Bir baba iki oğul!

  • GİRİŞ18.06.2012 09:45
  • GÜNCELLEME18.06.2012 09:45

Kanuni Sultan Süleyman ne kadar adalet ve hakkaniyet vasıflarıyla nam salsa da zaman zaman eşleri ve oğulları arasında adalet sağlamada bir takım zaaflara duçar olmuştur. Şehzade Mustafa ve Şehzade Bayezid hırsları ve akabinde isyana teşebbüsleri nedeniyle hal yoluna gidilmiş ve Kanuni sultan Süleyman evlat acısını katmerli bir şekilde yaşamak gibi bir kaderin acı cilvesiyle iki kez tanışmıştır.

Şehzade Mustafa vakasından sonra oğlu cihangir’in hastalanarak ölmesi bu cihan padişahını derin bir yeise düşürmüştü. Hürrem Sultan’dan olma Şehzade Selim ve Şehzade Bayezid sırasıyla Anadolu’daki sancaklara sancakbeyi olarak görevlendirildiler. Büyük oğlu Selim Manisa’ya, küçük oğlu Bayezid ise Konya’ya gönderildi.

Küçük oğlu Bayezid’in oldukça cesur ve cevval bir şehzade olması askeri erkân ve devletin önde gelenleri tarafından ziyadesiyle seviliyordu.  Hürrem Sultanın sağlığında aralarında sürekli barışı tesis edecek adımları atması, onlara ana şefkati ve sıcaklığıyla arka çıkmasından dolayı iki kardeş arasında olası rekabet ve çatışma bir şekilde bertaraf edilip sulh sağlanıyordu. Ancak 1558 yılında Hürrem Sultan ölünce iki kardeş arasında uykuya yatırılan rekabet ve kıskançlık alevlendi veya bir şekilde birileri tarafından ateşlendi.

Sakin ve mütevazı bir kişilik olan Şehzade Selim kardeşinin her türlü çalışma ve planlarını babası Kanuni Sultan Süleyman’a rapor etti. Şehzade Bayezid’in bir takım savaşlarda gösterdiği başarılardan sonra Kütahya’ya tayin edilmesi sonrası devletin ileri gelenleri tarafından tahta en yakın adayın kendisi olduğuna dair fısıltılarını ciddiye alarak başına buyruk hareket etmesi Kanuni’yi bir takım önlemler almaya itti.  

Ve Bayezid Amasya’ya tayin edildi.

Payitahta en yakın sancakbeyi kendisi iken birden en uzağa gönderilmeyi hakaret sayan Bayezid, Amasya’ya gitmemek için çeşitli bahaneler ileri sürmeye ve direnmeye başlamış ve babasıyla arasına oldukça soğuk duvarlar örmüştür. Çeşitli yazışmalardan sonra nihayet Amasya’ya giden Bayezid, burada da boş durmamıştır. Çeşitli rivayetlere göre bir Selim taraftarı olan Lala Mustafa Paşa’nın kışkırtmasıyla verilen buyrukları dinlememeye, kendi başına hareket etmeye ve Şehzade Selim’e meydan okumaya başlamıştır.

İki oğlunun ölümünden derin bir üzüntü yaşayan Kanuni yeniden bir yanlışa düşmemek için Şeyhülislam Ebusuut Efendiye başvurur ve isyan eden oğlun katlinin vacip olup olmadığını sorar.

Şeyhülislam Ebusuut Efendi isyan eden oğlun dinen katlinin vacip olduğunu ifade etmesi üzerine Bayezid’in kaderi çizilmiş olur. Artık oy yaydan çıkmıştır.

Şehzade Bayezid durumun aleyhine dönüşmesi üzerine şehzadelerini de yanına alarak İran’a kaçar.  Şâhî mahlasıyla şiirler yazan ve İran’da babasına affını dileyen mektuplar gönderen Şehzade Bayezid bu mektuplarının birçoğunu şiir şeklinde yazıyordu:

“ Hak Taâlâ kim cihanın Şahı etmiştir seni

Öldürüp ben kulunu güldürme Şahım düşmeni

Gözlerim nuru oğullarımdan ayırma beni

Bî-günahım hak bilür devletli sultânım baba”

Asi de olsa, suç da işlese oğlunun bu şiirine aynı tarzda şiirle cevap yazmıştır cihan hükümdarı:

“Ey demadem mazhar-ı tuğyân u isyanım oğul

Takmayan boynuna hergiz tavk-ı fermanım oğul

Ben kıyar mıydım sana ey Beyazid Hânım oğul

Bî-günahım dime bâri tevbe kıl canım oğul”

(Ey zaman zaman isyan edip taşkınlık yapan oğul. Hiçbir zaman fermanımın halkasını boynuna takmayan oğul. Ey Beyazid Hanım oğul ben senin canına kıyarmıydım. Bari günahsızım deme, tövbe et canım oğul.)

Kanuni’nin İran Şahı Tahmasb ile sürdüğü diplomatik girişimler sonucu Şehzade Bayezid ve oğulları 23 Temmuz 1562 yılında Osmanlı heyetine teslim edildi ve şehzade ve oğulları hemen oracıkta infaz edildi.

 

Saltanat yolunda giriştiği mücadeleyi kaybedip bunun bedelini canıyla ödeyen Şehzade Bayezid, mizaç yönüyle babasına en çok benzeyen şehzade olup aynı zamanda önemli bir şairdir. İran’da yazdığı şu beyitler pişmanlığını en bariz şekilde anlatır gibidir:

“ Nideyim zâyi’ edip tûl-ı nefesi

Kalmadı zerre kadar dilde bu dünya hevesi


Izdırabı kogıl ey murg-ı revan sabr eyle

Eskiyip işte harab oluyor ten kafesi”

Kanuni’ye ikinci büyük acıyı yaşatan Şehzade Bayezid vakası tesadüfen mi tevafuken mi diyelim bir “Babalar Günü” aklıma gelmesi ve kendini yazdırması benim için hem ilginç hem hüzün verici.

Evlat acısıyla katmerli hüzünler yaşayan cihan padişahı babalar da varmış demek ki! Anlayana…

Muhabbetle kalınız.

Meryem Aybike Sinan Haber7

meryemaybike@gmail.com

http://twitter.com/maybikesinan

Yorumlar2

  • Sümeyya 11 yıl önce Şikayet Et
    babalar günü özel bir gün mü ki?. ben islamda böyle bir günün varlığından haberdar değilim o halde sıradan bir gündür ve sıradan bir günde bu konunun ele alınması ilginç değil..ancak yazınızı keyfle okudum meryem hanım ta ki son satırlara dek..istiyorum ki toplum olarak artık kalıplaşmış ve bize ait olmayan bu özel günlerin varlığından sıyrılalım ve hisleri belli bir güne yoğunlaştırmamız üzere endeksleyen, sevgi saygı açlığı çeken kültürlerin bir sığınak noktası olarak icad ettikleri bu önemsiz günleri isimleriyle dahi telaffuz etmeden yok sayalım..çünkü hem inanç hem fıtrat icabı buna ihtiyaç duymayacak kadar engin ve özgür bir sevgi anlayışına sahibiz ve öyle olmalıyız..
    Cevapla Toplam 3 beğeni
  • turgut1 11 yıl önce Şikayet Et
    buz kesilmek denilen şey bu olsa gerek. ölümün soğuk yüzü yaşayanı üşütüyor..hazları yok ediyor..cihan padişahı olacaksın ve acıyı katmerli yaşayacaksın..gözlerin nuru kılınan evlada ölüm fermanı imzalayabileceksin..çok zor durum rabbim düşürmesin..
    Cevapla Toplam 4 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat