk dünyasına yönelik bir saldırısı, teoride mümkün olsa da pratikte büyük riskler barındırıyor. Öncelikle Türkiye, NATO’nun ikinci büyük ordusuna sahip bir ülke. NATO’nun 5. Maddesi, Türkiye’ye yönelik bir saldırıda devreye girebilir, ancak bu maddenin esnekliği ve ABD’nin ikircikli tutumu belirsizlik oluşturuyor. Yine de Türkiye’nin askerî kapasitesi ve bölgesel etkisi, İsrail için caydırıcı bir faktör.
Ayrıca Türk dünyasının geniş coğrafyası ve kaynakları, İsrail’in lojistik kapasitesini zorlar. İran’a yönelik operasyonlar, MOSSAD’ın sahadaki etkinliği ve ABD’nin dolaylı desteğiyle başarılı olsa da Türk dünyasına yönelik bir hamle, çok daha karmaşık bir cephe açar.
Öte yandan İsrail’in iç dinamikleri ve ekonomik durumu, uzun süreli bir çatışmayı sürdürmeyi zorlaştırıyor. İran saldırılarında sivil kayıplar ve altyapı yıkımı, İsrail’in imajını zedeledi. Türkiye gibi güçlü bir aktöre karşı yeni bir cephe açmak, İsrail kamuoyunda da destek bulmayabilir. Netanyahu’nun “İran ağır bedel ödeyecek” söylemi, iç politikada güçlü görünme çabasını yansıtsa da Türkiye’ye yönelik benzer bir retorik, geri tepebilir.
Hasılı İsrail’in İran sonrası Türkiye ve Türk dünyasını hedef alması, düşük ihtimalli ancak imkânsız olmayan bir senaryo. Türkiye’nin yükselen gücü ve imajı, Türk dünyasıyla olan güçlü dayanışması, İsrail’in bu riski göze almasını zorlaştırıyor zira.
Türkiye, Filistin’den Karabağ’a, Suriye’den Libya’ya uzanan mücadelede kararlılığını ispat etmiş olan bir ülke. İsrail, bu gerçeği görmezden gelirse, tüm bölgeyi ve hatta kendi varlığını yok etme noktasına kadar götürebilecek bir kaosun içine girebilir.
İsrail, Türkiye’nin gücünün farkında…
Sadece İsrail de değil, bütün dünya farkında.
Meryem Aybike Sinan / Türkiye Gazetesi
Yorumlar2