Körfez Ülkelerinin ve Türkiye’nin Suriye'nin Yeniden İnşasındaki Rolü: Türkiye Destekli Körfez Modeli
- GİRİŞ05.09.2025 09:48
- GÜNCELLEME06.09.2025 10:06
Suriye’de 2011’de başlayan halk hareketleri ve sonrasında yaşanan iç savaş, ülkenin sosyal dokusunu, altyapısını ve ekonomi-politik yapısını derin biçimde tahrip etti. On yılı aşkın bir çatışma döneminin ardından, özellikle 8 Aralık 2024 tarihinde gerçekleşen siyasi dönüşüm ve Beşar Esed’in iktidarı bırakmasıyla birlikte, Suriye'de yeni bir dönem başladı. Esed zulmünün başladığı dönemden Esed’in indiği döneme kadar Suriye’de Beşar Esed’e güçlü bir şekilde karşı duran tek körfez ülkesi Katar’dı. Türkiye’nin askeri olarak destek olduğu muhaliflere Katar ekonomik yardım yapmıştır. Suudi Arabistan’ın ilk başta destek olduğu muhaliflere Birleşik Arap Emirlikleri karşı çıkarak Suriye Hükümetini desteklemiştir. 8 Aralık’a kadar farklı dinamiklerin farklı grupları desteklediği Suriye, 8 Aralık sonrasında farklı bir yapıya bürünmüştür. Bu yeni süreçte hem bölgesel barış hem de ülke içi istikrarın tesisi için yeniden inşa ve kalkınma başlığı öne çıkmaktadır.
Bu noktada gözler, bölgeyle hem ekonomik hem politik olarak doğrudan ilişkili olan Körfez Arap Ülkeleri İşbirliği Konseyi (KİK) üyelerine çevrilmiştir. Zira Körfez ülkeleri, geçmişte farklı pozisyonlar almış olsalar da bugün Suriye’nin yeniden yapılandırılmasında belirleyici aktörlerden biri konumundadır. Bu analiz, Körfez ülkelerinin devrim sonrası Suriye politikasını değerlendirirken aynı zamanda Suriye için önerilen “Türkiye Destekli Körfez Modeli” kalkınma yaklaşımını da tartışmaya açmaktadır.
1. Körfez Ülkelerinin Devrim Sonrası Suriye’ye Karşı Tutumları
Katar
Devrim sonrası süreçte Katar, Ahmed Şara’ya ilk tebrikte bulunan Körfez ülkesi olmuştur. Bunun yanında Suriye’ye büyükelçi atayan ilk Körfez ülkesi olan Katar, “İnsani Yardım Köprüsü” projesiyle acil insani yardımda bulunmuştur. Katar Emiri Şeyh Temim’in Şam ziyareti, devrim sonrası bir liderin yaptığı ilk ziyaret olmuş; ziyaret sırasında Katar’ın 87 milyon dolarlık memur maaşı desteği ve 7 milyar dolarlık enerji altyapı yatırımı planı kamuoyuna açıklanmıştır.
Suudi Arabistan
Devrim sonrası süreçte yeni Suriye yönetimine destek verdiğini açıklayan Suudi Arabistan, Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara'nın ilk resmi ziyaretine ev sahipliği yapmıştır. Riyad’daki görüşmelerde ABD, Türkiye ve Körfez liderleri arasında ambargoların kaldırılması kararı alınmıştır. Ardından 488 milyon dolarlık insani yardım sağlanmış, Suudi-Suriye Yatırım Fonu aracılığıyla 47 farklı projeye yatırım yapılacağı duyurulmuştur. Bu projelerin toplam değerinin 4–6 milyar dolar aralığında olması beklenmektedir.
Birleşik Arap Emirlikleri (BAE)
Esed yönetimiyle ilişkilerini uzun süre koruyan BAE, devrim sonrası dönemde temkinli bir normalleşme politikası izlemiştir. İsrail ile de ikili ilişkileri kuvvetli olan BAE, Tartus Limanı’nın işletme hakkını alarak yaklaşık 800 milyon dolarlık yatırım gerçekleştirmiştir. Bu adım, BAE açısından hem ticaret koridorlarının canlandırılması hem de Doğu Akdeniz bağlantısının kuvvetlendirilmesi için sembolik bir öneme sahiptir.
Kuveyt
Kuveyt, krizin ilk dönemlerinde tarafsız kalmayı tercih etmiş, ancak devrim sonrasında yeni yönetime siyasi destek beyan etmiştir. Şam’a gıda ve tıbbi malzeme yardımında bulunan Kuveyt, 20 milyon dolarlık acil yardım programını devreye sokmuştur. Ayrıca büyükelçilik açma sürecine yönelik diplomatik girişimlerini başlatmıştır.
Bahreyn
Bahreyn, diplomatik düzeyde destek vererek, Kral Hamad Bin İsa'nın Ahmed Şara’ya mektup gönderdiği ve yeniden inşa sürecine katkı sunma niyetini beyan ettiği bilinmektedir. Ancak henüz kayda değer bir mali destek açıklanmamıştır.
Umman
Savaş boyunca Esed yönetimiyle temaslarını sürdüren Umman, devrim sonrası yeni yönetime yönelik olumlu sinyaller vermiştir. Ancak mali yardım konusunda somut adımlar atmamış; destek, ağırlıklı olarak siyasi ve sembolik düzeyde kalmıştır.
2. Körfez İşbirliği Konseyi ve Ortak Fon Girişimleri
KİK, devrim sonrası ilk olağanüstü toplantısında Ahmed Şara hükümetine destek açıklamış ve Suriye’ye uygulanan yaptırımların kaldırılması çağrısında bulunmuştur. Ayrıca bazı ülkeler arasında oluşturulan ortak fonlar, yeniden inşa sürecine finansal destek sunmayı hedeflemektedir:
- Katar, Kuveyt ve BAE tarafından kurulan “Suriye Geçiş Dönemi Kalkınma ve Altyapı Fonu”, üç ülkenin 50’şer milyon dolarlık taahhüdüyle hayata geçirilmiştir. Fon, elektrik altyapısı, okul-hastane onarımları ve su arıtma sistemlerinin rehabilitasyonunu hedeflemektedir.
- Eski rejimden kalan 15 milyon dolarlık Dünya Bankası borcu, Katar ve Suudi Arabistan tarafından üstlenilmiştir.
Özet olarak 8 Aralık Suriye Devrimi’nin ardından Körfez ülkelerinden Katar ve Suudi Arabistan’ın güçlü bir siyasi ve ekonomik destek düzeyinde, Birleşik Arap Emirlikleri ve Kuveyt’in orta düzeyde siyasi ve ekonomik destek düzeyinde, Bahreyn ve Umman’ın olması gerekenin altında bir diplomatik destek düzeyinde destek sağladığı söylenebilir.
Bu yazıda önerilen "Türkiye destekli Körfez Modeli", Körfez ülkelerinin son yirmi yılda uyguladığı ve başarıya ulaşan kalkınma stratejilerinin Suriye bağlamında yeniden yorumlanmasıdır. Ancak bu modelin uygulanabilmesi, komşusu İsrail olan bir ülke için güvenlik endişelerinin yüksek seviyede olması demektir. Zira İsrail, çevresinde istikrarlı ve güçlü bir Suriye’nin oluşmasını istemeyecektir. Körfez ülkeleri bu model kapsamında turizm, ekonomi, ulaşım ve ticaret gibi alanlarda Suriye’ye destek olurken Türkiye’nin askeri olarak desteği, Suriye’nin güvenlik kaygısının giderilmesi açısından önemli olacaktır. Sunulan modelin temel yapı taşları şunlardır:
a. Bölgesel Normalleşme ve İstikrar Önceliği
Körfez ülkeleri, siyasi istikrarsızlıkların bölgesel maliyetini doğrudan yaşamış ve son dönemde normalleşme sürecine girmiştir. Bu bağlamda, Suriye’nin komşularıyla işbirliği geliştirmesi, Körfez ülkelerinin kalkınma öncelikleriyle örtüşmektedir.
b. Yatırım Odaklı Ekonomi Politikası
Körfez ülkeleri, özel ekonomik bölgeler, kamu-özel işbirliği ve yatırım kolaylığı sağlayan mekanizmalar üzerinden büyüme sağlamıştır. Suriye’de yeniden inşa süreci bu deneyimlerden yararlanabilir.
c. Turizm ve Hizmet Sektörü Merkezli Dönüşüm
Dubai ve Doha gibi örneklerde görüldüğü üzere, Körfez ekonomileri turizm, lojistik, eğitim ve sağlık gibi hizmet sektörlerini kalkınmanın merkezine koymuştur. Suriye’nin tarihi ve coğrafi konumu, bu alanda benzer bir modelin uygulanabilirliğine işaret etmektedir.
d. Uluslararası Temsil ve Yumuşak Güç Kullanımı
Körfez ülkeleri, Türkiye ile birlikte uluslararası platformlarda yürüttükleri diplomasi ile hem meşruiyet hem de finansman sağlamıştır. Suriye’nin de benzer bir yönelime girmesi, dış yardım ve yatırım akışını kolaylaştıracaktır. Bu süreçte Körfez ülkeleri, uluslararası alanda güvenilirliğini Suriye’ye destek olunması için bir fırsata çevirmelidir.
e. Güvenlik Odaklı Politika
İsrail bölgede istikrarlı ve güçlenen bir Suriye’yi her zaman kendine tehdit olarak görecek ve Suriye’nin yeniden inşasını baltalamak için adımlar atacaktır. Buna karşın Türkiye’nin askeri olarak Suriye’ye sunacağı destek, İsrail’in bu noktada geri adım atmasına sebep olacaktır. Bunun yanında Süveyda ve Suriye’nin kuzeyindeki ayrılıkçı hareketler Türkiye’nin askeri varlığı ile zora düşecektir. Bu da Türkiye destekli Körfez modeli açısından atılması gereken önemli bir adımdır.
3.Sonuç: Körfez Ülkelerinin Bölgenin Geleceğine Yatırımları
Suriye'nin yeniden inşası yalnızca Suriye’ye değil; bölge geneline yönelik bir istikrar ve güvenlik yatırımıdır. Körfez ülkeleri, devrim öncesinde farklı pozisyonlar alsalar da bugün ortak kalkınma vizyonu etrafında birleşme şansı yakalamışlardır. Katar ve Suudi Arabistan süreçte liderlik üstlenirken, BAE ve Kuveyt ise tamamlayıcı aktör olarak öne çıkmaktadır. Bahreyn ve Umman ise bu sürecin sembolik destekçileri konumundadır. Oysa bu modelin hayata geçebilmesi için Körfez ülkelerinin tamamının eşit oranda desteği gereklidir.
Önerilen Türkiye Destekli Körfez Modeli, Suriye için uygulanabilir bir kalkınma çerçevesi sunarken, aynı zamanda bölgesel dayanışmanın somutlaşmasını sağlayabilir. On dört yılı aşan savaşın ardından ortaya çıkan tablo, sadece Suriye'nin değil; tüm bölgenin geleceği adına sürdürülebilir ve stratejik bir yeniden yapılanma gerekliliğini ortaya koymaktadır.
Yorumlar5